Üniversitelerin Kazananları ve Kaybedenleri

TGB Ankara İl Başkanı Anıl Eren Yıldız yazdı

Üniversitelerin Kazananları ve Kaybedenleri

YAZAR

Türkiye, 2019 yılını vatan savaşını başarıya ulaştırmak üzere onlarca zaferle tamamlıyor. Barış Pınarı Harekatı’yla ABD’nin bölgede artık geri dönülmez şekilde kaybettiği, bizim ise Doğu Akdeniz’de sahaya inip söz sahibi olduğumuz zaferlerle yeni yılı kapatıyoruz. Mehmetçik aslanlar gibi cephede savaşırken, Türk milleti onların arkasında yeni yıla umutla giriyor. Birleşen Türkiye, önündeki sorunları aşarak ilerliyor. Önümüzde zaferler var. Başarılarımızı Türk milletinin ferasetine ve direnme gücüne borçluyuz.

Yakın dönemde devlete ve onun tüm güçlerine karşı saldırılar giderek yoğunlaşıyor. Gün geçmiyor ki emperyalizm, içeride ve dışarıda çeşitli karikatürleriyle Türkiye’nin kurucu felsefesini ve bugünün vatan savaşı siyasetlerini doğrudan hedef almasın. Bu saldırılar teröre ve emperyalizme karşı birleşen Türkiye’nin direnme mevzisini tahrip etmek ve milletin geniş kesimleri içerisinde zafiyet yaratmak için sistematik şekilde organize edildiğini biliyoruz.

Türk Kadınına Gündem Dayatması

Son olarak meclis kürsülerinden, üniversitelerden ve meydanlardan ‘’Las Tesis’’ dansı adı altında devlete, polise ve yargıya ‘katil’ diyerek saldırılmaya başlandı. Las Tesis dansı ile milletimizin kadına yönelik şiddete karşı özel hassasiyetini manipüle ederek devlet güçlerine emperyalizmin ağzıyla düşmanlık aşılama çabasını görüyoruz. Türkiye Cumhuriyeti devletini ve kurumlarını yıpratarak Türkiye’de çözülecek hiçbir mesele yoktur.
Kadınıyla erkeğiyle hep birlikte kurmuş olduğumuz cumhuriyete,
Teröre karşı canı pahasına mücadele eden Türk ordusuna, Türk polisine ve Türk hakimine,
Birçok ülkeden daha önce kadına seçme ve seçilme hakkını veren, kadınımızın başı dik yaşamasının güvencesi Türk devletine,
Birçok ülkeden daha önce kadına seçme ve seçilme hakkını veren, kadınımızın başı dik yaşamasının güvencesi Türk devletine,
Emine Bulut’un failine müebbet hapis cezası veren hâkime “tecavüzcü ve katil” sözleri söylenerek Türkiye Cumhuriyeti içerisinde çözülecek bir kadın sorunu yoktur. Bu mesele kadın sorunun dışında devlet düşmanlığı sorunudur.
Bugün Türk kadınının gerçek sorunu devleti katil ilan eden bu protesto gösterileriyle çözüme ulaştırılabiliyor mu? Devlet ile halkı karşı karşıya getiren bu eylemlerle; Özgecan’a, Emine’ye, Şule’ye verdiğimiz sözleri tutmuş mu oluyoruz? Bu talepler kadın sorununun çözümüne nasıl bir cevap doğuruyor? Bu dansın derdi Türk kadınının sorununu çözmek değildir. Emperyalizmle mücadele eden devleti, polisi, yargıyı tecavüzcü ve katil ilan etmek, yüzlerce kadınımızı sokak ortasında öldüren, yine yüzlercesini ve çocuklarını kaçıran PKK ve FETÖ ile dans etmektir. Bu dansla milletimiz kahramanca savaşan polisimize, yargımıza, devletimize karşı kışkırtılmaktadır.

Ankara Üniversitesi’nde Emperyalizm Borazanlığı Olmaz!

Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü’nde geçtiğimiz hafta yaptığımız basın açıklamasında, üniversite içerisinde yapılmaya çalışılan ‘’Las Tesis’’ dansı adı altında devlet düşmanlığına karşı üniversite yönetimini göreve davet ettik. Aynı zamanda bu dansı düzenlemeye çalışanlara da mesajımızı net bir şekilde verdik. Onların bize yönelik ‘mor boya’ saldırısını ise, sosyal medya üzerinden güzelledikleri gibi, kadınların özgürleşmesini sağlayacak bir mücadele yöntemi olmadığını anlatmaya çalıştık. Çünkü kadın erkek el ele Türkiye’nin üstündeki bulutları dağıttıkça kadın sorunu çözülmektedir.
Türk kadını ve Türk erkeği yüz yıldan fazladır, aynı cephede omuz omuza aynı toplum içerisinde aynı devletin çatısı altında savaşmaktadır. Kadınımızı toplumumuzdan ve devletimizden koparma çabaları boşunadır. Kadın mücadelesini toplumdan koparan, sorunun temeline erkek düşmanlığını koyan, emperyalizmin güdümünde çalışma yürüten feminist örgütler kadını daha ağır zincirlerin altına sokmaktadır. Bu yaptıklarıyla bataklığı kurutmaya değil yeni bataklıklar oluşturmaya çalışmaktadırlar. Türk kadınını bataklığa çekme çabaları boşunadır.
Bu tarihi uyarıları yapan Türkiye Gençlik Birliği, emperyalizmin borazanlığını yapmadığı ve devletine katil demediği için kadın düşmanı ilan edildi. Çok geçmeden ertesi gün ellerinde silahları ve terörist kıyafetleriyle Las Tesis dansı yapan, PKK’nın kontrolündeki bir terörist kadın grubunun videosu sosyal medyanın gündemine oturdu. Aynı gün Cebeci Kampüsü’nde devlete ‘katil’ demek için fırsat kollayan Öğrenci Kolektifleri mensubu birkaç kadın gözaltına alındı. Yaptığımız uyarılarla Cumhuriyet’in ilk üniversitesinde devlet düşmanlığına kılıf arayan düzenbazlara geçit vermemiş olduk.

Üniversiteler Vatanseverlik Kalesi

Las Tesis dansının acısı, öğrenci görünümlü neoliberal ve Amerikancı yapılarda da hissedildi. Ellerini kollarını sallayarak üniversitelerde devlete ‘katil’ diyememenin acısını, aynı gün DTCF’de Düşünce ve Edebiyat Topluluğu’nda çalışma yürüten Atatürkçü öğrencilerin düzenlediği Türkçe etkinliğine saldırarak çıkarmaya çalıştılar. Durmadılar, ODTÜ’de vatansever ve milliyetçi öğrencilerin düzenlediği ‘’Vatan Şairi: Namık Kemal’’ etkinliğinin afişlerine hakaret ettiler. Ama bu provokasyon çabaları boşunaydı. Hem Ankara Üniversitesi’nde hem de ODTÜ’de vatansever öğrenciler üniversite yönetimlerinin baskılarına ve engelleme çalışmalarına rağmen etkinliklerini yüzlerce öğrenciyle gerçekleştirdiler. Milletin hiçbir değeriyle birleşmeyen, emperyalizmin siyasetlerine göre konumlanan bu yapıların ne üniversite içerisinde ne de Türkiye’nin geniş kesimlerinde bir ağırlıklarını olmadığı ortaya çıkmış oldu.
Üniversitelerin ve üniversitede öğrenim gören gençlerin sorunlarının ve kaygılarının da ülkemizin esas sorunlarından farklı olmadığı gibi, onlardan bağımsız da değildir. Türk gençliği topyekûn bir halde uluslararası destekli terör örgütü PKK’ya karşı çıkarken, Diyarbakır’da evlat nöbeti tutan annelerimizle tek yürek olurken bu Amerikancı örgütçükler terör örgütünün uzantısı olmaya devam etmişlerdir. Türk gençliği ülke sorunlarıyla kendisinin gelecek sorunlarını birleştirmeye ve çözmeye çalışırken, bu azınlık ve kıyıda kalmış gruplar ne ülke sorunlarına ne de gençliğin gelecek sorunlarına çözüm üretememiştir. Türk gençliği Atatürkçü, vatansever öğrenci toplulukları aracılığıyla üretim faaliyetlerine katılır, kendisini gerçekleştirirken bu neoliberal yapılar üretim faaliyetlerinin de karşısına provokasyonla çıkmaktadır. Gençliğin üretmesi, kendisini gerçekleştirmesi gibi kaygıları zaten yoktur. Üniversiteler ülkemizden bağımsız değildir ve topluma karşı sorumludur.

Vatansever Mücadele, Üniversiteleri Bilim Merkezine Dönüştürüyor!

Üniversitelerde yapılan bilim, üretilen fikirler nihayetinde toplumu etkiler ve dönüştürür. O yüzden bilgi ve bilim toplumsaldır. Ve bilgi hayatın içinde sınanarak gelişir. Toplumdan kopuk bir bilim ve onun merkezi gelişemez ve bireyi de özgürleştiremez.
Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nin değerli hocalarından Prof. Dr. Çağatay Keskinok “Nasıl Bir Üniversite?” adlı makalesinde “Üniversiteyi ayakta tutan, topluma karşı sorumluluk bilincidir. Bilgi bireysel bir süreç ile üretilmez. Bilgi birikimi, toplumsal pratik ile ilişkisi içinde sıçrama yapar. Yaşadığı toplumun sorunlarına yabancılaşmış bir üniversite ortamında bilgi, özgürleştirici bir rol oynayamaz.” diyor. Üniversitenin öznesi olan öğretmene ve öğrencilere, üniversitelerin toplumsal varlıklar olduğu ve içinde bulunduğu topluma yabancı olmaması gerektiğinin altını çiziyor. Bu bakımdan üniversiteler, yakın tarihin hiçbir döneminde yalnızca eğitim kurumları olarak var olmamıştır. Eğitim kurumları olmalarının yanı sıra kendi ülkesinin içinde bulunduğu zaman ve koşullara göre her zaman siyasi ve akademik düzlemde konumlanan toplumsal varlık olmuşlardır. Türkiye’deki köklü üniversiteler de yarım asırdır bu nitelikleriyle ön plana çıkmıştır. Yakın tarihimizdeki birçok olayı düşünün üniversitelerin ve öğrencilerinin birçok konunun öznesi olduğunu anımsayacaksınız. Üniversitelerin hem bu dinamik ve nitelikli yapısı hem demografik yapısı adeta her bir üniversite kampüsünün birer küçük Türkiye olma özelliği taşımaktadır. Böyle olduğu için üniversitelerde filizlenen fikir ve eylemler sadece kendi sınırları içerisinde kalmamış tüm Türkiye’yi etkilemiştir. Ve üniversiteler tam da bu yüzden toplumsal hareketlerin sinir merkezlerinden olmuştur.

Gençlik Hareketinin Parolası: Milletle Birleşmek!

1968 yılında dünyada ortaya çıkan öğrenci hareketleri Türkiye’de de ABD emperyalizmine karşı büyük eylemlere sahne olmuştur. Ülkemizde İstanbul ve Ankara gibi şehirlerde üniversiteli öğrencilerin 6. Filo’ya karşı başlattığı mücadele, “NATO’ya Hayır Haftası” gibi eylemlerle çığ gibi büyüyerek Türk halkının bilincinde ABD emperyalizmine karşıtlık oluşturdu. Bugün 1968’in içi boşaltılmaya ve romantizme mahkûm edilmeye çalışılmasına rağmen zihinlere kazınan anlamı, tam bağımsız Türkiye mücadelesinde üniversite gençliğinin Türk milletinin geniş kesimleriyle birleşmesidir. 1968, Türkiye için bu çizdiğimiz hususta çok öğretici oldu. Bugün emperyalizme karşı vatan savunmasının büyüdüğü ve herkesçe kabul edildiği dönemde, tam bağımsızlık sloganının halkın en geniş kesimlerinin ortak sloganı haline gelmesinde 1968 pratiğinin önemi büyüktür. Tabi 1968’in kökleri ise iki bin yıllık bağımsız devlet geleneği olan Türk milletinin bağrındadır.Dönemi kavramak ve bugünü aydınlatmak için bir parantez açmakta fayda var. Özellikle Avrupa ve ABD’de İkinci Dünya Savaşı’nın yarattığı yıkım, 1968’in içerisine farklı özgürlükçü düşünceleri de getirmiştir. Bu düşünceler de dünyada ve Türkiye’de üniversite gençliğini etkiliyordu. Örnek vermek gerekirse Ertuğrul Kürkçülerin benimsediği “hippi yaşam tarzı” aynı yıllarda gençlik içerisinde giderek popülerleşen bir moda haline gelmişti. Şimdi bugünden düne, dünden bugüne bakıyoruz; Türk halkı, hangi dönemde hippi yaşam tarzına felsefi ve eylemsel düzlemde yaslanarak önündeki sorunları çözmeyi denemiştir? Türk milletinin bağrından çıkmayan, ithal edilen bir düşünce Türk milletinin hangi sorununu çözebilir? 6. Filo’ya karşı on binlerce insanla kol kola yürüyenler, sırtını Kurtuluş Savaşı’nın bağımsızlık ateşinden aldıkları için dalga dalga büyüdüler. Dünün Ertuğrul Kürkçüleri Amerikan emperyalizmine karşı yürüyen Türk milletiyle kol kola girmeyi bırakın, dirsek teması bile kuramadılar.

Sonuç

Oysa Türk gençliği ve onun bütün dünyaya namını duyuran Genç Türk geleneği her zaman milleti harekete geçirmiş, emperyalizme karşı en ön safta yer almış ve belirleyici rol üstlenmiştir. Bugün de başta Türkiye’nin sinir merkezleri olan üniversiteler olmak üzere, Tüm Türkiye’den görünen manzara şudur:

Türk gençliği kendi içinde rahatlıkla çözebileceği ayrılıkları bir kenara bırakarak, ABD emperyalizmine ve onun stratejik piyonlarına karşı topyekûn bir halde konumlanmıştır. 68 Gençlik Hareketi’nin sırrı olan “Sağ-Sol Yok!” parolası bugün gün yüzüne kavuşmuştur. Vatanın bahtı kara maderini kurtaracak olan güç birliği, milletimize ve savaşan kahraman ordumuza da güven ve umut aşılamaktadır. Türk gençliği, 200 yıllık vatanseverlik mirasıyla, Türkiye’nin bütün kırılma süreçlerindeki kararlılığıyla ülkemizin bahtını açmıştır.

Feleğin bütün cefasına, emperyalizmin bütün ayak oyunlarına rağmen Türk gençliği tek yumruk olmayı başarmıştır. Mustafa Kemal Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’nde verdiği birinci vazife bugün en yakıcı görevimizdir.

Anıl Eren Yıldız

TGB Ankara İl Başkanı

 

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler