Kurtuluş Mücadelesinde Bölgesel Direnişler

Kara Fatmalar, Gördesli Makbuleler, Nezahat Onbaşılar, Topal Osmanlar öncü güç oldular, işgale karşı Türk milletini örgütlediler.

Kurtuluş Mücadelesinde Bölgesel Direnişler

Kırmızı Beyaz Genel Yayın Yönetmeni Kaan Arslan geçtiğimiz günlerde Kurtuluş Savaşı’nda İstanbul-Ankara iktidar mücadelesi yazısının giriş cümlesinde şunu yazmıştı: “Ankara’nın İstanbul’a karşı iktidar mücadelesinde galip gelmesinin en büyük sebebi, sırtını milletine yaslamasıydı.” Biz de bu tespitine katılıyoruz.

Halkıyla beraber olanın kaybedeceği savaş yoktur. Tüm insanlık tarihi boyunca bu böyle olmuştur. Hele ki 20. yüzyılda büyük devrimler yaşamış Asya topraklarında bunu net şekilde görebiliyoruz. Türkiye, Rusya, Çin devrimlerine bakınca eğer kaderini halkın kaderiyle birleştirirsen galip gelirsin. Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları bunu başarmıştı. Önce cephede savaşırken halkla beraber oldu ve savaşların akışını değiştirdi. Sonra Anadolu’ya gelerek halkının kaderini kendi kaderiyle birleştirdi. Mustafa Kemal Atatürk bunları yaparken emin olduğu bir şey vardı. O da Türk milletinin bağımsızlık aşkı ve vatan sevgisiydi.

Anadolu’da olan direnişler, İstanbul Hükümeti’ne karşı isyanlar her geçen gün artarken bağımsızlığımıza olan inancı daha çok artıyordu. Ülkenin her yanı kaynıyor, emperyalistlere karşı İstanbul Hükümeti teslim olmuş iken millet teslimiyeti asla kabul etmiyor ve savaşıyordu. Giresun, Antep, Aydın, Bursa, Hatay ve ülkenin hemen hemen her yerinde yeni kahramanlar ortaya çıkıyordu. Halkına öncülük eden yeni liderler ve yeni umutlar...

Kurtuluş mücadelemiz Türkiye’nin her yerinde destansı direnişlerle kazanıldı. 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi açılana kadar verilen bu eşsiz direnişleri dilimiz döndüğünce anlatmaya çalışacağız.

Birinci Dünya Savaşı sonunda İstanbul’da ve Anadolu’nun diğer bölgelerinde emperyalist işgaller olmaya başlayınca vatansever halk, karşı direnişler ile işgale “dur” demeye başladı.  Hasan Tahsin’in sıktığı kurşunu hepimiz tarihten biliyoruz. Peki, Hasan Tahsin niye önemli ve ne yaptı sorusuna cevap verelim. Gerçek adı Osman Nevres olan Hasan Tahsin, İstanbul’da fen eğitimi alırken burada İttihat ve Terakki Hükümeti ile çalıştı. Fransa’da bulunduğu sırada Trablusgarp’ı işgal eden İtalya’yı protesto için Mısırlı öğrenci lideri Şeyh Dayef ile mitingler düzenledi. Bir süre sonra Teşkilat-ı Mahsusa’ya katıldı. Kendisine ilk olarak İngiltere için çalışan ve Osmanlı karşıtı milliyetçiliği örgütleyen Balkan Komitesi Başkanı Noel Buxton ile kardeşi Leland Buxton’u öldürme görevi verildi. Görev için Romanya’ya gitmeden önce kendisine Hasan Tahsin ismi verildi. Buxton kardeşleri tabancayla yaralayan Tahsin, olay yerinde yakalandı. 1915’te 5 yıl hapis cezasına çarptırıldı,1 yıl sonra serbest bırakıldı. Bir süre İsviçre’de yaşadıktan sonra İzmir’e geçti. İzmir’in Yunanlar tarafından işgaline karşı 15 Mayıs’ta ilk kurşunu attı ve Yunan işgaline karşı bu tavrıyla halkı cesaretlendirdi. Bağımsızlık için koşullar ne gerektirdiyse yapmaya hazırdı. Onun bu tavrı Anadolu’da kurtuluş fitilini ateşleyen isimlerden biri olmasını sağladı. Hasan Tahsin, daha sonra Yunan askerleri tarafından süngüyle şehit edildi.

Birinci Dünya Savaşı esnasında kaybeden taraf olmamız emperyalist devletlerin iştahını kabartmış olacak ki tüm ülkede işgallere yeltendiler. Yunanlar ise diğer emperyalist devletlerin verdiği desteğe güvenerek Ege kıyılarında işgale kalkıştılar ancak bilmedikleri bir şey vardı. Bu topraklar kahramanlar yetiştirir, bu millet bağımsızlığı için ölmeyi farz sayar. Yunanlıların karşısına önce gerilla birliği olan daha sonra düzenli orduya dâhil olan Yörük Ali Efe ve ekibi çıktı. Yörük Ali Efe, arkadaşlarıyla birlikte Sultanhisar ilçesinde Malgaç demiryolu köprüsü yanındaki düşman karakoluna 16 Haziran 1919’da baskın yaptı. Batı ve Güney Anadolu’da düzenli, bilinçli ve milli şuurla düşmana yapılan ilk baskını gerçekleştiren Yörük Ali Efe ve arkadaşları düşmanı bozguna uğrattı, karakolu tümüyle imha etti. Yaptığı baskınlarla düşmana zayiatlar verdiren Yörük Ali Efe, düzenli ordunun kurulması üzerine emrindeki savaş deneyimi çok iyi olan büyük bir grubu orduyla bütünleştirdi. Milli Aydın Cephesi Komutanı olarak savaş sona erene kadar vatani görevini sürdürdü. Yörük Ali Efe’nin bu baskını zaten isyan eden halkın umudu oldu. İnsanlar daha çok kenetlendi ve bağımsızlığa olan inanç arttı.

Ege kıyılarında halk mücadele ederken diğer bölgelerimizde durum farklı değildi. Osmanlı’nın teslimiyeti diğer emperyalist devletlerin ve onların kukla olarak kullandıkları küçük grupların işine gelmişti. Karadeniz kıyılarında yıllardır beraber yaşayan Türklerin ve Rumların Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra beraberliklerinin bozulmaya gittiğini görüyoruz. Fransızların, İngilizlerin Karadeniz için planları vardı. Bu planlarını devreye sokmak ve Karadeniz’i de paramparça etmek için Rumları kullanmak gayet mantıklı çözüm görünüyordu. Özellikle Giresun başta olmak üzere tüm Doğu Karadeniz illerinde isyanlar başladı. Kendilerine haklar isteyen Rumlar saldırılara başladı. Türkler yaşanan bu rezilliğe isyan etse de hükümetleri çoktan teslim olmuştu ancak zor zamanlar her zaman yiğitler, kahramanlar çıkarır.

Rumların karşısına da sıkı bir İttihatçı olan Topal Osman Ağa çıkmıştır. Osman Ağa vatani görevde ayağının yanında bomba patlaması sonucu bir süre dinlenmek zorunda kalmıştı. Topal Osman o günleri, “Bu sırada harbi umumi zuhur etti. Benim yaralarım henüz kapanmamıştı. Fakat dayanamadım teşkilat yaptım. Acara taraflarında Teşkilat-ı Mahsusa’ya karıştım. Değnek koltuğumda topallayarak muhabere ettim.” der. Direnişi destekleyen, pes etmeyen, hırçın, gözü kara diye tanımlayabileceğimiz Topal Osman Ağa yerelde tanınan, sevilen bir ailenin çocuğu olduğu için halk tarafından hem benimsenmeye hem de inanılan bir isim olmaya başladı. Topal Osman Ağa Milli Mücadele’nin halk tarafından daha çok destek görmesi için belediye başkanı oldu. Belediye başkanıyken Gedikkaya adlı gazeteyi çıkarttı ve her gün Milli Mücadele’nin önemini, Mustafa Kemal Paşa’nın desteklenmesi gerektiğini yazıyordu. Rum çetelerine karşı savaşan, isyanları bastıran, halkın desteğini alan ve kahramanlıkları dilden dile yayılan Osman Ağa’nın son görevi ise Atatürk’ün Muhafız Alayının başına geçmek olmuştur. Karadeniz bugün huzurluysa bunun temellerini Topal Osman ve ekibi atmıştır. Topal Osman’ın hayatına baktığımız zaman teşkilatçılığın önemini, mücadele azmini ve kararlılığını görüyoruz. Vatanın bağımsızlığı, milletin güvenliği için mücadeleyi bırakmadı. Nerede görev verildiyse oraya gitti. Bu toprakların yetiştirdiği en yiğit insanlardandı.

Ülkemizde sadece 3 şehrin ismine unvan getirilmişti. Kahraman, Gazi ve Şanlı unvanları verilen illerimiz bu unvanları almalarının birince nedeni tüm ülkeye örnek olacak bir direniş sergiledikleri içindir. O dönemin en büyük emperyalist güçlerinden olan Fransa’ya karşı vatan savunmasının nasıl yapıldığını göstermişler, Fransızlara Çanakkale’yi tekrar yaşatmışlardı. Bu destansı direnişin birçok kahramanı ve öncüleri olmuştur ancak biri var ki yaptığı ufak bir müdahale ile işgalin gidişatını değiştirdi. Fransızlar işgaller için beklemedikleri bir direnişle karşılaşınca evlerindeki hesap çarşıya uymadı. İşgaller sonuç vermiyordu ve bu işgalin amacına ulaşması için Kilis’ten gelecek yardım kuvvetlerini bekliyor ve o sayede işgali tamamlayacaklarına inanıyorlardı. Ancak bir müdahale emperyalistlerin planlarını alt üst etti.

Şahin Bey asker olduğu için Kilis’ten gelecek yardımı önceden tahmin ediyor ve emrindeki 200 kişiyle Kilis-Antep yol güzergâhında düşmanı bekliyorlardı. Beklediği gibi oldu ve gelen kuvvetleri bozguna uğrattı. Bu küçük ayrıntı gibi gözüken müdahale sayesinde Fransızlar güç kaybetti ve belki bundan daha da önemlisi direnen halk zafere yaklaştıklarını anladılar. Bu zaferin ardından düşman kumandanına göndermiş olduğu mektupta şunları demiştir: “Kirli ayaklarınızın bastığı şu toprakların her zerresinde şüheda kanı karışıktır… Din için, namus için, hürriyet için ölüme atılacak bize, Ağustos ayı sıcağında soğuk su içmekten daha tatlı gelir. Bir an önce topraklarımızdan savuşup gidiniz. Yoksa kıyarız canınıza.”

Sonuç

Büyük ve görkemli bir tarihimiz var. Kara Fatmalar, Gördesli Makbuleler, Nezahat Onbaşılar, Topal Osmanlar çıkaran tarihe ve direnişe sahibiz. Bu bölgesel direnişler ve kahramanlarımız bizlere büyük dersler veriyor. Türkiye’nin dört bir yanı işgal altındayken öncü güç olmak, örgütlenmek ve direnişi en geniş şekilde büyütmek olmazsa olmazdır. Mücadeleden, inancımızdan ve insanlara güvenmekten bir an olsun vazgeçmeyeceğiz. Kahramanlarımızın insanlara güveni olmasaydı eğer bu mücadelenin başarıya ulaşma ihtimali yoktu. Mücadeleyi büyütmek, direnişe tüm insanları katmak Fransız’ı, Rum’u, İngiliz’i, Yunan’ı geri püskürttü.

Birlik olunca üstesinden gelemeyeceğimiz sorun yoktur. Günümüzde de böyle olduğunu görüyoruz. Birlik olduk ve kumpasları çökerttik. Birlik olduk ve 15 Temmuz darbe planını yerle bir ettik. Birlik olduk ve ABD’nin kukla terör örgütlerini hem ülke içinde hem ülke dışında perişan ettik. Örgütlü bir halkı kimsenin yenemeyeceğini en iyi bilen toplum Türk milletidir. Bunun değerini bilelim ve birliğimizden taviz vermeyelim. Hepimizin aynı gemide olduğunu unutmayalım. Gemimiz sağlam, milletimize inanıyoruz, tıpkı 100 yıl önce olduğu gibi bugün de aynı gemideyiz. Yazımızı Atatürk ile bir arkadaşının arasında geçen diyalogla ile bitirelim.

“Arkadaşı: Allah sana çok ömürler versin; yoksa vah bu milletin haline!

Atatürk: Bu sözünüz beni çok üzdü! Düşmanlarımız da böyle söylüyor, onlar da ‘Ölsün de kurduğu eser yok olsun!’ demiyorlar mı? Ve bunu beklemiyorlar mı? Niçin böyle düşünüyorsunuz? Her şeyi niçin bana mal etmek istiyorsunuz? Ben bir eser meydana getirdimse milletimin gücüne, kuvvetine ve onlardan aldığım ilhama dayanarak yaptım. Sizleri konuşturdum, sizleri koşturdum, yaptım!" (Kılıç Ali, Atatürk’ün Hususiyetleri, 1955, s. 118)

Koray Enes Yılmaz/TGB Kayseri İl Başkanı

Oğuz Ayhan/TGB Giresun İl Başkanı

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler