YAZAR
Türkiyemizin yetiştirdiği en kıymetli aydınlardan Uğur Mumcu’yu 24 Ocak 1993 tarihinde hain bir saldırıyla kaybettik. Onu göremeyen nesiller olarak, vefatının 27. yıl dönümünde saygıyla anıyor; aziz hatırasına sarılarak, Uğur Mumcu’yu yüreğimizde ve bilincimizde yaşatıyoruz.
Türk aydınına sistemli saldırının olduğu 1990’lı yıllar, ABD’nin tek kutuplu dünya düzenine geçişini ilan ettiği sürecin parçasıydı. Muammer Aksoy, Eşref Bitlis, Gaffar Okkan, Turan Dursun gibi emperyalizme karşı mücadelenin önde gelen aydınları, “faili meçhul” diye örtbas ettikleri Gladyo suikastlarının hedefindeydi. Körfez Savaşı’yla birlikte 36. paralele yerleşen ABD, bölgede ikinci bir İsrail devleti kurmak için Türkiye’nin direncini kırmak zorundaydı.
1952 yılında NATO’ya adımımızı attığımızdan beri, devlet içerisinde yuvalanan Kontrgerilla, dibimize kadar gelen ABD’nin kanatları altında faaliyetlerini daha güçlü örecekti. Tam olarak böyle bir dönemde, ABD istihbarat örgütü CIA, İsrail istihbarat örgütü MOSSAD ve Irak Kürtlerinin önde gelen siyasilerinden Barzani arasındaki ilişkileri araştıran bir Uğur Mumcu vardı.
ABD emperyalizminin kirli ilişkilerini araştırırken arabasına konan bombayla şehit edilen Uğur Mumcu, Türkiye’nin bükülmeyen bileği, kırılmayan kalemiydi. O’nu hak ettiği gibi anmak, uğrunda yaşamını verdiği mücadelesini anlamaktan ve o mücadeleye sarılmaktan geçer.
Mumcu’nun Katili ABD Mi Yoksa İran Mı?
Uğur Mumcu’nun cenaze töreninde atılan “Mollalar İran’a” sloganı tam olarak gerçek suçluyu gizlemek üzere kurulmuştur. Çünkü ne Uğur Mumcu’yu katleden İran devletiydi ne de Türkiye’de irticayı İran beslemekteydi.
Milli devletlerde etnik, dini ve mezhepsel bölünmeleri emperyalizm kaşır. Türkiye’nin başına türlü belalar ören emperyalizm, terör ihracını hiçbir zaman kesmemiştir. Tek kutuplu dünya düzeninin başlangıcıyla Uğur Mumcuların şehit edildiği aydınlara yönelik saldırılar, emperyalizminin marifetidir. Türk milletini ve Türkiye’nin bütünlüğünü savunan Uğur Mumcu’nun da bu çapta hedef tahtasına oturtulması şaşılacak şey değildir.
1979 İslam Devrimi sonrası, ABD tarafından üst üste saldırılar alan İran, tamamen emperyalizme karşı mücadele temelinde inşa olmuştur. Bu nedenle İran devleti, antiemperyalist karakterdedir ve mazlumlar cephesindedir. Uğur Mumcu gibi emperyalizm destekli irticaya karşı mücadele eden aydınlarımızı, İran’a karşıymış gibi gösterenler, onun mirasını çarpıtmaktadır.
Uğur Mumcu ve Süleymani Kader Ortaklığı
Yeni yılın ilk günlerinde ABD tarafından Irak’a atılan bir füzeyle İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani şehit edildi. Atlantik aşıkları ve mezhepçilik illeti nedeniyle körleşenler Süleymani’nin Batı Asya adına verdiği mücadeleye saldırdılar ve ABD’yi alkışlar bir konuma düştüler. Bir kez daha hedef şaşırtarak Türkiye’de İran düşmanlığı yükseltildi.
Oysaki Türk ve Fars milletleri yüzyıllardır kader ortaklığı içerisinde olmuştur. Kader ortaklığı öyledir ki, Uğur Mumcu ve Süleymani’yi kardeş yapmıştır. 1993 yılında bombayla katledilen Uğur Mumcu ile, 2020 yılında füzeyle vurulan Kasım Süleymani aynı ellerce şehit edildiler.
Birleşme Zorunluluğu
ABD, Büyük Ortadoğu Projesi gibi planlarla Türkiye’yi ve kardeş ülkeleri senelerce bölmeyi amaçladı. Afganistan, Irak, Libya’ya yapılan işgaller, Suriye, Mısır ve Türkiye’ye yapılan saldırılar tek sorumluya işaret ediyor. Emperyalizm böler, antiemperyalizm ise birleştirir.
Etnik ve mezhepsel bölücülüğe karşı mücadele demekti Uğur Mumcu. ABD planlarına çomak soktu, Türkiye’yi aydınlattı. Uğur Mumcu’nun katilini İran’da, Irak’ta, Suriye’de aramaya gerek yok. Katil, tüm çıplaklığıyla ortadadır.
Türk gençliği, Uğur Mumcu’dan aldığı mirası yaşatmak için görevdedir. Uğur Mumcu’yu yaşatmak, emperyalizmi mahv ve nabut etmek için mücadeleden geçer. Hem Türkiye’yi hem Batı Asya milletlerini emperyalizme karşı birleştirme sorumluluğumuzun bilincindeyiz.
Uğur Mumcular yaşasın diye kahrolsun ABD, yaşasın Batı Asya milletlerinin kardeşliği!
Okan Özkan
TGB Genel Sekreteri
tgb.gen.tr