Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin tarafından terör örgütü PKK'nın siyasi uzantısı Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) kapatılması istemiyle hazırlanan iddianamede, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bölünmez bütünlüğü, toplumun huzur ve güveni için HDP'nin temelli kapatılmasının hukuksal zorunluluk olduğu kaydedilerek, partinin temelli kapatılması ve hazine yardımlarından tamamen yoksun bırakılması istendi.
HDP üyeleri hakkında çeşitli mahkemelerdeki iddianameler ve mahkeme kararları, "6-8 Ekim Olayları", "çukur eylemleri" ile tüm dosya kapsamında ortaya konulan delillerden, HDP'nin daha önce Anayasa Mahkemesince kapatılan partiler gibi tamamen PKK/KCK'nın güdümünde bulunduğu ve PKK'nın legal görünümlü bir yan kuruluşu olduğunun ortaya konulduğu ifade edildi.
İddianamede, davalı partinin teşkilat kongreleri ve büyük kongreleri ile tüm gösteri ve toplantılarının, Anayasa ve yasalara göre kurulmuş bir siyasi partinin olması gereken parti kongreleri ve toplantıları gibi değil, bölücü terör örgütü PKK ve elebaşı Abdullah Öcalan lehine sloganlar atılan alanlar haline getirildiği kaydedildi.
Kongre salonlarının, örgüt kampları gibi terörist fotoğrafları ve sözde terör örgütü bayrakları ile donatıldığı anlatılan iddianamede, "Davalı partinin kongrelerinin bir siyasi partinin kongresinden ziyade terör örgütünün propagandasının yapıldığı, ölen teröristlere saygı duruşlarında bulunulduğu, Anayasal düzenimize ve üniter devlet yapımıza yönelik açıkça düşmanlığın sergilendiği adeta 'PKK kongreleri' şeklinde cereyan etmiştir." denildi.
İddianamede, bunun son örneğinin, 23 Şubat 2020 tarihli partinin 4. Olağan Büyük Kongresi olduğu, bu kongreyle ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma yürütüldüğü hatırlatıldı.
İddianamede, şu değerlendirmelerde bulunuldu:
"Davalı HDP, terör örgütü PKK-KCK'yı açıkça desteklemekten öteye geçerek onun bir organı gibi faaliyette bulunmuştur. Aslında HDP ile PKK/KCK arasında bir fark yoktur. HDP silahlı terör örgütü PKK/KCK'nın emir ve talimatları doğrultusunda faaliyet yürüten, yaptıkları veya yapmadıkları bakımından halka değil terör örgütü PKK/KCK'ya hesap veren, terör örgütünün siyasi görünümlü bir uzantısı, organıdır. Başka bir deyimle HDP, PKK'nın partisidir. Partinin Eş Genel Başkanlığını yapmış Pervin Buldan ve Selahattin Demirtaş HDP’nin terör örgütü lideri Öcalan’ın projesi olduğunu, Öcalan’ın HDP fikriyatında büyük emeği olduğunu belirterek bunu açıkça söylemekten çekinmemişlerdir. Bu hususu örgüt elebaşı da kabul etmektedir.
Örnek olarak yer verilen eylemler ile iddianamenin tamamında yer alan diğer eylemleri gerçekleştirenler sıradan kişiler değil, partide genel başkanlık, milletvekilliği, MKYK üyeliği, MYK üyeliği, MDK üyeliği, belediye başkanlığı, teşkilat kademelerinde yönetici gibi davalı partide üst düzey görev almış kişiler olduğundan Türkiye Cumhuriyeti devletinin bağımsızlığı, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün ne kadar büyük bir tehdit altında olduğu daha iyi anlaşılacaktır."
İddianamede, davalı HDP'nin, hiçbir milli meselede Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yanında yer almadığı, Türk devletinin ve milletinin karşısında yer alan kim varsa haklı olup olmadıklarına bakmaksızın ön kabulle onların safında yer almayı tercih ettiği vurgulandı.
Bunun son dönemdeki örneklerinin, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Türkiye'nin sınır güvenliğini sağlamak amacıyla yaptığı Fırat Kalkanı Harekatı, İdlib Operasyonu, Zeytin Dalı Harekatı, Barış Pınarı Harekatı, Bahar Kalkanı Harekatı ile Gara Operasyonu'na karşı takınılan olumsuz tavırlar olduğu bildirildi.
İddianamede, bir kısım parti üyesinin halkın arasında kin ve düşmanlığa tahrik içerir şekilde terör örgütü PKK/YPG'nin görüş ve amacı doğrultusunda ve örgütün çağrısı üzerine, Türk Silahlı Kuvvetlerinin gayesi ve kapsamı belli olan operasyonlarını işgal girişimi gibi göstermeye çalışarak terör örgütüne destek sağladığı ve terör örgütünün propagandasını yaptığı kaydedildi.
Siyasi partilerin tüzük ve programları doğrultusunda devletin hukuksal ve anayasal yapısını değiştirmek için çaba sarf etmelerinin, bazen bunu yaparken de taciz ve rahatsız edici yol ve yöntemleri kullanmalarının çoğulcu demokrasi ilkeleri gereği olduğu vurgulanan iddianamede, şu tespitler yapıldı:
"Ancak bu mücadelenin hukuka uygun demokratik araçlara dayanması zorunludur. Siyasi partiler hedeflerine şiddeti teşvik ederek, şiddeti meşru göstererek değil, mevcut anayasal ve yasal sistemin belirlediği kurallar çerçevesinde ulaşmayı amaç edinmeleri çağdaş hukuk düzeninin gereğidir. Terör örgütünü, terörü lanetlemeyi bırakın tek bir eleştiri cümlesi bile kurmayan veya kuramayan davalı partinin şiddeti, terörü, teröristi öven, onları kutsayan beyanatlarının ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı düşünülemez.
Bir siyasi partinin, siyasi faaliyet görüntüsü altında ülkenin tamamının huzur ve güvenliğini olumsuz yönde etkileyen, tüm vatandaşların temel hak ve hürriyetlerinden yararlanmalarını engelleyen veya ortadan kaldıran terör eylemlerini desteklemesi, bunları meşrulaştırmaya çalışması ve hatta bizzat organları vasıtasıyla bu eylemleri işlemesi, demokratik olsun olmasın dünyanın hiçbir ülkesinde kabul ve koruma göremez."
İddianamede, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin de bu eylemleri gerçekleştiren böyle bir partiyi Anayasa ve yasaların çizdiği çerçeve karşısında kabul etmesinin mümkün olmadığı vurgulandı.
'ISRARLA GEÇMİŞTE KAPATILAN PARTİLERİN YOLUNDAN GİTTİLER'
HDP'nin, demokratik sistemin çerçevesini çizdiği bir siyasi partiden çok bölücü terör örgütü ve elebaşı tarafından yönetilen ve yönlendirilen, ulusal ya da uluslararası her ortamda örgüt amaçları doğrultusunda faaliyet gösteren bir oluşum olduğu kaydedilen iddianamede, şöyle devam edildi:
"Geçmişte de aynı vasıftaki partilerin yine aynı nedenlerle açılan davalar sonucu kapatılmış olmalarına rağmen davalı partinin ısrarla geçmişteki kapatılan diğer bölücü partilerin yolundan gitmesi, terör örgütü PKK-KCK ve elebaşının direktifleri ile faaliyetlerde bulunması temelli kapatma yaptırımını meşru, orantılı ve zorunlu kılmaktadır.
Anayasa'nın 68. maddesinin dördüncü fıkrası hükümlerine aykırı eylemlerin yoğunluğu ve bu eylemlerin partinin büyük kongrelerince, teşkilat kongrelerince, genel başkanlarınca, milletvekillerince, merkez karar, yönetim ve icra organlarınca, merkez disiplin organlarınca, il, ilçe teşkilat başkan ve yönetim kurulu üyelerince, belediye başkanlarınca ve üyelerince kararlılık içinde işlenmesi, bu nitelikteki eylemlerin zımnen olmanın ötesine geçerek sayılan parti organlarınca açıkça benimsenmesi ve hatta işlenmesi karşısında, davalı siyasi partinin Anayasa'nın 69. maddesinin 6. fıkrasında belirtildiği üzere bu nitelikteki fiillerin işlendiği bir odak haline geldiği kuşkuya yer vermeyecek biçimde anlaşılmıştır. Davalı partinin, bölücü terör örgütü PKK ile amaç birliği doğrultusunda, ülkeyi ırk esasına dayalı olarak bölüp ayrı bir devlet kurma hedefine ulaşmada bölücü terör örgütü vasıtasıyla şiddet unsurunu kullanmada kararlı olduğu toplumun her kesimince bilinmektedir.
Bu hal ve şartlarda Anayasa'nın 3. maddesinde ifadesini bulan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü korumak ve toplumun huzur, güven ve birlikteliği için davalı partinin temelli kapatılması hukuksal bir zorunluluktur."
20 DELİL AYM'YE SUNULDU
İddianamende, aralarında "Kobani davası" olarak bilinen iddianamenin de bulunduğu 20 delil, Anayasa Mahkemesine sunuldu.
Yargıtay tarafından hazırlanan iddianamede, HDP'li yöneticiler ve milletvekilleriyle ilgili soruşturma ve dava dosyaları ile parti binalarında ele geçirilen terör örgütü PKK'ya ilişkin materyaller yer aldı.
Buna göre, Başsavcılığın iddianamesinde, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan ve Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilen Kobani davasının iddianamesine de atıfta bulunuldu.
Bunun yanı sıra, Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Genel Müdürlüğünden temin edilen, HDP üyelerine ilişkin, Cumhuriyet savcılıklarına ve mahkemelere intikal etmiş soruşturma ve kovuşturma bilgileri, İmralı Günlükleri kitabının çıktısı, HDP'nin Diyarbakır'da görev almış üyelerine ilişkin yargı organlarına intikal eden soruşturma- kovuşturma dosyaları ve partiyle ilgili basına yansıyan haberlere yer verildi.
HDP'li milletvekili Hüda Kaya ile milletvekilliği düşürülen Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, Gara operasyonu sonrası sosyal medya hesaplarından attıkları mesajlarla milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir'in Gara bölgesinde bulunduğuna dair beyanlar da iddianameye girdi.
Bunun dışında iddianamede yer verilen diğer deliller şunlar:
HDP teşkilatları aracılığıyla PKK'ya katılan ve yargılanan örgüt üyelerinin beyanlarını içeren Hakkari 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2021/1 Esas ve Adıyaman 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2021/35 Esas sayılı dosyalarındaki sanık beyanları.
Kobani olaylarının vuku bulduğu tarihteki MYK'de görevli olanlar.
Diyarbakır annelerinin beyanları.
Milletvekili Faysal Sarıyıldız'ın, PKK için kuryelik yaptığına ilişkin haber çıktısı ve CD.
HDP İstanbul Esenyurt ve Güngören, Elazığ Karakoçan, Batman, Diyarbakır ve ilçeleri, Aydın ile Van İpekyolu Belediyesi'nin parti binalarında PKK ile ilgili iltisaklı olduğunu gösterir, ele geçirilen bilgi ve belgeye ilişkin haber çıktıları.
HDP teşkilat kademelerine seçilen teşkilat başkanı ve üyelerine ait sabıka kayıtları.
Parti eş genel başkanlarının açık kaynaklara yansıyan beyanları.
Tüzük, program ve iç yönetmelik.
Kurucular- eş genel başkanlar ve merkez organlarda görev alanlar ile milletvekilleri ve kayyum atanan belediye başkanlarına ilişkin belgeler.
HDP tarafından 23 Şubat 2020'de yapılan 4. Olağan Kongre ile ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 2020/90491 soruşturma sayılı dosyasına ilişkin evrak.
HDP tarafından gerçekleştirilen kongrelerde, merkez organlarında görev alanlar ile Kurucular Kurulu listesi.
İçişleri Bakanlığından temin edilen 5 Mart 2021 tarih ve 3924 sayılı yazı ekinde görevden uzaklaştırılan belediye başkanlarına ait evrak.
İdris Baluken'in "Hendek Olayları" sırasındaki beyanına ilişki haber çıktısı.
İddianamede, davalı partinin genel başkanından üyesine kadar görev yapmış veya yapmakta olan partililerin bugüne kadar ısrarla PKK'ya "terör örgütü" ve onun aktif olarak bölücü yıkıcı eylemlerine katılan elemanlarına da "terörist" diyemedikleri vurgulandı.
Bunun aksine bölücü yıkıcı silahlı terör örgütü için "tabanımız, muhatap alınması gereken bir örgüt, halk özgürlük hareketi, demokrasi ve eşitlik mücadelesi veren bir örgüt, mazlum bir halkın öfkesi, umudu, sığınağı" gibi ifadeler kullanıldığı kaydedilen iddianamede, etkisiz hale getirilen terör örgütü üyelerinin de "şehit" olarak adlandırıldığı aktarıldı.
'TERÖR ÖRGÜTÜNÜN GÖLGESİ ALTINDA SİYASİ ÇIKAR ELDE ETMEYE ÇALIŞMIŞTIR'
HDP'nin, terör örgütünün vesayeti altında ve onun talimatları doğrultusunda hareket ettiği, seçimlere de terör örgütünün dikte ettiği adaylarla girdiği tespiti yapılan iddianamede, şunlar kaydedildi:
"Davalı parti zaman zaman PKK-KCK ile iş birliği altında zaman zaman ise onun direktifleri doğrultusunda yaptığı faaliyetleri, açıklamaları, gerçekleştirdiği eylemleri meşrulaştırmak için aldığı oylara sığınmış ve tüm enerjisini PKK/KCK silahlı terör örgütüyle birlikteliğine harcamıştır. Ne yazık ki bir siyasi partiden beklenen bağımsız bir politika üretememiş, 'Kandil'in' ve 'İmralı'nın" dayattığı politikaları hayata geçirme konusunda kendini görevli addetmiş ve silahlı terör örgütünün gölgesi altında siyasi çıkar elde etmeye çalışmıştır. Davalı partililer kendi deyimleri ile sırtlarını PKK'ya dayamışlardır. PKK yöneticilerinden Cemil Bayık'ın 'PKK olmasa HDP yüzde 5 oy alamaz' sözü de bu hususu doğrulamaktadır."
İddianamede, 2820 sayılı Siyasi Partiler Yasası gereğince Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına intikal eden bir kısım evraktan, gerek partinin merkez organlarında gerekse teşkilat kademelerinde görev alan partililerin adli sicil kayıtlarının incelendiğine işaret edildi.
Bu incelenme sonucu, "Devletin güvenliğine karşı suçlar", "Kamu barışına karşı suçlar" ve "terör suçları" gibi suçlardan hüküm giymiş çok sayıda kişinin parti üyesi yapıldığı ve bu kişilerin değişik parti kademelerinde göreve getirildiğinin anlaşıldığı aktarıldı.
Bu suçlardan kesinleşmiş mahkumiyet kararı bulunanların partiye üye kaydedilmesi ve partinin değişik kademedeki teşkilatlarda göreve getirilmiş olmasının tesadüfi olmadığına işaret edilen iddianamede, şu değerlendirmede bulunuldu:
"Bu, devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak amacına yönelik bilinçli bir kadrolaşmanın ürünüdür ve parti üzerinde terör örgütünün ne kadar etkin olduğunun açık bir göstergesidir. Neredeyse bahsedilen suçlardan adli sicil kaydı bulunmayanlara gerek genel merkez gerekse teşkilat kademelerinde görev verilmesinden imtina edilmiştir.
Davalı partinin genel başkanı dahil merkez organlarında, taşra teşkilatında, belediyelerde görevli yöneticilerinin ve milletvekillerinin her fırsatta PKK'lı teröristleri öven, onları yücelten ve ülkenin bir bölgesini 'Kürdistan' olarak göstermeye yönelik ifadelerinin gayesinin halkı kin ve düşmanlığa sevk edip kargaşa ortamı yaratmaya yönelik olduğu ve bu şekilde terör örgütünün amacına hizmet ettiği aşikardır."
'5 YIL SÜREYLE SİYASET YASAĞI İSTEMİ'
Ayrıca iddianemede 687 kişi için 5 yıl süreyle siyaset yasağı talep edildi.5 yıl süreyle siyaset yasağı istenen 687 kişinin içinde Selahattin Demirtaş, Pervin Buldan, Mithat Sancar, Sezai Temelli, Sırrı Süreyya Önder de bulunuyor.
7 NİSAN'DA ANKARA'DA HDP KAPATILSIN MİTİNGİ
7 Nisan'da Ankara'da Türkiye'nin dört bir yanından gelecek vatanseverlerin katılımıyla düzenlenece olan HDP Kapatılsın Mitingi'nin çalışmaları tüm hızıyla devam ediyor. TGB üyeleri şehir meydanlarında açtıkları masalarla vatandaşları HDP'nin kapatılması için imza atmaya ve mitinge katılmaya davet ediyor.
Bayrağını al sen de gel!