GENEL SEKRETER
5 gün önce Türkiye’nin gündemini derinden sarsan, insani tüm değerlerimizi sorgulatan bir olaya şahitlik ettik. İkbal ve Ayşenur arkadaşlarımız, kardeşlerimiz canice katledildi. Son zamanlarda artan şiddet olayları aklımızı, vicdanımızı esir alacak hale geldi.
İkbal’i ve Ayşenur’u bu hayattan koparan kişi 19 yaşında, Sıla bebeği istismar eden ve bu hayattan kopmasına neden olanlar çocuk yaşta, polisimizi şehit eden kişi 19 yaşında…
İnsanın, topluma yabancılaştıkça kendisine ve yanındaki kişiye de nasıl yabancılaştığını görüyoruz. Bu öyle bir yabancılaşma ki yanındaki insanın yaşamaya hakkının olup olmadığına bile kendi karar verebileceğini zannediyor.
Gencecik yaşındaki arkadaşlarımızı bu sisteme kurban verdik. İki yaşındaki bebeğimizi bu sisteme kurban verdik. Öfkemiz çok büyük. Ama öfkemiz Ayşenur’u, İkbal’i katleden bir kişiye değil. O kişiyi yaratan bu sisteme... Kavgamız; kendisine, kadına, çocuğa düşman hale gelen insanı yetiştiren bu sistemle.
Her Sistem Kendi İnsanını Yaratıyor
İkbal ve Ayşenur katledildikten sonra olayın detayları açığa çıktı. Arkadaşlarımızı katledip, kendisini öldüren kişinin çektiği videoları, çizdiği resimleri hep birlikte gördük. Bunları psikolojik sorunlar diye geçiştiremeyiz.
Hepimizin kendisine ve topluma yöneltmesi gereken bir soru var. Nasıl oluyor da 19 yaşındaki bir genç 2 arkadaşını katlediyor? Nasıl oluyor da öldürdüğü kişilerin fotoğraflarını ailelere gönderebilecek kadar vicdan ve ahlak yoksunu olabiliyor?
İçinde bulunduğumuz emperyalist sistem insanı kendi benliğinden çıkarıyor. Kişi benliğine yabancılaşıyor. Kendi benliğine yabancılaşan insan toplumsal bir varlık olmanın temelini kaybediyor ve toplumun kenarına itiliyor. Toplumun kenarında konumlanan insan, var olamadığı topluma ve toplumu oluşturan insanlara karşı nefret duyguları besliyor. Toplumda kendi var edemediği için empati, vicdan gibi duygulardan uzaklaşıyor. İnsanı insan yapan duyguları kaybeden kişi insan olmaktan da çıkıyor.
Tüketim toplumu eşcinselliği, uyuşturucuyu, “sınırsız özgürlüğü” meşrulaştırırken, aileyi, toplumu, ahlakı, vicdanı, merhameti, sevgiyi dışlıyor. Her şeyin tüketilebildiği bir toplumda insanın değeri kalmıyor, meta haline geliyor. İnsanın masadan farkının kalmadığı bir sistemde hangi manevi duyguyu, hangi ahlak değerini yaşatabileceğiz?
Bu kavramlar dışlanınca geriye korku, karamsarlık, kibir, bencillik gibi duygular hakim oluyor. Korkunun, bencilliğin, karamsarlığın hakim olduğu sistem insanı öldürüp cani yetiştiriyor.
Emperyalizmin ideolojik tahakküm aracı neoliberalizm kendisine bağlı olarak mazoşizm, satanizm, anarşizm gibi düşünceleri büyütüyor. Satanizmin, anarşizmin, neoliberalizmin hakim olduğu bir dünyada yaşam yok, ölüm var. Buna acı bir şekilde bir kez daha şahit olduk.
Tek Dişi Kalmış “Medeniyet”
Dünyanın bir şekilde parçası olduğu bu emperyalist sistem ve ideolojik tahakküm programı neoliberalizm insanda ve toplumda büyük çöküntüler yaratıyor.
Atlantik sisteminin merkezlerinde ise neoliberal çürüme çok daha ileri boyutlarda. Emperyalist Sistemin merkezi olan ABD’nin, uyuşturucunun, cinayetlerin, seri katillerin merkezi olduğunu tüm dünya biliyor.
Dünyaya mal olmuş seri katillerin büyük çoğunluğunun ABD’den çıkmış olmasına rağmen bu gerçek görmezden geliniyor. Türkiye’de yaşanan cinayetlerin dahi merkezinde ABD’nin başını çektiği emperyalist sistem varken, ABD özentiliği sürdürülüyor.
ABD’nin yetiştirdiği seri katiller, Türkiye’den çıkan katillerin idolü haline geliyor. Ama elbeta durum bir kişiye özenip katil olmaya indirgenecek kadar küçük bir olay değil. Ekonomisi ve ordusu ile birlikte dünyanın mafyası haline gelen ABD, kendi zorba ve insanlık dışı kültürünü tüm dünyaya dayatıyor. İşte bu kültür etrafında katiller ve soyguncular türüyor.
Albert Fish, Ed Gein, Ted Bundy, Jeffrey Dahmer, Charles Manson gibi seri katillerin hepsinin ortak özelliği toplumun dışına itilmiş ve insani değerleri öğrenmekten yoksun bir sistemin içinde yetişmiş olmalıdır. ABD’li canilerin yaratılmasının temelinde aileyi ve toplumsal değerleri ortadan kaldıran neoliberalizmin hakimiyetini görüyoruz. Fahişelik, uyuşturucu kullanımı, üretim süreçlerinin dışında olma gibi çarpık ilişkiler yukarıda saydığımız gibi caniler yaratmıştır.
Sahte Özgürlükler Öldürüyor
Bugün cinayetler oluyor diye devleti suçlayan bazı örgütlerin seks işçiliğini ve uyuşturucuyu “özgürlük” olarak tanımlıyorlar. Netflix platformlarında Ted Bundy, Jeffrey Dahmer gibi canilerin filmlerinin ne amaçla çekildiğini sorgulayalım. Uraz Kaygılıoğlu’nun güya sanat adına kafası kesilmiş kadınlarla poz vermesini sorgulayalım. Belediyeler aracılığıyla yapılan LGBT etkinliklerinde, gençlik festivallerinde çıplaklığın, cinselliğin, satanizmin meşrulaştırılmasını sorgulayalım.
Emperyalist sistemin bize sunduğu kültür katilliğe, uyuşturucuya, eşcinselliğe, özendiren bir kültürdür. Bugün kadın cinayetleri politiktir, katil devlettir diye ayağa kalkanlar Netflix’i, uyuşturucuyu, kadınların öldürüldüğü resim sergilerini özgürlük olarak tanımlıyorlar.
Bu ikiyüzlülüktür. Kadının tüketim metası olmasının “özgürlük” olarak lanse etmek bu sisteme hizmet ediyor. OnlyFans fenomenlerini kahramanlaştırıp toplum önüne çıkaranlar da kadını öldüren devlettir, polistir demek de bu sisteme hizmet ediyor. Kadını öldürenin emperyalist sistemin yarattığı çürümüş insan olduğunu anlamazsak arkadaşlarımızı yaşatamayız. Bu insanların yaratılmasına hizmet eden şeyin neoliberalizmin kültürel hegemonyası olduğunu anlamaz ve bu hegemonyaya karşı mücadele etmezsek canlarımızı yaşatamayız. Netflix’in, Discord’un, uyuşturucunun, LGBT’nin bu insan modelini yarattığını anlamazsak özgür olamayız.
Türk Devrimi Yaşatır
Acı tecrübeler edinerek çözümü bulmak zorunda kalıyoruz. Sorunun ne olduğunu biliyoruz. Yazı boyunca bunu anlatmaya çalıştık. Çözümün ne olduğunu da biliyoruz. Çözüm bu emperyalist sisteme kılıcı çekmektir. Sistemin toplumsal çürümeyi yaratan tüm araçlarına kılıcımızı çekiyoruz.
Asıl hedefi gizlemeye çalışan ve devleti, aileyi zayıflatarak kadını savunacağına iddia edenlere kılıcımızı çekiyoruz. Cumhuriyet devrimini yaşatmak ve yeniden inşa etmek için görev başına geçiyoruz.
Cumhuriyet devriminin yarattığı insana bakalım. Cumhuriyet devrimi; üretim yapan, sanat yapan, okuyan, vatanına, ailesine, insanlığa dair sorumluluk hisseden insan yetiştirdi. Böyle bir toplumdan cani çıkmaz. Böyle bir toplumda insan kenara köşeye itilmez. Toplumsallaşmanın kişinin yeteneklerini ortaya çıkardığı bir sistem insanı daha çok insan yapar.
Ekonomik kriz altında ezilen, tüketimin kölesi olmuş, insan olmaya yabancılaşmış toplumu Kemalist Devrim’e sarılarak düzelteceğiz. Atatürk Devrimi’ni tamamlama iddiasında olan gençler olarak benin biz olduğu yeri, TGB’yi büyütelim. Sistemin yarattığı karamsarlık ortamını, umutsuzluğu, bencilliği el birliğiyle yok edelim.