YAZAR
Tarih boyunca savaşlarda öncelik kaleyi silah kullanmadan ele geçirmektir. NATO, Türkiye’ye diz çöktürmek için TSK’nın içine FETÖ’cü askerleri yerleştirdi. 1970’lerden beri sınav kağıtlarını dağıttılar, Harp Okullarına yerleştirildiler, Türkiye’nin vatansever ve devrimci kuvvetlerini hedef almak için Ergenekon kumpasını tertiplediler; Türk Ordusunun komutanlarını ve Vatan Partisi (İşçi Partisi) yöneticilerini esir almaya kalktılar. 15 Temmuz gecesi yaşananlar 1. Dünya Savaşından bugüne emperyalizmle hesaplaşmamızın doruğudur. Yaşanan bu hesaplaşmada ise NATO’ya üye olarak bileklerimize zincir vurulmuştur.
NATO’nun Türkiye’yi silahsız teslim alma stratejisinde Silivri duvarlarını yıkarak, Ergenekon kumpasını çökerterek NATO’ya en büyük darbeyi vurduk. Türk milleti, TGB ve Vatan Partisi’nin kararlı mücadelesiyle Silivri duvarları yıkıldı, FETÖ bozguna uğradı. Türk ordusunun esaretten kurtulması Türkiye’nin ufkunu açtı. 24 Temmuz 2015 günü ise topyekün NATO’ya karşı taarruza geçtik. Ordumuz, terör örgütü PKK’ya karşı mücadeleyi başlattı. Bu kararlı mücadelenin sonucunda çok büyük bir özgüvenle ifade ediyoruz: ABD/NATO’nun kara gücüm dediği PKK’yı silahla ezdik. Yani ABD’nin Doğu Akdeniz’e açılan Amerikan Koridoru planını bozguna uğrattık. Kaybeden ABD/FETÖ/PKK şehirlerimizde bombalı terör saldırıları düzenledi. Ne var ki yaratmaya çalıştıkları korku ve kargaşa iklimine Türk milleti teslim olmadı.
NATO ÜSLERİ FETÖ’NÜN SUÇ MERKEZİDİR
NATO, Türkiye’yi hizaya getirmek için 70 yıldır ordunun içinde örgütlendi ve FETÖ’yü kurdu. ABD/NATO, Türkiye’ye diz çöktürmek için ülkemizde darbeler tezgahladı. 12 Eylül 1980 darbesini yaptı. Aydınlarımızı katletti. Suriye’yi, Irak’ı ve en sonunda Türkiye’yi bölmeye çalıştı. Terör örgütü PKK’ya binlerce tır silah verdi. FETÖ subayları PKK’ya karşı yapılan operasyonlara ket vurmaya çalıştı. Amaç Türkiye’yi dize getirmekti.
Türkiye nasıl dize gelecekti? Sınır güvenliğini sağlayamayacak, üretemeyecek, PKK’ya karşı operasyonlar yapmayacaktı. ABD’nin tam kontrolündeki bir devlet haline gelecekti. ABD/NATO’nun bunu yapabilmesi için milli devleti ve Türk Ordusunu zayıflatması gerekiyordu. Çünkü milletler ancak devletleri ve ordularıyla direnebilir. Bugün görünen de odur. Doğu Akdeniz’de, Adalar Denizinde, sınır boylarında ülkemize yönelen tehditlere karşı ordumuzla ve devletimizle direniyoruz. Emperyalizme karşı mücadele eden tüm milletler böyle direniyor, böyle zafer kazanıyor.
15-16 Temmuz gecesi Türkiye’ye kurşun sıkanlar NATO’nun generalleridir. Gazi meclisimizi bombalayan uçaklar İncirlik Üssü’nden kalktı. Uğur Mumcu’yu, Eşref Bitlis’i NATO güdümündeki terör örgütü FETÖ katletti. Sivas’ta aydınlarımızı ateşler içinde bırakan da yine NATO’nun Fettullahçı tetikçileriydi.
15 Temmuz FETÖ darbe girişimi NATO’nun milli devleti ve orduyu yıkma eylemiydi.
YA İSTİKLAL YA ÖLÜM TAVRI
15 Temmuz en çok Türk milletinin ve Atatürk devrimlerinin zaferidir. Atatürk de emperyalizmi silahla yenmiştir. 15-16 Temmuz gecesi biz de dünyanın jandarmalığına soyunan emperyalist ABD’yi silahla yendik. Generallerini hapishanelere attık. Dolayısıyla 15 Temmuz 30 Ağustos’un devamıdır. Yani Atatürk’ten aldığımız bağımsızlık mücadelesinin bir zaferidir. 15 Temmuz gecesi emperyalizme karşı ya istikal ya ölüm diyenler kazanmıştır. Atatürk 15 Temmuz gecesi meydanlardadır. Ömer Halisdemir gibi düşmanın üzerine korkmadan koşandır. Boğaz köprüsünde NATO generallerine karşı çarpışan kahraman Mehmetçiğimiz, polisimizdir, Türk milletidir. NATO, 15 Temmuz’da Türk ordusu, devleti ve milletiyle ezildi. Milletler devletiyle ve ordusuyla direnebiliyor. Ordusu olmayan halk yenilir.
FETÖ’nün o gece silahı vardı ama halkı yoktu, vatanı için feda olan askeri ve polisleri yoktu. Amerika, her şeyi silahla yenebileceğini düşünüyordu ama Türk milletinin, devletinin ve ordusunun vatanseverliğini hesaba katmamıştı. Türk milletinin binlerce yıllık tarihinde tutsaklığa yer olmadığını unutmuştu. Ve NATO tarihindeki en büyük bozgununu yaşadı. NATO’nun içinden bir ülke, NATO’nun generallerini ezdi ve hapishanelere tıktı.
15 TEMMUZ FETÖ/NATO DARBE GİRİŞİMİNİN İDEOLOJİSİ
15 Temmuz Amerikancı Fettullahçı Darbe Girişimi Türkiye’yi Atlantik zincirine vurmayı hedefliyordu. Başarılı olsaydı Türkiye-Rusya ilişkileri bozulacak, PKK’ya sözde kürdistan kurulacak, İran, Irak, Suriye bölünecek, Karabağ Ermenistan tarafından işgal edilecekti. Tarikatlere, cemaatlere özgürlük gelecekti. Mavi Vatanımız işgal edilecek, Kıbrıs’ta “federasyon” kurulacaktı. Milli kültürümüz ve Atatürk sistemli olarak yok edilecekti. Yerine çürümüş Batı kültürü ve gericilik gelecekti. Uyuşturucu kullanımı, eşcinsellik, cinsiyetsizleşme ideolojisi hüküm sürecekti.
Dolayısıyla 15 Temmuz’da yenilen NATO ile hala mücadele ediyoruz. Doğu Akdeniz’de, Ege’de, sınır boylarımızda hala NATO ile hesaplaşıyoruz. NATO ile hesaplaşmak FETÖ ile hesaplaşmaktır. İkisi de aynı yapıdır.
Bugün FETÖ, Ukrayna savaşı üzerinden Türkiye’yi Rusya’ya düşman etmeye çalışmaktadır. NATO’dan giden silahlar FETÖ’nün silahlarıdır. İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği demek FETÖ’nün silahlarının Rusya’ya doğrulması demektir. Dolayısıyla bugün ABD/NATO’ya karşı mücadele etmek FETÖ’ye karşı mücadele etmektir. Bu mücadelenin sonucu Türkiye’nin tam bağımsız, üreten, başı dik bir ülke olmasıdır.
TÜRKİYE BÜYÜK KARARA GİDİYOR
Türkiye’nin dört tarafı NATO üsleriyle çevrilidir. Ekonomimizi ABD tehdit etmektedir. Ülkemizdeki kışkırtmaları ABD tertiplemektedir. Eşcinsellik ve uyuşturucu gibi batının çürümüş kültürünü ABD dayatmaktadır. Dolayısıyla baş düşman ABD emperyalizmidir.
Türkiye bileklerindeki Atlantik zincirini kırma yoluna girmiştir. 15 Temmuz ve sonrasındaki süreç Türkiye-ABD savaşında kesin zafere gitme sürecidir. ABD’nin kontrol aygıtı NATO’yla stratejik ortak olarak bu savaşta nasıl mevzi kazanabiliriz? NATO’nun içinde kalarak bu savaşta nihai sonucu alamayız.
Bugün, NATO/ABD dünyanın her yerinde kaybediyor. Avrupa’yı Rusya ve Çin’e karşı örgütleyemiyor. Afganistan, Irak, İran, Suriye’de ezildi. Karadeniz’de Ukrayna kışkırtması eziliyor. Karşımızda beyin ölümü gerçekleşen bir NATO var. Ona öldürücü darbeyi vurmak ABD emperyalizmine en büyük darbedir. Dolayısıyla bu süreci NATO’daki veto hakkımızla değil Türk milletine ve ordusuna güvenerek aşabiliriz, NATO’dan çıkarak aşabiliriz.
Zorlu süreçleri ancak ABD’ye karşı kararlı tavır alan hükümetler aşabilir. Türkiye’nin Atlantik sistemden kopuşu bir sistem değişikliğidir yani devrim sürecidir. Bugün vatan savaşı dediğimiz sürecin nihai zaferi üretim devriminin yapılması, Türkiye’nin tam bağımsızlığını kazanması, komşularıyla ilişkilerini geliştirmesi ve yükselen Asya çağında onurlu yerini alması yani Kemalist Devrimin tamamlanmasıdır. Dolayısyla önümüzdeki sürecin ihtiyacı Kemalist Devrimin tamamlanmasıdır. Türkiye’yi ancak bu ihtiyacı karşılayabilecek hükümetler zorluklardan çıkaracaktır.