İnsanlık buraya nasıl geldi?

Dilek'in hayallerini insanı, emeği, paylaşmayı merkeze alan Avrasya uygarlıklarında yaşatacağız.

İnsanlık buraya nasıl geldi?

YAZAR

Dilek Özçelik 27 yaşındaydı daha, 27 hayal dolu yıl yaşamıştı. 2 gün önce o sevgi dolu yürek aramızdan ayrıldı. 1990 yılında Tekirdağ’da doğmuştu. Saray ilçesinde ailesi ile birlikte yaşıyordu. Bir gün çağın hastalığı denen kansere yakalandığını öğrenmişti. Ama Dilek yıkılmadı her derdin bir çaresi vardı. İçinde insana ve yaşamaya dair beslediği sevgi onu hayata bağladı. Trakya Üniversitesini kazanmıştı, İngilizce öğretmeni olacaktı. Ancak izin vermemişti hastalığı. O büyük yüreğin, ilaca ihtiyacı vardı. O kocaman yüreğinde yeryüzünde güzele dair ne varsa; sevgiyi, paylaşmayı, dostluğu biriktirdi. 15 Nisan 2013 günü bütün biriktirdiklerini aldı yanına, dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın karşısına çıktı, yardım istedi. Ona göre; insan, insanın derdinden anlardı. Çünkü onun hayallerinde bu düşünce vardı. Bir gün öğretmen olacaktı ve öğrencilerinin derdini dinleyecekti. Derman olacaktı onların yüreklerine, onlar için de yaşaması lazımdı.

Ancak öyle olmadı. Bayraktar Dilek’in yüzüne baktı. Dilek derdini anlattı, “İlaçlarım çok pahalı, yardımınızı istiyorum. Benim gibi çok insan var” dedi. Tepeye çıktıkça yüreği küçülen insanlar vardı, yüreğini cebine koyan insanlar. Dilek bunu bilmiyordu. Bayraktar "yüreğini" çıkardı, içindekilerden bir tutam verdi. Kameraların hepsi o anı çekti, Bayraktar bütün kameraların önünde en büyük yardımını yapmıştı. Halbuki atalarımız demez miydi bir elin verdiğini diğer el görmemeli diye. 70 Milyon aynı anda o eli görmüştü. O el ki kimsenin yarasını kapamamıştı, üstüne tuz basmıştı. O güzel yürek hazmedemedi bu anı, o para istememişti ki, yardım istemişti. Sadece kendisi için de istememişti. Onun gibi binlerce insan vardı, ilacını alamadığı için hayatı yaşayamayan. O da umut olacaktı, onca insana.

Bakan Bayraktar Dilek’ten koşar adım uzaklaşarak camiye girdi. Dilek bakanın namazının bitmesini bekledi. Sonra da bakana "İnsanlık konusunda bir kez daha hayal kırıklığına uğradığını" söyledi. Dilek'in hayal kırıklığının anlaşılması için Dilek'in ölmesi mi gerekirdi?

İnsanı Sevmeyen Vatanı Nasıl Sevsin

Geçtiğimiz günlerde yeni bir olay yaşandı bir vatandaşımız yaşayamıyordu artık. Son çare halktan aldığı yetkiye dayanarak yönetenlerden yardım istemek için meclisin önüne gitti. Ya biri elinden tutacaktı ya da yakacaktı kendisini. Ateşlerde yanmak yaşadığı hayattan daha iyi geldi, yaktı kendisini. Sonra yine o yönetenlerden biri, "Kendini niye meclisin önünde yakıyorsun kardeşim ? Git sarayın önünde yak’’ dedi. Ne zamandan beri İnsana bu kadar yabancılaştık?

O yönetenler ne zaman bıraktılar insanı sevmeyi. İnsanı sevmeyen vatanı sevebilir mi ? Sorulunca hepsi bu vatan üzerinde duran taşın bile iyiliğini düşünüyorlar. Halbuki bizim kültürümüz farklıdır. Komşusu açken tok yatan bizden değildir der bizim kültürümüz, cephede arkadaşı için can veren kültürdür, bizim kültürümüz. Köpeği rahatsızlanınca boyu kadar karın içinde sırtında 7 kilometre yürüyüp veterinere yetiştiren Cem Şahindir, bizim kültürümüz.

İnsanlığı Hedef Alan Sistem Vicdanları Çürütüyor

Neden Bolu’nun bir dağ köyünden Cem ağabeyimiz köpeği için onca fedakarlığı yapıyor da milyonları temsil edenler insanı sevmiyor? Asıl soru budur! Emperyalist kapitalist sistem toplumsal ilişkileri de yozlaştırıyor, bireyi bencilleştiriyor, herkes kendini ister istemez bir yarışın içinde buluyor. Artık herkes rakip. Bu bir yarış elbet herkes kazanmak için savaşıyor. Bu yarışta önde olan geriye düşeni kendi bacağından asıp kendi kaderine terk edecek. Kazanan yeni yarışlara katılım hakkı kazanacak. Açıkça söylemek gerekirse mevcut sistem, iktidarın odağına da insanı ve emeği değil metayı koyuyor. İnsanı insana yabancılaştırıyor.

Hayallerimize Bir Dilek Daha Ekledik

Ancak biliyoruz doğada herşey zıttını da yaratıyor. Bu sistem bir yandan insanı bencilleştirip insanı sevmez hale sokarken, diğer taraftan yarattığı sorunların çözümü için insanların yeniden birbirine sarılmalarını sağlıyor. Sistemin gerilikleri derinleştikçe insan sevmeyenlerin, insan sevmekten başka çareleri kalmayacak. İnsanı sevmeyi unutanlar Dilek arkadaşımızı ve onunla aynı kaderi paylaşanları yaşatamadı. Şimdi bize düşen sistemin bu çürümüşlüğünün üzerine gitmektir, bu sorunları görmektir. İnsanı sevgisizliğe iten her şeyin karşısında durmaktır. Yeniden dostluğu, dayanışmayı, insanlığın en güzel kazanımı olan paylaşmayı öne çıkarmalıyız. Bunları öne çıkarırken şunu unutmamalıyız; yeni bir sistemin kurulması ancak eski sistemin yıkılmasıyla mümkündür.

Atlantik Sistemi artık hızlı bir çöküşün içinde. Bu çöküş ekonomik siyasal ve kültürel olarak gözle görülür hale geldi. Artık Atlantik, tam anlamıyla emperyalist saldırganlığın, iki yüzlü siyasetin, bireyci kibrin, mafyalaşan ekonominin temsilcisi Bizim neslimizin gözünü Avrupa ve Amerika’daki son parıltılarla kamaştırmaya çalışanlar başarısız oldular. Atlantik sistem artık yeniyi çağdaş uygarlığı temsil etmiyor.

Artık karşısındaki seçenek de ortaya çıktı: Asya Uygarlığı. Karşısında yükselen Asya Uygarlığı: Siyasette, ekonomide, kültürde, bilimde, sanatta, sporda yükselen uygarlık. Bireyciliğin değil dayanışmanın, liberalizmin değil kamuculuğun yükseldiği coğrafya. Emperyalizmin çökerttiği yaşlı Batının yerini, genç Asya alıyor. Bunun için Dilek'in hayallerini insanı, emeği, paylaşmayı merkeze alan Avrasya uygarlıklarında yaşatacağız.

Ozan Özaslan

TGB İzmir İl Başkanı

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler