Mardinli Kadınlar 13 BinYıllık Buğdayla Rekor Kırdılar

Şef Ebru Barbara Demir, Mardinli kadınlarla birlikte 13 bin yıllık Sorgül buğdayını ekip hasat rekoru kırdı.

Mardinli Kadınlar 13 BinYıllık Buğdayla Rekor Kırdılar

Aydınlık gazetesinden Füsun İkikardeş, Mardin'de restoran işleten Şef Ebru Baybara Demir ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdi. Biz de bu güzel röportajı tgb.gen.tr okuyucularına sunuyoruz. Gazetesi Füsun İkikardeş'e de röportaj için teşekkür ederiz.

"BIRAKIN KIZLARI ERKEKLERİ BİLE OKUTMAZLAR"

  • Herkes Mardin’den İstanbul’a gelirken siz İstanbul’dan memlekete dönmüşsünüz. Nasıl verdiniz bu kararı?

Onlar çok geride kaldı… Ailem Mardinli, ben aileye üçüncü kız çocuğu olarak doğdum. Ben de kız olunca ayrılmışlar Mardin’den. Babam, “Hepsini erkek gibi yetiştireceğim” demiş.

  • Kızmamış da kızları korumak için mi ayrılmış acaba Mardin’den?

Önce annemi sonra kızları korumak için İstanbul’a taşındı. Erkek evlat vermedi diye bir baskı oldu ki, annemi ezmek istemiyordu. Çok severdi annemi…

  • Babanız aydın, okumuş biri miydi?

Esnaf bir aileyiz. Bizde bırakın kızları erkekleri bile okutmazlar. Babam Meslek Sanat Okulu’nu bitirmiş biriydi. Annem de lise mezunu. Biz üç kız da okuduk. Ben Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksek Okulu Turizm Rehberlik Bölümü’nü bitirdim, tur rehberi oldum. Diğer kızkardeşim gazeteci, öbürü de güzel sanatlar mezunu, işlerinde başarılı oldular.

MARDİN’DE TURİZM YAPACAĞIM

  • Mardin’e dönüş?

1998 yılında İzmirli bir meslektaşımla evlendik, Marmara depremi ile işsiz kaldık. Gezmek için Mardin’e gelmiştik, gezmek yerine işim olmasına karar verdim. Amacım turizm yapmaktı. Daha önce hiç gelmemiştim, sadece 8 yaşındayken bir cenaze için babam getirmişti bizi, o kadar.

  • Turizm var mıydı o yıllarda?

11 bin turist geliyordu 1999 yılında. Çünkü Nusaybin sınır kapısından geçen herkesi turist sayıyorlardı… Yatak kapasitesi derseniz 220 yatak! Geçen yıl 2019’da 1 milyon 300 bin turist aldı ve bu kesin turist, çünkü Nusaybin kapalı. Yatak kapasitesi de 18 bin oldu.

  • E, yirmi yıl öncesi koşullarda planınız kabul gördü mü?

Yaptığım iş önce kabul görmedi. Dayımın evinde kalıyorduk, büyük bir aile eviydi. Benim işimle ilgili yakınlarım endişeliydi, ilk zamanlar bayağı yadırgadılar. Sonra, 2000 Eylül ayında bir turist grubu gezdiriyordum. Götürdüğüm restorandaki yemeği beğenmediler, yengemin evine götürdüm. Çok beğendiler! Hem yerel lezzetler hem ortam çok olumlu etki bıraktı. Bu bir örnek oldu, daha sonrasında evlerde turist ağırlamaya başladım.

BİR EVİM VAR ÇOCUKLAR İŞSİZ

  • Tam bir öncü güç olmuşsunuz. Nasıl tepkiler aldınız ve nasıl ikna ettiniz?

2001 yılında henüz 23 yaşındaydım ve eşimden boşanmıştım. İlk kez bana inanan 21 kadınla yola çıktık. Çok zorluk çektim tabi, aradan 4 ay geçti. Bir bey geldi, ‘Siz Ebru musunuz?’ dedi. Evet? ‘Benim evim var, çocuklarım işsiz, bana bir akıl ver, nasıl değerlendireyim?’ diyor. O bir kırılma noktası oldu! Düşünün, 30 km ötede savaşın olduğu yerde bizim Mardinliler şehirde turizme yatırım yaptılar, evlerini yenilediler, tamir ettirdiler, oteller restoranlar açılmaya başladı.

  • Kadınlar çalışma hayatında yeni değillerdi herhalde?

Kadınlar iş için bana gelmeye başladılar. Değişim başladı. Mardin’e bakıyorum o kadar farklı şeyler yaşıyoruz ki... Bizde Mardin’de kadın evde çok değerlidir. Kadınlar herşeyi yönetir, ama içerde kalmışlar. Bir lider gerekiyordu, ben öyle bir şeye vesile oldum… Şimdi kadınlar her yerde! Çiftçiliğe de devam ettiler. İnsanlar daha çok fikir aldılar, ilham aldılar. Kendi evlerini tamir ettirip 18-20 yıl içinde otel, restoran haline getirdiler. Her şeyi kendileri yaptılar.

  • Aileniz ne tepki gösterdi bu değişime?

Babam önce Mardin’e gelmeme karşıydı. Restoran açıldıktan 1,5 yıl sonra babam geldi ve ‘Bu işin başında ben seni anlayamadım’ dedi. Gözü çok korkmuştu, ama ölünceye kadar benimle hep gurur duydu. Ödüller aldığımda hep yanmdaydı.

EN İYİ BİLDİKLERİ İŞ MUTFAKTI VE ÇOK ÖNEMLİYDİ

  • Ödülleriniz en iyi yemek ödülüyle mi başladı?

Hayır, sadece iyi yemek, iyi sunum değil. Bizimki bir yemeğin kaç kişinin hayatını etkilediğiyle ilgili. 2017 yılında en iyi 10 sosyal gastronomi şefi arasında girdim. Bizim restoran okul gibi oldu. Kadınlar, gençler iş öğrenmeye başladı. Dünyaya niçin geldiğimi orada öğrendim: Kadınlar için gelmişim. Hayatlarında oldum. Mutfak çok önemliydi ve en iyi bildikleri iş yemek yapmaktı. Hayat düsturum, “En iyi bildiğin işi ekonomiye çevirmek” oldu. Amerika’yı tekrar keşfetmek yerine mevcut olanı iyi ekonomiye çevirdim. Mesela, 2011 yılından sonra dezavantajlı insanları, kadınları istihdam ederken mültecilere de yer verdim. Onların mufak kültürleriyle mutfağımızı zenginleştirdik.

  • Ben yine çevrenin tepkisini merak ediyorum…

Önceleri bana tepkiliydiler, ama sonraları yol gösteren oldum. Giydiğime, gittiğim yere çok dikkat ettim. Ama sadece ben yapmadım, sonuçlar sadece benim eserim değil. Birçok insanın bir araya gelmesiyle ortaya başarı çıktı.

FON ALDIKTAN SONRA PROJE BÜYÜYOR

  • Projelerinize kaynak yaratırken yabancı fonlardan yararlanmak kolay oluyor mu? Koşulları nasıl?

Rehberlik bölümü mezunuyum Arapçam var, anadilim. Bunlara bile bazen gerek kalmıyor, yaptığınız iş doğru olunca insanlar sizi buluyorlar. Ben bir şefim. Amacım insanlara istihdam yaratmak. Bizim çok büyük paralar falan kazandığımız yok. BM, AB ve değişik fonlarla çalışıyorum. Birbirimize güveniyoruz. Projelerin sonunda her zaman ölçümlü, kanıtlanmış pozitif sonuçlar yaratıyoruz. Yaptığımız işten eminim. Projelere fon aldıktan sonra proje daha da büyüyor. Mesela okuma yazma öğretiyoruz.

  • Devlet desteği?

Kursiyerlerimiz arasında Türkçe bilmeyenler var. Halk Eğitim Merkezi desteğini alıyoruz. Aile Çalışma, Milli Eğitim ve Turizm Bakanlıklarımızın desteğini alıyoruz. Özellikle Aile ve Çalışma Bakanlığıyla yakın işbirliği içindeyiz.

"ORTADOĞU’DA HER ZAMAN B PLANI OLMALI"

Son Kovid salgını işinizi nasıl etkiledi?

Kovid’in başlamasıyla işlerimiz durdu tabi; ancak Ortadoğu’da yaşıyorsanız her zaman B ve C planınız olmalı. Biz de bu sürede belli bir süredir üzerinde çalıştığımız “Halep Sabunu” projemizi hızlandırdık. Mardin Derik ilçesinde yetişen ve dünyanın en değerli zeytinlerinden olan Derik zeytininden elde ettiğimiz Halep Sabunlarımızı, güzel koku anlamına gelen Şemim ismi ile satışa sunduk. Özellikle hijyen konusunun bu kadar önemli olduğu bir dönemde ortaya koyduğumuz projemizde yüzde 93 yağ bazlı, saf zeytinyağından elde edilen, kimyasal barındırmayan bir sabun üretiyoruz. Projede şu anda 70’den fazla insan çalışıyor. Kooperatif aracılığıyla elde edilen gelir çalışanlara dağıtılıyor.

  • Bir de Sorgül buğdayı girişiminiz oldu. Tarım alanına nasıl geçtiniz? 

Susuz tarım için bir proje yapıyoruz. 2012 yılında kızım bir ameliyat geçirdi. Doktorumuzun, gıdanın rolü, sağlıklı gıdaya ulaşma konusunda uyarıları oldu. 2017 yılında projeye adım attım. Yerel tohumları aradım. İlk tohum buğdayı Sorgül, buradan başladım. Geleneksel 1-2 dönüm arazisi olan kendi kendine yeten insanlar var. Ellerindeki tohumlardan aldık, ovaya ektik ve çoğalttık. İlk sene 70 çiftçiyle, ikinci sene devletin desteğiyle birlikte 300 kadına ulaştık. BM desteği de var. üçüncü yıl 17 çiftçi arazisi, 310 kadın katılımıyla 400 ton ürün aldık.

  • Sorgül buğdayının özelliği nedir?

En büyük önemi susuz tarım yapılabilmesi. Türkiye’deki suyun yüzde 73’ü tarımda, yüzde 14’ü sanayide kullanılıyor, geri kalan kısmı da evsel kullanım. Biz sulama yapmıyoruz. Bu tohumlar, doğanın her koşulunda dayanıklı tohumlardır. Elektrik su kullanarak dönüm başına 750 kg üretirsiniz, biz 350 ton alıyoruz. Tarım girdi maliyetlerini düşürüyoruz. Dünyanın her yerinde projemizi anlatıyoruz. Susuz tarımla birinci olarak suyu az tüketiyoruz, ikincisi çiftçinin toprağından vazgeçmemesini sağlıyoruz. Yani tarım girdi maliyetlerini düşürmek, kadın istihdamı ve mülteci entegrasyonu olarak üç ayağı var. Mülteci entegrasyonunda da önemli bir model oluşturduk. Bugün dünyada 200 milyon olan mülteci sayısının 2050 yılında 600 milyon olacağı öngörülüyor. 

ÜÇ ÇOCUKLU GELENEKSEL AİLE

  • Eşiniz de işin içinde mi? 

Kaçmasın diye Mardinli buldum. Çok şanslıyım, en büyük destekçimdir. Aslında her konuda anlaşamayız, onun siyahına ben beyaz, benim beyazıma o siyah der ama her zaman arkamda durur.

  • Çocuklarınız Mardin’de mi okuyor?

Biz geleneksel bir aileyiz. Çocuklarım burada okuyor. Büyük kızım şu an üniversitede, gastronomi ve turizm çift anadal yapıyor, ama mutlaka buraya dönecek. Diğer ikisi yanımda.

  • Onlar da sizin gibi cesaretli mi?

Cesaret, güç, bunlar hep yetiştirilmeyle alakalı. Biz doğuda daha gerçekçi yetişiyoruz. Doğuda ve batıdaki anneyi kıyaslayınca göreceksiniz. Batıdaki anne çocuğu önüne konulan yemeği beğenmeyince, “Peki o zaman sana şunu yapayım” der. Doğudaki anne asla böyle bir şey demez de yapmaz da. Ben de böyle yetişitirildim. Ben yemek yemedim diye annem bana hiçbir zaman ayrı yemek pişirmedi. Kararlı cesaretli olmak herşey sofrada başlıyor. Bakın bizde taziye ve düğün geleneği vardır. Her türlü değişime hazırsınızdır. Kadınlar böyle yetişiyor. Kadınlara fırsat verilse, burada çok güçlüler. Benim başarım onların güçlü olmalarına bağlı. Hayatlarını değiştirmeye hazırlar.

  • Sizin anne-babanızın rolü?

Babam şu sözleriyle beni çok etkiledi: Risk almayı bilin! Fikirlerinizin arkasında durun! Annemden de şunu öğrendim: Hep B ve C planlarınız olsun, derdi. Annem bana 10 yaşındayken ‘Demir Leydi! Bir gün ülke yöneteceksin’ derdi.

'KADIN ERKEK AYRIMINI BEĞENMİYORUM'

“Mardin’e ilk geldiğimde ‘Batıdan gelen herkes doğu için şans’ derdim. Ben bu şansın bir parçası oldum ve artık böyle düşünmüyorum. Kadın erkek ayrımını da pek beğenmiyorum. Birileri ‘Erkek egemen toplum…’ diye lafa başlayınca bir yenilgiyi baştan kabul etmiş oluyorsunuz. Bunu kabul etmiyorum, bu bir zayıflık. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin konuşulmasını da anlamıyorum. Doğru iş yapınca kabul ettiriyorsunuz.

“Bütün her yerde, mutlaka eşler arasında erkek karar verir gibi gözükür, ama içerde her zaman bir kadın içişleri bakanı vardır. Eğitim düzeyi düşük olunca kadının ezilebileceğini anlıyorum, ama üniversitede ‘kadın hakları’ diyen feministleri anlamıyorum! Toplumla ne kadar barışıksan o kadar değer görüyorsun.

“Mecliste kadın milletvekili olmasından çok kadının toplumsal hayatta ön plana çıkması önemli.

Kadınların olduğu bir toplantıda Batmanlı bir kadın “burada kadın olmak bile bir girişimciliktir” demişti. Dolayısıyla toplumdaki en önemli konu kadının toplumsal olarak ön plana çıkması yani toplumsal hayata entegre edilmesi.

CERCİS MURAT KONAĞI

Tanıtımdan bir bölüm...

Mardin mutfağı, et ile bulgurun, çeşitli sebzelerin nefis bir uyumla uzun bir zaman diliminde ve de büyük bir emek dökülerek hazırlanan çeşitlemelerin yer aldığı zengin bir mutfaktır. "Mardin Mutfağı" özelliğini; yörede yetişen baharatların çeşitliliği, yemekler yapılırken gösterilen özen ve et ile uyumundan olduğu kadar, hazırlık süresinin uzun bir zaman dilimine yayılmasındaki mistik havadan da almaktadır. Tarçın, Kişniş, Mahlep, Zencefil, Yeni Bahar, Sumak, Pul Biber ve bademi Mardin Mutfağı'na zenginlik katan malzemeler olarak nitelendirebiliriz.

Cercis Murat Konağı’nın mönüsünde yer alan, Kişk Çorbası, Tarçınlı Mahlepli Patlıcanlı Pilav, Alluciye (ekşili erik yahnisi), Incasiye (pekmezli erik tavası), Kitel Raha (Süryani içli köftesi), Hımmısiye (ekşili nohut yemeği), Kazan Kebabı, Kaburga İçinde Sarmısaklı Yaprak Sarması, Dobo (kuzu but, badem, sarımsak, yeni bahar) ilginç yemeklerden bazıları.
 
Zengin Mardin mutfağını yemeklerinde tanıtan Cercis Murat Konağı, mezelerinde de yine yörenin zengin tadlarından ilham alıyor. Unutulmaya yüz tutmuş lezzetleri titiz bir araştırmayla inceleyip bulan Cercis Murat Konağı; tebbuli, tebbel, muammara, kiremfum, megbus gibi yörenin egzotik mezelerini konuklarına sunuyor. Alkollü ve alkolsüz zengin içki menüsünü bu lezzetlerle birlikte bambaşka bir keyfe dönüştürüyor.

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler