TKP'nin NATO'dan Çıkalım Kampanyasının Eksikleri

Özetle emperyalizmin en seveceği solculuğu yaparsınız. Irak’ta, ABD’nin Saddam’ın devrilmesinde kullandığı komünistlerle aynı görevi görür.

TKP'nin NATO'dan Çıkalım Kampanyasının Eksikleri
Yakup Büray Yılmaz
Yakup Büray Yılmaz
İSTANBUL İL BAşKANı

Ülkemizin dünya ülkeleri arasında nasıl bir konumda olduğunu, onu yönetenlerin niteliğini nesnel bir şekilde açıklığa kavuşturmazsak tarihin dışına düşer ve Türkiye’deki süreçlere müdahale etme kabiliyetinden mahrum kalırız. Devrimci siyaset, somut durumun somut tahliline dayanır. Aktörlerin güncel konumlanışları bağlamında öncelikleri tespit eder, ona göre bir siyaset üretiriz. Demagoji yapmak, Bilimsel Sosyalizm adına üretilmiş geçmiş teorileri kutsal metinler gibi kabul etmek, “Mahallem ne der?” diyerek konfor alanlarına sığınıp Türkiye’nin yüz yüze geldiği hesaplaşmalarda geri mevzilere düşmek, devrimcilikle bağdaşmaz. Bilimsel Sosyalistler ipi en önde göğüslemeli. İleri aşamalara ait sloganlar benimseyip güncel hesaplaşmalardan soyut konumlara düşmemeli. Marx’ın da belirttiği gibi “İnsanlık kendi önüne, ancak çözüme bağlayabileceği sorunları koyar” (Marx, 1859, s.24). Türkiye, emperyalizm tarafından bir ateş çemberine alınmışken ve en yakıcı ihtiyaç onun bertaraf edilmesiyken “patronların ensesinde” gezerseniz yanlış konumlanırsınız. Dolayısıyla hedefler ve sloganlar, günün devrimci mücadelesinin ihtiyaçlarına göre belirlenmelidir. Nitekim, Bolşevik Partisi bütün bir tarihi boyunca siyasetlerini ve sloganlarını içinden geçtikleri dönemlerin ihtiyaçlarına göre belirlemiştir. Bolşevikler için 1905 Anayasa Devrimi’ne giden koşullarda hedef meclisin açılması ve demokrasi için mücadeleyken Ekim Devrimi’nden önce hedef “Tüm İktidar Sovyetlere” olmuştur (Stalin,1938).

 

TKP’nin NATO’dan Çıkalım Kampanyası
Bunları neden anlattığımıza gelince: Geçenlerde TKP, Türkiye’nin NATO’dan çıkması için “Türkiye NATO’dan Çıksın, NATO Türkiye’den Çıksın” kampanyası başlattığını duyurmuştu. Bu kampanyayı kendi başına olumlu karşılamak gerekir. Çünkü NATO’dan çıkılması talebi ilerici bir talep. Ancak bu kampanya, ABD emperyalizminin tehditlerinin bertaraf edilmesi bağlamında eksiktir. TKP’nin, 19. yüzyılın devrim teorisine takılıp kalması, işçi-burjuvazi çelişmesini ana çelişki olarak ele almasından dolayı kampanyanın nihai amacı doğru ancak temeli çürüktür; geçmiş tecrübeleri dikkate almayan konumlanışıyla TKP, süreçler karşısında ancak seyirci olabilir. Türkiye’nin NATO’ya üye olan diğer emperyalist-kapitalist ülkelerle aynı koşulları paylaşan bir ülke olduğu değerlendirmesi temelinde yürütülüyor. Ülkemiz, NATO’nun “içinde” olan bir ülke olarak onun aldatmacalar üzerine inşa ettiği güvenlik mimarileri kapsamında savaş sanayii, petrol sanayii ve diğer sektörlerden tekellerin sermayelerini genişleten kapitalist bir ülke değildir. Aksine, ülkemizde emperyalizmin aracılığını yapanlar dışındaki sermaye kesimleri arasında faizlerin düşürülmesi, piyasanın gümrüklerle korunması gibi milli ekonomi siyasetleri savunulmaktadır. Kampanya metninin “Yabancı Üslere El Konmalıdır” kısmının 9. bölümündeki şu değerlendirmeler, Dedeağaç’a ABD tarafından yerleştirilen 1000 tankı, ülkemizin etrafında yer alan onlarca NATO üssünü ve dahasını açıklama kabiliyetinden yoksundur: ‘’Ülkemiz bu nedenle her tür savaş ve çatışmanın kontrolsüz biçimde içine çekilme riski taşımaktadır...’’(TKP,2025). Türkiye, Dünya çapında emperyalist savaşlar yürüten ya da onlara ortak olan bir ülke değildir. Türkiye, bölgesel gerilimlerin içine çekilme tehdidi altında olmaktan ziyade doğrudan o gerilimlerin hedefidir. Ülkemizi yönetenlerin ikircikli ve ABD’ye boyun eğen tavırları ülkemizin nesnel konumunu değiştirmez. NATO’ya üye oluyor oluşumuz ve hükümetin yer yer Türkiye’nin bağımsızlığından taviz veren tutumu, Türkiye’nin dört bir tarafından kuşatılmasının önüne geçebildi mi? 15 Temmuz darbe girişimini ve sayısız tertibi engelleyebildi mi? ABD’yi, “Kukla Kürdistan” planlarından vazgeçirebildi mi?

NATO Türkiye’nin Düşmanıdır
ABD’nin üye ülkeleri kontrol aracı olan NATO, ülkemize dönük birçok düşmanlık faaliyetinin odağıdır. NATO, Yunanistan’ı Türkiye’nin Ege kıyıları boyunca silahlandırmaktadır. Ülkemizin sınırında bulunan Dedeağaç’ta 1000 NATO tankı beklemektedir (Cephaneliğe Çeviriyor, 2023). NATO, denizlerdeki bağımsızlığımıza karşı Yunan mitolojisindeki ve Tevrat’taki intikam hikayelerinden ilham alarak isimlendirdiği “Noble Dina” ve “Nemesis” gibi düşmanlık tatbikatları yapmaktadır (Noble Dina-Nemesis Uyarısı, 2023). NATO, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni, kara savaşı yürütme kabiliyetine sahip askeri araçlar ve silahlarla donatmaktadır ve bölgede iki askeri üs bulundurmaktadır (Özsaraç, 2024). O silahların ancak KKTC’yi işgal etme amacıyla kullanılabileceğini tahmin etmek çok da zor değildir. ABD ve İsrail, Suriye’nin kuzeyinde bir İkinci İsrail (Kukla Kürdistan) devletçiği kurmak istemektedir. Bu doğrultuda YPG’ye her yıl binlerce tır silah ve maddi yardım yapılmaktadır. ABD açısından Türkiye, diplomatik temsilcileri aracılığıyla ve stratejik belgelerinde ifade edildiği üzere, FETÖ’yü tasfiye etmesi ve Suriye’ye harekatlar düzenlemesi gibi eylemleri dolayısıyla ‘’Hizaya sokulması gereken ülke’’dir (Rand Corporation, 2020). Gazze’yi yerle bir eden, İran’a saldıran, Suriye’de işgaller yapan İsrail; Türkiye’yi bölgedeki planları için birinci tehdit olarak görmektedir (Türkiye Daha Büyük Tehdit, 2020). Güncel düşmanlıklarının da dışında NATO, yıllardır ülkemize dönük düşmanlık faaliyetleri yürütmektedir. NATO’nun ülkemiz içinde örgütlediği özel savaş birimleri, ABD’nin Türkiye’deki çıkarlarını gerçekleştirmek adına birçok tertip gerçekleştirmiştir. 6-7 Eylül olayları, Çorum, Maraş, Madımak, Başbağlar, kanlı 1 Mayıs ve daha birçok katliam; 12 Mart ve 12 Eylül darbeleri, faili meçhuller, Ergenekon-Balyoz kumpasları, 15 Temmuz darbe girişimi ve daha birçok operasyon NATO’nun eseridir.

Çağımızda Devrimin Tunç Kanunu: Vatan Savunması
Dünya, Lenin’in teorileştirdiği biçimiyle emperyalizm aşamasındadır (Lenin, 1917). Bu doğrultuda dünya, Ezen ve ezilen milletler olarak kamplaşmıştır. Türkiye, Çin, İran gibi ülkeler; 19. yüzyıldan itibaren borçlar, işgaller, dayatmalar yoluyla emperyalist devletlere yarı-bağımlı hale gelmişlerdir. Sistemin çevresindeki kapitalistleşememiş ülkeler üzerindeki sömürü giderek artarken gelişmiş kapitalist ülkeler sömürgelerinden ve yarı-bağımlı ülkelerden elde ettikleri zenginlikleri kendi uluslarına dağıttılar. Bu doğrultuda Marx’ın tabiriyle “zincirinden başka kaybedecek hiçbir şeyi olmayan” Avrupa işçi sınıfı ile sistem arasındaki bağlar kuvvetlendi. Dolayısıyla Avrupa, 19. yüzyılın sonlarına doğru giderek devrimin odağı olmaktan çıktı. Bu sırada eski dünya; Osmanlı, Çin, Rusya, İran gibi ülkeler derin krizlerin içindeydi. Ve ikinci dalga demokratik devrimler bu ülkelerde gerçekleşti. Devrim kıta değiştirmişti. Artık devrimler feodalizme karşı demokrasilerin kurulması ve vatan savaşları düzleminde gelişiyordu. Lenin dünya çapındaki bu yeni durumu, “Geri Avrupa, İleri Asya” diye tarif etti (Lenin, 1913). Mao ve Stalin ise Ezilen dünyanın vatan savunması düzleminde gelişen yeni tipteki devrimlerine “yeni demokratik devrim”, düzenlerine “yeni demokrasi” adını verdiler (Zedung, 1960 & Stalin, 1977). 1905 Rus, 1908 Türk, 1909 İran, 1911 Çin demokratik devrimleri birbirlerini izledi. Rusya’da 1905 Devrimi’ni izleyen yıllarda 1917 Şubat ve Ekim devrimiyle sosyalistler iktidara geldi. Ancak 1917-1921 arasında Avrupalı emperyalistler devrimi boğmak için Rusya içindeki gericilikle birleşerek Sovyetlere saldırdılar. Sovyet Devrimi bu koşullarda Milli Demokratik Devrim’in görevlerini yerine getirerek emperyalizmi topraklarından kovdu. Cumhuriyet Devrimimiz de aynı vatan savunması düzleminde gelişti, Cumhuriyeti Kurtuluş Savaşı ile kurduk. Milli demokrasileri ve sosyalizmi kurmaya dönük çabalarla ulusal kurtuluş mücadeleleri ayrılmaz parçalar olarak birleşmişti. Yine Çin Devrimi, Japon ve İngiliz emperyalizmine karşı; Küba ve Vietnam Devrimi, ABD emperyalizmine karşı vatan savunması düzleminde gelişti ve çağımız devrimleri de aynı düzlemde gelişmeye devam ediyor.
Bu olgulardan da hareketle ifade etmek gerekir ki çağımızda devrimin tunç kanunu, vatan savunmasıdır (Perinçek, 2007). Vatan savunması, bugün de Türkiye Devrimi’nin ana belirleyicisi olmaya devam etmektedir ve üreticilerden yana bir ekonomi kurma mücadelesiyle sıkı sıkıya bağlıdır. Türkiye dört bir tarafını kuşatan emperyalist ablukayı yararak Üretim Devrimi’ni başarıya ulaştırabilir ve üreticilerden yana bir mülkiyet ilişkileri getirebilirı.

Sonuç
Gelin şablonculuğu bir kenara bırakalım, gerçeği olgularda arayalım. Birçok güdümlü ya da uyumlu iktidar geldi geçti. Ancak bir şey değişmedi: Türkiye, milli devleti ve milli ordusuyla emperyalizmin hedefindedir. NATO ortak değil, düşmandır. Bu sebeple eğer NATO ile mücadele etmeye niyetliysek, bu mücadelenin merkezine, Türkiye’nin ABD ve NATO ile savaş içinde olduğu ve NATO’nun doğrudan hedefi olduğu gerçeğini yerleştirmeliyiz. Bu gerçeği reddedip kaba bir materyalizmle tüm sermaye sahiplerini milli/işbirlikçi ayırt etmeksizin aynı kaba koyarsanız, milli kesimleri emperyalizme karşı birleştiremezsiniz. Tayyip Erdoğan’a dair diyalektiğe en karşıt değerlendirmelerle, onu “Tiran”, CHP’yi “demokrasinin kurtarıcısı” ilan ederseniz, çuvallarsınız. Bu gerçeği görmezseniz Ergenekon Balyoz operasyonlarına karşı “tarafsız” kalır “Ordu içinde desteklenmeyi ya da taraf olmayı gerektirecek kadar billurlaşmış bir ‘ilerici’ odak var mıdır?” deyip emperyalizme direnen kuvvetlere kafalarınızdaki ilericilik gardırobundan giydirecek elbise bulamazsınız (Neden Ordu Yanlısı Değiliz, 2020), 15 Temmuz’u bir NATO’nun zincirlerini kırma olayından ziyade iktidar odakları içindeki bir hesaplaşma olarak görürsünüz.
Türkiye 2015’ten sonra girdiği vatan savaşı süreciyle Hendek Operasyonları, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı harekatlarıyla emperyalist koridoru yarıyorken bu operasyonlara cephe alıp Türk Ordusu’nu emperyalist müdahaleler yapmakla itham edersiniz. Türkiye’nin içinden geçtiği büyük kırılmalarda tavır almayıp Latin Amerika demagojisi yapmaktan öteye gidemezseniz solculuğunuz da kimlik solculuğundan ileri gitmez. Özetle emperyalizmin en seveceği solculuğu yaparsınız. Irak’ta, ABD’nin Saddam’ın devrilmesinde kullandığı komünistlerle aynı görevi görür, emperyalizmin planlarında rol alırsınız. Eleştirilerimizi dikkate almanız umuduyla…

Kaynakça

Aydınlık; ABD, Dedeağaç'ı cephaneliğe çeviriyor: Bin zırhlı araç, 120 helikopter. (2021, 10 Kasım). https://www.aydinlik.com.tr/haber/abd-dedeagaci-cephanelige-ceviriyor-bin-zirhli-arac-120-helikopter-263891
Lenin, V. İ. (1913, 18 Mayıs). Backward Europe and Advanced Asia. Pravda.
Marx, K. (1859). Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı. Sol Yayınları.
MOSSAD Başkanı: Türkiye daha büyük tehdit!. (2020, 23 Ağustos). Aydınlık. https://www.aydinlik.com.tr/haber/mossad-baskani-turkiye-daha-buyuk-tehdit-216567
Neden ordu yanlısı değiliz?. (2010, 10 Ağustos). Sol Haber. https://haber.sol.org.tr/yazarlar/kemal-okuyan/neden-ordu-yanlisi-degiliz-31947
Özsaraç, H. (2024, 20 Nisan). Sabıkalı Ağrotur ve Dikelya Devletleri (!). Aydınlık. https://www.aydinlik.com.tr/koseyazisi/sabikali-agrotur-ve-dikelya-devletleri-467537
Perinçek, D. (2007, Mart). Teori dergisi.
Perinçek’ten Noble Dina- Nemesis uyarısı: İntikam alacaklar. (2023, 19 Mart). OdaTV. https://www.odatv.com/siyaset/perincekten-noble-dina-nemesis-uyarisi-intikam-alacaklar-275732
Rand Corporation. (2020). Türkiye’nin Milliyetçi Rotası.
Stalin, J. (1938). Sovyetler Birliği Komünist Partisi (Bolşevik) Tarihi. Aydınlık Yayınları.
Stalin, J. (1977). Milli Demokratik Devrim. Kaynak Yayınları.
TKP. (2025, 1 Temmuz). Türkiye NATO’dan Çıkmalıdır, Yabancı Üslere El Konmalıdır. https://www.tkp.org.tr/aciklamalar/turkiye-natodan-cikmalidir-yabanci-uslere-el-konmalidir
Zedung, M. (1960). Seçme Eserler Cilt: 2. Kaynak Yayınlar

Tarih:
Diğer Haberler