
Kadın; 8 yaşında para karşılığı ağalara yahut o ağaların çocuklarıyla zorla evlendirilen, 19 yaşında vahşice tecavüz edilebilen hatta öldürülen,Sofrada ki yeri öküzden sonra gelen,Kapitalist üretim ilişkileri içerisinde basit bir araba reklamında göğsü, vücudu satılan…İçinde yaşadığımız emperyalist, kapitalist sistem yozlaştırılmakta olan kültür içerisinde kadını metalaştırdığı gibi toplumu da gericileştirerek kadını hapsetmektedir. Kadın bir yandan piyasa ürünlerinin satılmasında vücudu kullanılmakta bir yandan evlere hapsedilip doğurtma, üreme görevi üslendirilen bir mal haline getirilmeye çalışılmaktadır. Günümüz koşulları bu halde olsa da kadının asıl önemini üretim ilişkileri içerisinde görmekteyiz.Kadının Emeği ve ÜretimKadının üretim ilişkilerinde rol alması insanın yaşama başlangıç evresiydi. M.Ö 1500’lü yıllara anaerkilden, ataerkil topluma geçiş dönemlerine baktığımız zaman cinsiyetler arası bir eşitsizlik olmadığını ve paylaşım, ortaklık toplumu olduğunu görüyoruz. Yazının bulunmasından, tarım da sabanın bulunmasına, el aletlerinin icatlarına kadar birçok konuda kadınlar öncülük ettiler. Üretim araçlarını icat ederek üretime dâhil oldular. İpi, düğümü, örgüyü, dokumayı icat ettiler. İpten ağ yaptılar ve ağı hayvancılıkta kullandılar. Toprağı samanla yoğurup kerpiç yaptılar. Elde ettikleri kerpiç sayesinde ev yaptılar. Sütten peynir yaptılar ve bu sayede aslında tarımı icat ettiler. Tarımı daha sonra kız ve erkek çocuklarına öğrettiler. Üretim alanında icatlar yaparak ve üretimi başlatarak aslında toplumsal yapının sosyal ve kültürel değerlerini de değiştirmiş oldular. Toplumun yapısına yön verdiler.Tarımın icadı ve toprağın işlenmesi ile kabile topluluklarından devlet düzenine geçiş başladı. Üretimin büyümesiyle ortaya çıkan üretim fazlasını ele geçiren hâkim sınıflar devlet yönetimini ele geçirdi. Bu geçişin başlaması ile özel mülkiyet ortaya çıktı. Erkeğin toprağa sahip olması ve icat edilen el aletlerinin savaşlarda kullanılması kadın ve erkek eşitliğinin de son bulmasını sağladı. Kabineler arasında çıkan savaş erkeklerin gücünün kadın üzerinde etkisini gösterdi. Kadına korku sardı. Uygarlığı yaratan kadın barbarlığın kölesi haline getirildi. Devlet yöneten erkekler kadınları yönetim dışında bıraktı. Okullar ve meslekler kadınlara yasaklandı. Kadın ve erkeğin çoğulcu yönetiminden bireyci erkek yönetimine geçildi. Erkeğin sözünden çıkarsa ölebileceği, tecavüz edilebileceği aşılandı. Kadının ürettikleri, icat ettikleri zaman içerisinde erkeklerin egemenliğinde oldu hatta icatları erkek tarafından yapıldı diye gösterildi. “Yazıyı bulan kadınların temsilcisi Nidaba’nın yerine zaman içerisinde Marduk’un oğlu Nabu diye yayıldı” ve kadının emeği sömürüldü.20. yüzyıllara geldiğimizde kadının yeri daha farklı bir konumdadır. Hala daha feodalizmin etkisini gösterdiği yerlerde kadın üretimden kopuk, çocuğuna ve kocasına bakmak ile yükümlü bulunmaktadır. Eve hapsedilmekte bir mal olarak görülmektedir. O yüzden sofrada öküz kadar değeri olmamaktadır.Feodalizmin evresinin tamamlayıp kapitalizme geçiş yaptığında bu durum farklı bir hal almaktadır. Kadın çalışabilmektedir. Üretime dâhil olmaktadır. Bu sefer sorumluluğu da daha fazla artmakta ama durumu daha kötü hale gitmektedir. Bir yandan az ücret ile yüksek saatlerde çalıştırılıp patronun kölesi haline getirilmekte diğer yandan evde kocasına tabi olan kadın aile kölesi haline de getirilmektedir. Özgürlüğü özel mülkiyetin, sermayenin elindedir. Özgürlük ve eşitlik kavramından da giderek koparılmaktadır. Aynı koşullar altında yaşamaya çalışan kadının durumu erkeğinkinden daha kötü bir hal almaktadır. Günümüz dünyasında kadın üzerinde “Emeğin” sömürüsün hala devam ettiğini görüyoruz. Neo-liberalizm ve Postmodernizmin 8 Mart üzerindeki emekçi kelimesinin nasıl çıkardığını görmekteyiz. Maalesef aydınlarımız ve hatta kadınlarımız da bu tuzağa düşmektedirler. 8 Mart’ın tarihsel önemini (New York ta dokuma işçisi 129 kadının yanarak can vermesi) görmezden gelmektedirler.En başta bahsetmiştik. Kadının yerini ve önemini tarihsel süreç içerisinde incelediğimizde kadın üreten, yaratan ve emeğiyle güzelleştirendir. Etrafımızda gördüğümüz her şeyde kadından bir parça vardır. Kadınlar toplumun yaratıcıları, Dünyanın emekçileridir. Çin Devriminin önderi Mao Zedong’un dediği gibi “Kadınlar Göğün Yarısıdır.”Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü!