Tevfik Fikret’in mısralarıyla başlamak istiyorum sözlerime; “Vatan için gerekirse ölürüz ama borcumuz yaşamaktır!” dizelerindeki devrimciliğin özetini yapan iki kelime çarpıyor gözlerime ve yüreğime: “yaşamak ve yaşatmak”…
Türk Gençliği Atatürk’ün yolunda, bilimin ve aklın ışığında, aydınlatma mücadelesinin yılmaz savunucusudur. Memleketin bulutlarını siyaha boyayan, karanlığın resmini yırtacak mücadelenin en önündedir. Gerekirse küllerinden yeniden doğan, geçtiği yere rengini veren ama ardında kül bırakmayandır. Peki bir günümüz onlarca kişinin hayatına dokunurken, gelecek yıllarımızı bağımlılıklarımızla kül etmeye hakkımız var mı?
Çürümüşlüğün karşısında duran, bağımsızlık mücadelesi veren bizler nasıl olur da bedenimizin çürümesine göz yumar, bağımlılığın pençesine esir düşeriz? Buyurun birkaç maddede sebeplerini ve görevlerimizi açıklayalım.
BAĞIMLILIĞIN ONLARCA YÜZÜ VAR!
Bağımlılık deyince sadece madde bağımlılıklarını mı anlamalıyız? Tiryakilik ve bağımlılık arasındaki farkları nasıl tanımlayacağız? Her alışkanlık aynı zamanda bir bağımlılık mıdır? Çağımızın en önemli meselelerinden biri olan 'bağımlılık' meselesini karınca kararınca açıklamaya çalışalım.
Bağımlılık bir uzak devrin kötü bir masalıydı… Filmlerde izlenen sahnelere ah vah çekilerek geçiştirilen, genelde madde bağımlılığı olarak algılanan bu karanlık dünyanın bizden çok uzakmış gibi algılanması uzmanlara göre büyük bir yanılsama. Bağımlılık ne yazık ki ne sanıldığı kadar uzak bize, ne de sadece maddeyle ilişkili.
Vücudun işlevlerini olumsuz etkileyen maddelerin kullanılmasından dolayı zarar görüldüğü hâlde bu maddelerin kullanımının bırakılamaması olarak tanımlanan bağımlılığın kara tablosunu gencecik canların solup gitmesi resmediyor. Bağımlılık dediğimiz zaman aklımıza ilk önce ilaç tanımına da uyan bazı kimyasal veya bitkisel maddelere duyulan bağımlılık gelir. Bunun yanında alkol bağımlılığı, sigara bağımlılığı alışveriş bağımlılığı, internet bağımlılığı, kumar bağımlılığı gibi bağımlılık türleri de vardır. Bütün bağımlılık türlerinde ortak olan nokta, hangisi olursa olsun olumsuz sonuçlarına rağmen davranışa ve kullanımına devam edilmesidir.
Dünyada ve Türkiye’de bağımlılıkların kirli ittifakları sırayla gün yüzüne çıkıyor: Uyuşturucu ve terörün kirli ittifakı!
Son yıllarda uluslararası kuruluşlar tarafından yayımlanan uyuşturucu ve terör raporlarında, bilhassa terör örgütlerinin uyuşturucu suçlarından gelir elde ettiği ve bu geliri, silah, barınma, beslenme, iletişim, propaganda gibi ihtiyaçlarını organize etmek için finans kaynağı olarak kullandıkları görülüyor. Ülkemiz de birçok terör örgütünün hedefi oldu. Terör örgütlerinin uyuşturucu madde kaçakçılığından finansman sağladıkları ve uyuşturucu üretimi ve ticaretinin bütün aşamalarında yer aldıkları yapılan operasyonlarla ortaya çıkarıldı. PKK/KCK terör örgütü ile uyuşturucu trafiği arasındaki organik bağ, kolluk kuvvetlerinin yaptığı başarılı mücadele çalışmalarıyla gözler önüne serildi. Terör örgütleri uyuşturucu ticaretinden gelir elde ettiği gibi aynı zamanda, uyuşturucu tacirlerine sözde güvenlik sağlamak amacıyla vergilendirme gibi çeşitli başlıklar adı altında bu ticaretten pay almaktadır. Bunun yanı sıra kendi kontrolleri altında bulunan bölgelerdeki uyuşturucu imal laboratuvarlarından veya topraktan imal eden yerel kaynaklardan da haraç almaktadır. Bilim yuvalarımızın, okullarımızın önü bin bir kötü amaçla pusuya yatan uyuşturucu tacirleriyle dolu!
İşte tüm bunlara göz mü yumacağız yoksa savaşarak yarınlarımızı garanti altına mı alacağız?
Başta kendimizden başlayarak kötülüklerin üzerine kararlılıkla gideceğiz çünkü bağımlıkla mücadele senin-benim mücadelem değil “Bizim mücadelemiz”!
KAPİTALİST DÜZENİN AMACI “TAM BAĞIMLI TÜRKİYE”
Bağımlılıklar emperyalist-kapitalist düzenden bağımsız değildir! Bağımlılığı sadece bir gün değil, bir sistem sorunu olduğunun farkına varıp her gün mücadele edeceğiniz bir meseledir. Tüm bu kara liste nasıl oldu da hayatımızın ortasına dalıverdi?
Büyüklerimiz bize hep: “Az ile yetin, bir ekmeği varsa onu da sevdiklerine pay et, iyi günde kötü günde sevdiklerine yaslan, komşun açken tok yatma… diye öğütlerdi. Böylesine sağlam bir mayanın mirasını taşıyoruz.
Peki kapitalizm bize neyi öğütlüyor? Zor günde yalnızlığın pençesinde sigaraya, alkole sığınmayı. Acı uğruna da neşe uğruna da binlerce mısra yazılmıştır da kapitalizm bize sigaranın, bağımlılıkların edebiyatını yapmayı öğütlüyor. Nice güzel zamanlarımızı oyunlar uğruna, internet uğruna sanal dünyaya hapsediyor. Alışverişin bağımlılığı olur mu demeyin, kapitalizm bize “ekranları yukarı kaydır” diyerek ihtiyacımız olmayanı da aldırtıyor. Kapitalizm her gün bağımlılığın propagandasını yapıyor.
VATANIMIZIN BAĞIMSIZLIĞI İÇİN KENDİ BAĞIMLILIKLARIMIZDAN KURTULUYORUZ
O zaman önümüzde duran ilk görev: “Vatanımızın bağımsızlığı için kendi bağımlılıklarımızdan kurtuluyoruz!”
Çürüyen sistemin en büyük korkusu ve çürütemeyeceği yegâne kuvvet, gençliktir. Bütün bu düzenin bir ürünü olarak gençliğe doğrultulan en büyük silah, bağımlılık yaratan unsurlardır.
Tarihinden, toplumdan, ailesinden okulundan koparan, bireyci, hayali arzular peşinde koşturan, üretemeyen ve düşünemeyen bir gençliği yaratmak için uyuşturucu karşımıza çıkarılmıştır. Hepsinin karşısında dimdik duruyoruz!
Varlığımızı Türk varlığına armağan ediyoruz! Yürüyecek çok yolumuz, vatan uğruna mücadele edeceğimiz çok günler var. Türk gençliği çelik gibi sağlamdır, ateşten gömleği giyse de iradesine sahip çıkandır. Mustafa Kemaller daha uzun yaşasın diye, vatanımıza karşı sorumluluklarımızı yerine getirebilelim diye bağımlılıklarımızdan kurtuluyoruz