Şeker gibi Gıda Emperyalizmi

Askeri cephede zafere koşarken gıda ve sağlık cephesinde gedik açılması bağımsız Türkiye’nin önündeki en büyük engellerdendir.

Şeker gibi Gıda Emperyalizmi
Eren Öztürk
Eren Öztürk
YAZAR

Türkiye gündeminde her gün siyasilerin sözleri gündem olurken ne yazık ki hepimizin her gün yediği “şeker” gündeme gelemiyor. Ağzımızdan çıkanları konuşuyoruz ama ağzımızdan girenleri konuşmuyoruz. Öncelikle nedir pancar şekeri?

Alman kimyacı Andreas S. Marggraf pancarı analiz ederken bu ürünün kristalleşen ve son derece tatlı bir madde içerdiğini 1747 yılında fark etti. Pancarda bulduğu maddenin şekere benzemekle kalmayıp kamıştan elde edilen şekerle aynı olduğunu, şekerin kamıştan olduğu gibi pancarda da elde edilebileceğini buldu. Bu tarih şeker pancarının ilk kez şeker kaynağı olarak tanımlandığı tarihtir. Marggraf’ın bu çalışmasını Fransız öğrencisi Carl Achard geliştirdi ve dünyanın ilk pancar şekeri fabrikasını 1802 yılında Aşağı Silezya’da kurdu. Düşünün ki, pancarın anavatanı Asya!

Türkiye’de ise ilk pancar şekerini, 1926 yılında kurulan Kırklareli Alpullu Şeker Fabrikası üretti.

Geçtiğimiz günlerde Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’ndan yapılan açıklamada hükümet, Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ (TÜRKŞEKER)’nin 25 şeker fabrikasından 14’ünü önümüzdeki süreçte özelleştirme girişimi içinde olduğu belirtildi.

Özelleştirme sonucu tatlandırıcıların ithalatı teşvik edilmiş oluyor; nişasta temelli şeker ve yüksek yoğunluklu tatlandırıcıların piyasa payı artırılıyor.

Ülkemizde yabancı şirketler tarafından üretilen nişasta temelli tatlandırıcıların payı, 2016 yılında yüzde 25 daha artırılarak şeker piyasası yüzde 12,5’i düzeyine yükseltilmiştir. Ayrıca ithal edilen yüksek yoğunluklu tatlandırıcı tüketimi de artmaktadır.

Bugün ise Türkiye şeker piyasasında pancar şekeri ve nişasta bazlı şeker yarışıyor. ABD devi Cargill gibi firmalar tüm dünyaya Nişasta Bazlı Şekeri tükettiriyor.

Nişasta Bazlı Şeker Nedir?

“Sakkaroz” nasıl şekerpancarından üretiliyorsa, “nişasta bazlı şeker” de genellikle mısırdan üretiliyor. Mısır gibi kimi bitkilerdeki nişastanın kimyasal yollarla glikoz ve fruktoza dönüştürülmesi sonucu elde edilene “nişasta bazlı şeker” deniyor. Bu buluşu dünyanın başına ABD bela etti. 1945-1971 yılları arasında ABD’de mısır üretimi yüzde 177 arttı. Kendi üretim fazlasını değerlendirmek için Türkiye gibi ülkelerde mısırın alternatifi yerli üretimi kısıtlayacak önlemler alındı. Zeytinyağı yerine mısırözü yağının yaygınlaştırılması gibi...

Bu aşırılık piyasasını sarstı. Bu arada şeker fiyatları çok dalgalı seyir izledi. Bundan en çok etkilenen Coca-Cola gibi şirketler oldu. Alternatif ucuz şeker üretimi böyle gündeme geldi: Mısır Şurubu...

Aslında nişasta bazlı şeker ve mısır şurubu özünde aynı şeyler; işlenmiş endüstriyel şeker. Bugün tatlandırıcılardan hamburger etlerine, yoğurtlardan sosislere kadar kullanılmadığı besin yok gibi...

Şeker fabrikalarının satışı halk sağlığı sorunudur

Geçtiğimiz günlerde Türk Tabipleri Birliği’nden beklenen (!) açıklamayı ZİRAAT Mühendisleri Odası (ZMO) Genel Başkanı Özden Güngör yaptı. Güngör konuşmasında şunları söyledi:

"Nişasta bazlı şeker ağırlıklı olarak Türkiye'de tatlılar, hamurlar, çorbalar, her türlü şekerlemelerde ve aklınıza gelecek birçok şeyde nişasta bazlı şeker kullanılıyor. gazlı içeceklerde de var. En büyük sorun da karaciğer de yağlanma, obezite ve kanser riski en yüksek olan kısımlardan bir tanesi Sağlık Bakanlığı'nın açıkladığına göre. Amerika Birleşik Devletleri'nde yapılan bir çalışmada nişasta bazlı şekerden kaynaklanan obezite oranı son 5 yılda yüzde 40 artmış ve kotalarını düşürdüler. Bazı Avrupa ülkelerinde nişasta bazlı şeker kotaları neredeyse sıfır, bazı yerlerde bir. Bizde ise nişasta bazlı şeker kotaları sürekli arttırılıyor, yüzde 15- 25 arttırılıyor. Çünkü nişasta bazlı şeker, şeker pancarı şekerine göre daha ucuz. Daha ucuz olduğu için sanayi kesimi bu şekeri tercih ediyor"

Oyun Sanılandan Büyük

Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi meselesi sadece AKP’nin sıcak para arayışı ile açıklanamaz. Bu olay 1945’lerden başlayan Türkiye’yi her anlamda Küçük Amerika yapmak isteyen ekonomik düzenin adımıdır. Emperyalist ülkelerin üretim fazlası ürünlerini geri bırakılan ülkelere pazarlaması ve o ülkelerin milli üretimlerinin yok edilerek ithalatın önünün açılması, “gıda emperyazlizmi”nin bir parçasıdır. Türk ordusu Afrin’de emperyalizmin piyonlarını ezerken gıda emperyalizminin ülkemizde at koşturması ancak AKP’nin vatan savaşını her alanda yürütemediği ile açıklanabilir.

Türkiye, emperyalizmle askeri, ekonomik, gıda, sağlık, kültür-sanat gibi bir çok alanda mücadele ediyor. Askeri cephede zafere koşarken gıda ve sağlık cephesinde gedik açılması bağımsız Türkiye’nin önündeki en büyük engellerdendir. Bu karardan derhal vazgeçilmelidir!

Eren Öztürk
TGB İstanbul İl Yöneticisi
TGB İstanbul Tıp Fakültesi (Çapa) Birimi Başkanı

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler