
Yunanistan ve İtalya Dışişleri Bakanları, 9 Haziran günü Atina'da bir araya gelerek iki ülke arasındaki İyon Denizi'nde Münhasır Ekonomik Bölge Anlaşması imzaladı.
Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias burada yaptığı konuşmada, iki ülke arasında varılan anlaşmanın, aslında Yunanistan ile İtalya arasında kıta sahanlığı ile ilgili 1977’de imzalanan anlaşmanın devamı olduğunu belirterek, yeni anlaşmayla MEB alanlarındaki adaların haklarının belirlendiğini söyledi.
Yunanistan'ın imzaladığı sınırlara ise itiraz, eski Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Kotzias'tan geldi.
'ÇEYİZ OLARAK HAKLARIMIZI VERDİK'
Military.gr sitesine sert bir açıklama yapan Kotzias, Yeni Demokrasi (ND) iktidarının hiçbir şey almadan hakimiyet alanlarını teslim ettiğini söyledi. Kotzias şöyle devam etti:
“Bu anlaşmada Yunanistan-İtalya arasında planlanan eski sınırların kabul edildiği ve İtalyan taleplerinin onaylandığı görülüyor. Diapontian (yüzde 70) ve Strofades (yüzde 32) gibi Yunan adalarına sınırlı etki tanıyan 1977 koordinatları kabul edilmiş. 1982 Deniz Hukuku Sözleşmesi'nden önce imzalanan 1977 anlaşması geçerli sayılmış. Adalara sınırlı bir nüfuz alanı bırakılmış.
Yeni Demokrasi iktidarı, Uluslararası Deniz Hukuku tarihinde ilk kez üçüncü bir tarafın Yunan denizcilik alanındaki (Aegialitida) haklarını tanıdı ve AB'ye üye her devletin deniz yetki alanlarımızda genişlemesi sürecini başlattı. Yeni Demokrasi, hiçbir şey almadan hakimiyeti verdi. Halbuki çeyiz olarak haklarımızı vermek için hiçbir neden yok. Bu anlaşma Yunanistan'ın bölgedeki genel pozisyonunu baltalıyor.”
YUNANİSTAN'IN ÇATAL ÇIKMAZI
Anlaşmayla birlikte Diapontian ve Strofades gibi Yunan adalarının karasuyu kadar kıta sahanlığı olduğunu kabul eden Yunanistan, böylece Ege ve Doğu Akdeniz'deki tezlerini de inkar etmiş oluyor. Mısır ile benzer bir anlaşma için de girişimde bulunan Atina ise Kahire ile adaların sınırlı etkisini kabul etmeden bir anlaşma yapamayacağını biliyor. Nitekim Aljazeere'nin yayınladığı Mısır istihbarat raporlarına göre, Yunanistan ile yapılacak bir anlaşmadan büyük kayıpları olacağı Cumhurbaşkanı Sisi'ye bildirilmiş. Girit, Kerpe, Kaşot, Rodos ve Meis adalarını birleştiren hattı esas alarak ortay hat prensibine göre anlaşma yapmak isteyen Yunanistan, İtalya anlaşmasıyla birlikte Doğu Akdeniz'deki durumunu daha da sıkıntıya sokmuş görünüyor.
ARNAVUTLUK VE LİBYA'NIN HAKLARI ÇALINIYOR
Yunanistan ve İtalya arasında yapılan anlaşmayla birlikte Libya ve Arnavutluk'un deniz yetki alanlarının gasp edildiği de açıkça görülüyor. Bu anlaşmanın Arnavutluk ile yeni bir anlaşmanın önünü açabileceğini düşünen Yunan yöneticiler, gasp ettikleri alanları meşrulaştırmayı hedefliyor. Fakat iki ülke arasında 2009 yılında da Münhasır Ekonomik Bölge Anlaşması imzalanmış, 6 ay sonra Arnavutluk, anlaşmayı Anayasa Mahkemesi'ne götürerek iptal etmişti. Arnavutluk'un anlaşmayı imzalarken de hak kaybından haberdar olduğu, fakat NATO'ya girebilmek için Yunanistan vetosuna karşılık anlaşmayı kabul ederek 6 ay sonra Anayasa Mahkemesi'ne götürdüğü belirtiliyor.
ADALARA TAM ETKİ HAYAL ÜRÜNÜ
Yunanistan'ın Ege ve Doğu Akdeniz'deki adalarına tam etki tanınması yönündeki tezi, uluslararası hukukla da bağdaşmıyor. Her şeyden önce bir ada ülkesi olmayan Yunanistan'ın tezleri, daha önce 17 defa Uluslararası Adalet Divanı (UAD)'nda mahkum edilmiş.
Örneğin Ukrayna ve Romanya arasında görülen benzer bir davada, Ukrayna’ya bağlı Serpents Adası’na, iki ülke arasındaki kıta sahanlığı ve Münhasır Ekonomik Bölge sınırlandırmasında yer verilmemiş. UAD tarafından verilen kararda, Serpents Adası’nın sınırlandırmayla ilgili kıyılara dahil edilmemesi ve üzerinde esas nokta belirlenmemesinin en temel gerekçesi olarak da "coğrafyayı yeniden şekillendirmemek" olarak açıklanmış. Romanya’nın iddia ettiği, “Serpents Adası’nın, sadece 12 millik karasularına sahip olabileceği ve sınırlandırma hattı çizilirken esas nokta olarak kullanılamayacağı tezi” ise kabul görmüş.
Ayrıca kararda, Libya ve Malta arasındaki kıta sahanlığı sınırlandırmasıyla ilgili karara da atıf yapılmış. Malta’ya bağlı Filfla Adası’nın etkisine ilişkin olarak, Kuzey Deniz Kıta Sahanlığı Davası’nda verilen kararda, “eşit uzaklık çizgisinin hakça olması bazı adacık, kayalık ve sahil çıkıntılarının orantısız etkilerinin bertaraf edilmesi noktasındaki önlemlere bağlı” denilmiş. Kararda Filfla Adası’nın Malta ile Libya arasındaki geçici ortay hattın çiziminde dikkate alınmayacağına hükmedilmiş ve söz konusu Ada’ya sınırlandırmada etki tanımamış.
Divan kararında Katar ile Bahreyn arasındaki sınırlandırma davasında da Qit’at Jaradah Adası’na sınırlandırmada etki tanınmadığına atıfta bulunulmuş.
Kaynak Haber: Tevfik Kadan (Aydınlık Gazetesi)
tgb.gen.tr