GENEL BAşKAN
Tüm dünyanın üzerine düşünmesi gereken iki önemli haber ajanslara düştü:
İnsanlığın pür dikkat izlediği Gazze soykırımının uygulayıcısı İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu yakın zamanda ABD Kongresi’ne hitap edecek. Orada haklılığını, başarılarını ve mücadelesini anlatacak…
ABD Temsilciler Meclisi’nde de bir karar alındı: İsrail Başbakanı Netanyahu hakkında yakalama kararı çıkaran Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) hakkında yaptırım uygulanacak! Temsilciler Meclisi’nin kararı bu yönde.
DEVRİMCİLERİN GÖZÜNDEN BATI MEDENİYETİ
Mehmet Akif Ersoy, İstiklâl Marşımızda vatanımıza elini uzatan “Batı medeniyetini”, “tek dişi kalmış canavar” diye tanımlamıştı.
Mustafa Kemal Paşa, Hâkimiyet-i Milliye gazetesinde Batı kapitalizmini en büyük düşman olarak ilan etmiş ve “kapitalizm afeti ve onun çocuğu olan emperyalizm” diye tanımlamıştı:
"En büyük düşman, düşmanların düşmanı, ne falan ne de filan millettir. Bilakis bu, adeta her tarafı kaplamış ve saltanat halinde bütün dünyaya hâkim olan kapitalizm afeti ve onun çocuğu olan emperyalizmdir."
Lenin, kapitalizmin en yüksek aşaması olarak tanımladığı emperyalizm için “geberen kapitalizm” demişti. Artık Batı kapitalizmi, verimliliği artıran ve rekabete dayalı bir piyasa sisteminden tekeller ve onların kontrolündeki emperyalist devletin silah zoruyla sermaye ihracına dönüşmüştü. Kapitalizmin henüz hâkim sistem olmadığı mazlumlar dünyası, emperyalist sömürünün kan ve ateş dolu hücumuyla karşı karşıyaydı.
BATI DEĞERLERİ TİYATROSUNUN SON PERDESİ
Afet, geberme-ölme, tek dişi kalan bir canavar… Tüm bu tanımların Batı kapitalizminin sahte dünyası için daha da anlamlı olduğu günlerdeyiz.
Tahakkümünü sürdürmek için mazlumlara, üretime, ulus devletlere hatta tüm insanlığa savaş açan emperyalist-kapitalist Batı sisteminin tahtında bugün ABD oturuyor.
Almanya, Avrupa Birliği vs… Hepsi İsrail’in kuyruğuna takılmışlardı. Ama ABD gözü kararttı. Bizzat kendisinin, iğdiş edilmiş ve anlamı çarpıtılmış insan hakları, özgürlükler, uluslararası hukuk, demokrasi gibi kavramlar üzerine sahtekârca inşa ettiği komik uluslararası hukuk düzeninin kararlarını bile beğenmiyor artık. Oysa o “uluslararası hukuk” kendisinin hep yanında olmuştu: Yugoslavya’yı parçalarken, Irak’ın işgali için meşru sebepler üretirken…
Uluslararası Ceza Mahkemesi, Netanyahu ile birlikte kendi vatanlarının kurtuluşu için mücadele eden HAMAS liderlerini de suçluyor ve soykırımcı çete ile HAMAS’ı aynı torbanın içine atarak büyük bir sinsilik yapıyor. Ama yine yaranamıyor ABD’nin savaş ağalarına. Yetmiyor.
Bunun için misilleme yapıyorlar: Katil Netanyahu’ya dünyaya hitap etme şansı verecekler. Yaldızlayacaklar, kanlı ellerini yıkayacaklar, ayakta alkışlayacaklar… Artık hiçbir cazibesi kalmamış “Batı değerleri” tiyatrosunun son perdesini oynayacaklar aslında. Netanyahu bu konuşmayla yeni bir rekor kıracakmış; çocukları ve masumları katletme şampiyonluğuna bir de ABD Kongresi’ne en çok hitap eden yabancı siyasetçi rekorunu ekleyecekmiş Churchill’i sollayarak. Herhalde bu iki rekoru birbiriyle paralel ilerliyor.
Bir de meydan okuyor ABD Temsilciler Meclisi: İsrail’i her şeyi göze alır korurum, ona yan bakanın, göstermelik de olsa ona karşı bir faaliyete girenin canına okurum diyor. Yaptırım sopasını çıkarıyor. Filistinli çocukların profesyonelce katli için uçak gemilerini hazır eden ABD, uluslararası kamuoyunu bastırmak için de yaptırım sopasını çıkarıyor.
İşte uluslararası hukukun dinamiği!
‘HUKUK, PARAMPARÇA OLMAKSA İSRAİL BOMBALARI ALTINDA…’
Devrimci şairimiz Nâzım Hikmet’in “Vatan Haini” şiirine nazire yaparak tavrımızın ve konumumuzun altını çiziyoruz bu kanlı tiyatroya karşı:
“Biz hukuk ve demokrasi düşmanlarıyız; siz demokratsanız, siz özgürlükçüyseniz,
Biz hukuka ve insan haklarına düşmanız…
Hukuk, televizyonlardan canlı yayınlanan soykırımınızsa,
Hukuk, satın alınmış yargıçlarınız, düzmece mahkemeleriniz ve ikiyüzlü Batı değerlerinizse,
Hukuk, paramparça olmaksa İsrail bombaları altında,
Hukuk, açlıktan kemikleri sayılan çocuklarsa Gazze’de,
Kongrelerinizde katilleri alkışlamaksa hukuk,
Hukuk sırtımıza geçirilmiş tırnaklarınızsa,
Hukuk, İsrail bombaları, İsrail jetleri, siyonist parası ve Amerikan yaptırımıysa,
Hukuk kurtulmamaksa kanlı tiyatronuzdan, Biz hukuk ve demokrasi düşmanlarıyız. Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla:
Otoriter Doğulular uluslararası hukuku çiğnemeye devam ediyor hala!”
CELLATLARIN HUKUKU LİBERALLERİN ‘HUKUK REFORMU’
Bu çürümüş uluslararası hukuk düzenine celladına âşık olmuşçasına öykünenlere zor sorularımız var.
Tanzimat’tan beri gündemimizde Batı dayatması “hukuk reformları” var. Ekonomi biraz kötü gittiğinde koro türküye başlıyor:
“Hukuk devleti olursak, özgürlükleri artırırsak ekonomi düzelir. Yatırımcı ancak hukukun hâkim olduğu ülkeye gelir!”
O zaman bu liberal ezber şu soruların cevabını vermeli
Türkiye’nin sıcak para cenneti olduğu 2010’lu yılların başında Türkiye en büyük hukuk garabetleri olan Ergenekon-Balyoz kumpaslarını yaşamadı mı? Düzmece deliller, vatanseverlere kumpaslar, imal edilmiş suçlar akan sıcak parayla kol kola yürümedi mi? Küresel merkezlerin “hukuk devleti” hassasiyeti sonradan mı nüksetmişti?
Ekonomimizi düzelteceği ilan edilen sıcak paranın merkezi Batı sermayesi, bugün dört kolla en barbar soykırımı tüm dünyanın gözü önünde işleyen İsrail’e sarılmıyor mu? Ona siper olmuyor mu? Hukukun üstünlüğü ve özgürlükler böyle bir aşağılanmaya maruz kalmış mıydı?
Küresel tefecilerin Tanzimat’tan beri “hukuk reformu” dediklerinin Türkiye’nin ayaklarına zincirler takmak olduğunu görmüyor musunuz?
ATATÜRK’ÜN TANIMI
İnsanlığın demokratik devrimlerle kazandığı çağdaş hukuku, yurttaş haklarını, özgürlükleri, insan haklarını, demokrasiyi emperyalist-siyonist çetenin ellerine bırakacak değiliz.
Bu kavramları çarpıtarak ve kendi adına araçsallaştırarak zulmünü meşrulaştıran Batı emperyalizmine karşı gerçek ve devrimci anlamlarıyla bu tarihsel kazanımlara sahip çıkacağız.
Bizim hayat veren bir hukukumuz var: İhtilal hukuku!
Mahmut Esat Bozkurt’un dediği gibi: “Uyuşuklukta ölüm, ihtilalde hayat vardır.”
Atatürk’ün dediği gibi “Devrimin kanunu bütün kanunların üzerindedir.”
Dünya bir devrimin eşiğinde. İnsanlık güçlerinin köhnemiş olanın yerine adım adım inşa edeceği yeni uygarlık, hukuku da demokrasiyi de özgürleştirecek biricik seçenektir. Bugün Gazze’de ön cephede direnen Filistinliler insanlığın namus bayrağını da taşıyorlar çünkü milletlerin tarihte kazandığı bütün demokratik değerlerin namusu bugün onlara emanettir.