Değerli büyüklerim, değerli arkadaşlar,
Ben Yağmur Biçen Trakya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğrencisi, Atatürkçü Düşünce Topluluğu Başkanıyım.
Öncelikle bu kurultayı düzenleyen ve katılım gösteren herkese hem kendim hem de Trakya Üniversitesi Atatürkçü Düşünce Kulübü adına çok teşekkür ederim. Ben burada karamsar değil, gelecekten umutlu gençliğin sesini duyuyorum. Ve yalnız olmadığım, olmadığımız için çok daha güçlü hissediyorum. Ben burada Türk gençliğinin Z kuşağı gibi ithal kavramlara sığmadığını, Türkiye’nin geleceğini kuracak bir özne olduğunu görüyorum. Ben burada arkadaşlar, Atatürk’ün ülkenin geleceğini emanet ettiği Türk gençliğini görüyorum. Ve aynı Atatürk gibi görevlere hazır bir gençliğin neferi olduğum için gurur duyuyorum.
Bir de bu salondan çıkalım, sosyal medyada, Batı merkezli ve fonlanan medya organlarında söylenenlere bakalım. Oralarda sistem bize bambaşka bir gençlik profili dayatıyor. Bizi toprağımızdan ve kültürümüzden koparmaya, kendi bencil kalıplarına, çürüyen ideolojilerine hapsetmeye çalışıyorlar. Hepiniz biliyorsunuz, sürekli kulağımıza fısıldanan bazı sözler var: Avrupa’da gençlerin bir haftalık maaşıyla şu telefon alınır, bu marka arabaya binilir, diyorlar. Burada mesleğini yapıp ne yapacaksın, git yurtdışına tezgahtar ol daha rahat geçinirsin, daha iyi yaşarsın, diyorlar. Yani Türkiye’de çalışılmaz, üretilmez ve nihayetinde yaşanmaz. Biz vermeye çalıştıkları mesaj, sürekli pompaladıkları algı bu.
Onları dinlemeye kalksak ne yapacağız? İlk fırsatta kapağı yurtdışına atacağız. Bırakacağız vatanımızı yurdumuzu; üzerimizde emeği geçen ailemize, öğretmenlerimize sırt çevireceğiz; dostlarımızı ve arkadaşlarımızı ardımızda bırakacağız ve yurtdışına kaçacağız. Yani umutlarımızı sürgüne göndereceğiz. Yani hayallerimizi unutacağız. Bize öğütledikleri şey gerçekte bu. Euro ve Dolar uğruna, allayıp pulladıkları, göklere çıkardıkları sahte cennet Avrupa ya da Amerika algısıyla bizi biz yapan her şeyi terk etmemizi istiyorlar.
Sonra anketler yapılıyor, bu anketlerden sanki Türk gençliğinin çoğu ülkesini terk etmek istiyormuş gibi sonuçlar çıkartılıyor. Kiminle yapılıyor bu anketler biz merak ediyoruz? Biz her gün kendi kulüplerimizde, kantinlerde, amfilerde bu konuları konuşuyoruz. Hiç o anketlerdeki gibi bir havaya, öyle konuşan gençlere rastlamıyoruz.
Hayır, Türk gençliği yurtdışına kaçmak istemiyor. En karamsar olanı bile, yurtdışında mutlu olamam diyor. Yurtdışında iyi öğrenim görmek için gitmek isteyenlerin bile amacı dönüp ülkesine hizmet etmek. Başarılarıyla ailesini, ülkesini gururlandırmak.
Türk gençliği, ailesiyle, dostlarıyla, bağrından çıktığı bu millet için, öz vatanında yaşamak istiyor. Çalışarak, üreterek, yeteneklerini keşfederek yaşamak istiyor. Kimsesizlerin kimsesi Cumhuriyeti yücelterek, ülkesine katkı sağlayarak yaşamak istiyor.
Ayrıca çok önemli bir gerçek var: Artık gidenler dönmek istiyor. Mutlu olamıyorlar. Köksüz hissediyorlar. İkinci sınıf insan muamelesi görüyorlar. Ve en önemlisi: Batı’nın tükenişini, çürüyüşünü kendi gözleriyle görüyorlar. Bu yüzden bir tersine beyin göçü de başladı.
Çünkü gelecek artık Batı’da değil, Asya’da. Bu topraklarda. Ekonomi, yeniden canlanan ipek yolunda. Uygarlık, büyük imparatorluklar mirası bu coğrafyada. Ve Türk milleti, bu yeni ekonominin ve uygarlığın öncüsü konumunda. Niye ülkemizi terk edelim? Çürüyen Batı’nın yenilgisini, bozguncu ruh halini paylaşmak için mi?
20. Yüzyılın en büyük bilim insanlarından biri olan Albert Einstein’ın bir sözü var, “tüm hayatımı başka insanlara borçlu olduğumun bilinciyle yaşıyorum.” diyor. Atatürk’ün bize miras bıraktığı felsefe de budur. Her şeyimizi bu millete borçluyuz. Her şeyimizi, bu güzel ülkeyi canıyla kanıyla bize armağan edenlere borçluyuz. Milletimize borcumuzu ödeyeceğiz. Borcumuzu öderken zenginleşeceğiz. Ürettikçe çoğalacağız. Paylaşarak gelişeceğiz.
Bize dünyaları da verseler, biz Türk gençliği olarak bu geleceği, bu onuru, bu mutluluğu değişmeyiz!
Hepinize saygılarımı ve sevgilerimi sunuyorum.