Her devrim, ona inanmış fedailerle başarıya ulaşır. Yeni bir ülke ve sistem, onun düşünsel öncüleriyle uygulayıcılarının kararlı özverisini gerektirir. Cumhuriyet Devrimimiz, bu kararlılıktaki iradenin ürünüdür. Yuvarlak hesapla 70 yıldır inişli çıkışlı seyir izleyen karşı devrim saldırıları Cumhuriyetin ana damarlarını kesmeyi başaramadıysa, mayasındaki iradenin sağlamlığındandır. Cumhuriyet Devrimi’nin harcını karanlardan biri de, sıcak yılların hem savaş, hem barış cephelerinde aynı inançla savaşan Mustafa Necati’dir.
KUVAYI MİLLİYECİ NECATİ
Mustafa Necati 1894’te İzmir’de doğar. Darendeli Hacı Hüseyin Paşa’nın torunu, Halit Bey’in oğludur. Darülfünun’da (İstanbul Üniversitesi) hukuk eğitimi görür. Okulu bitirip İzmir’e döndüğünde (1914) bir süre avukatlık yapar. Demiryolları’ndaki hukuk danışmanlığının yanında Kız Öğretmen Okulu’nda öğretmenlik görevinde bulunur. Eğitimci arkadaşı Vasıf Çınar’la (1895-1935) birlikte kurdukları Özel Şark İdadisi’nde de müdürlük ve öğretmenlik yapar. İttihat ve Terakki Cemiyeti ile birlikte Altay Spor Kulübü’nü kurar, Türk gençlerinin de spor yapmasını sağlar.
Birinci Dünya Savaşı sonrasında İtilaf Devletleri tarafından Aydın-İzmir demiryolu işçilerinin işlerine gerekçesiz olarak son verilmesi üzerine onların haklarını korumak, işlerine dönmelerini sağlamak için dernek kurmalarını sağlar, hukuksal konularda onlara danışmanlık yapar. Genç yaşta örgütçü kişiliğiyle dikkat çeken Necati, 14 Mayıs 1915’te, İzmir’in Yunanlarca işgalinden bir gün önce Bahribaba Parkı’nda İzmirlileri toplar, işgale karşı hazırladığı bildiriyi okur. İşgalciler, avukatlık bürosunu basıp onu yakalamak isterler, bulamayınca bürosunu yağmalarlar. İstanbul’a kaçar ve orada arkadaşı Vasıf Çınar’la işgale karşı nasıl direneceklerini plânlarlar. Buradan da Balıkesir’e geçerek Bulgurcu Mehmet Efe kuvvetlerine katılır ve böylece Kurtuluş Savaşı’nda eylemli olarak yer alır. Buradaki Anzavur Ayaklanmasını bastıracak müfrezenin komutanlığını üstlenir. Kurtuluş Savaşı’nı destekleyici yazılar yazmak için “İzmir’e Doğru”adıyla gazete çıkarır. Bağımsızlık mücadelesi içinde Balıkesir İdman Yurdu’nu ve Balıkesir Barosu’nu kurar.
TBMM’nin açılmasından sonra Saruhan (Manisa) Milletvekili olarak Ankara’ya gelir. İç ayaklanmalarla uğraşıldığı sırada İstiklâl Mahkemeleri kurulur; Necati, önce Sivas, sonra Samsun İstiklâl Mahkemesi üyeliğine, daha sonra da ikinci dönem Kastamonu İstiklâl Mahkemesi başkanlığına getirilir.
MÜBADELE İMAR-İSKÂN BAKANI OLDU
1923’te, henüz 29 yaşındayken çalışkanlığı, gözü pekliği ve İstiklâl Mahkemesi’nde gösterdiği başarılardan dolayı TBMM’de yapılan seçimle Mübadele İmar-İskân Bakanlığı görevine getirilir. Bakanlığın ana görevi, Yunanistan’la yapılan Mübadele Antlaşması sonrası göç etmek zorunda kalan insanların göç ve iskân işleriyle ilgilenmektir. Ankara Sanayi Mektebi’nin bir odasından ibaret bakanlık binasında Mustafa Necati döneminde 155 bin 585 kişi Türkiye’ye göç etmiş ve onların çeşitli illerde yerleşmeleri sağlanmıştır.
ADALET BAKANLIĞI
Mustafa Kemal’in devrimci kadrosunda kendisini kanıtlayan Mustafa Necati, 6 Mart 1924 günü Adalet Bakanlığı görevine getirilir. Cumhuriyet’in ikinci yılında TBMM’de çok önemli kararlar alınmış, 3 Mart 1924’te “Üç Devrim Yasası”yla Halifelik, Şer’iyye ve Efkaf Vekâleti kaldırılmış, Tevhid-i Tedrisat (Öğretimin Birleştirilmesi) yasası çıkarılmıştır. Anayasada, yasalarda köklü değişikliklere gidilmiş, uygar, bağımsız hukuk devletine geçilmiştir. Devletin görevleri ile vatandaşların ödevleri eşitlenmiştir.
Mustafa Kemal’in duygu ve düşünceleri ile aynı paralelde buluşan Mustafa Necati, geçmişte başarı ile sonuçlandırdığı görevlerini hukuk devriminde de başarı ile gerçekleştirir. 1 Mayıs 1924’teki Adalet reformu onun zamanında yapılmış, hâkimlere ve avukatlara hukuk fakültesi mezunu olma zorunluluğu da onun zamanında getirilmiştir. Savunma hakkı, avukat, yargıç güvencesi getirilmiş, sorgu yargıcı yetiştirmek üzere 20 Eylül 1924’te Ankara’da, daha sonra Hukuk Fakültesi’ne dönüşecek olan Adliye Meslek Okulunu açmıştır.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI
Mustafa Necati Bey, 1924’te Muallimler Birliği genel başkanlığına seçilir. Bu görev, öğretmenler arasında olumlu etkiler yaratır. 2 Aralık 1925’te ise Hamdullah Suphi Tanrıöver’in yerine Milli Eğitim Bakanlığı’na atanır. Üç yıl 11 gün süren Milli Eğitim Bakanlığı, geçirdiği apandisit ameliyatı sonucu, 1 Ocak 1929 günü beklenmedik ölümüyle sona erer. Onun kaybı, onu yakından tanıyan herkesi şaşırtır, çevresinde derin bir üzüntü yaratır. Gazeteci Falih Rıfkı Atay, onun ölümünde Gazi’nin ilk defa hıçkırıklarla ağladığını yazar.
Onun tüm yurttaşları eğitim hakkına kavuşturmak için yaptığı çalışmalardan bazıları şunlardır:
- Tüm köyleri en kısa sürede ilkokula kavuşturup parasız ilköğretimin herkese sağlanmasını amaçlamak.
- Millet Mekteplerini açarak tüm yetişkinlerin temel eğitimden geçmesini sağlamak ve bunu plânlamak.
- Paralı yatılı okullar dışında kalan ortaokul ve liseleri ücretsiz duruma getirmek.
- Paralı yatılı ortaokul ve liselerde öğrencilerin yarısına kadarını parasız yatılı okutmak.
- Özellikle yoksul çocukların yatılı okuyabilecekleri kız ve erkek sanat okulları ve kursları açmak.
- Eğitim giderlerini karşılamak üzere ayrı bir fon yasası çıkartmak.
- Kimsesiz ve şehit çocukları için merkez köylerde yatılı bölge okulları açmak.
- İlkokullarda yoksul çocuklara beslenme olanakları sağlamak.
- Başarılı orta ve yükseköğretim öğrencilerine ve mezunlarına yurtdışı öğrenim bursu sağlamak.
VE MİLLET MEKTEPLERİ
Mustafa Necati’nin bakan olduğu yıllarda ilkokul sayımız beş bin dolayındadır ve onların çoğu da kentlerdedir. 3 bin 900’ü öğretmen okulu çıkışlı olmak üzere öğretmen sayımız 9 bin kadardır. Bunların 5 bin 100’ü, öğretmenlik formasyonu almamış kişilerden oluşur. Nüfus sayımız 13 milyon, okula gidemeyen öğrenci sayımız, okul ve öğretmen yokluğu nedeniyle bir milyon beş yüz bindir.
Yüzlerce yıldır İslâm kültürünün sembolü olarak algılanan Arap Alfabesi kolay yoldan okuryazar olmanın en büyük engellerinden biridir. İlk olarak 17. yüzyılda Kâtip Çelebi’nin dile getirdiği Arap harfleriyle Türkçe sözcükleri yazmanın güçlüğü, sonra Tanzimat döneminde tartışılan, 2. Meşrutiyet yıllarında aydınlarca sık sık dillendirilen Latin Alfabesinin benimsenip bir Türk Alfabesinin oluşturulma vakti gelmiştir. 1 Kasım 1928 gün ve 1353 Sayılı Türk Harflerinin Kabulü ve Uygulaması Hakkında Yasa çıkarılarak okumaz yazmazlığa bir çözüm getirilmiştir. Böylece halkın daha kolay okuması, yazması ve aydınlanması için halk eğitim programı yapılır.
Kabul edilen yeni Türk Alfabesiyle okumayazma kolaylaştırılır. Mustafa Kemal, 24 Kasım 1928’de elinde tebeşirle karatahta başına geçerek Başöğretmenlik görevini üstlenir, öğretmenlere de “Yeni Türk harflerini çabuk öğreniniz. Her vatandaşa, kadına, erkeğe, hamala, sandalcıya öğretiniz. Bunu yurtseverlik, ulusseverlik görevi biliniz” der ve ülke genelindeki okuma-yazma seferberliği için Millet Mektepleri uygulaması başlatır. Halk dershaneleri birer resmi örgün eğitim okulu gibi çalıştırılır. Böylece tarihimizin en yaygın eğitim seferberliği Mustafa Necati’nin Milli Eğitim Bakanlığı döneminde gerçekleşir. Harf Devrimi’nin başlaması, Halk Mektepleri’nin açılması ile hem okuma yazma bilmeyen büyük vatandaş kitlesi okur-yazar kılınmış, hem de vatandaşlık bilinci artırılmıştır. 24 Kasım 1928’de çıkarılan Halk Mektepleri Yönetmeliği’ne göre Millet Mektepleri halk eğitimi aydınlanma sürecinde A ve B Kursları açılır. A Kursları (hiç okuma yazma bilmeyenler için) 4 ay, B Kursları (eski yazıyla okuma yazma bilenler için) 2 ay süreli çalışır. Ayrıca yerleşik ve gezici kurslar da açılır. 3 bin 304 Halk Dershanesi ve okuma odası, bu amaç için geceli gündüzlü çalışır. 1640 yaş arasında her vatandaşın okulu bulunan köylerde bu kurslara katılması zorunlu tutulur. Okulu, öğretmeni bulunmayan köyler için ise memurlardan, subaylardan, öğretmenlerden ve halktan Gezici Öğretim Heyeti oluşturulur.
Gezici Öğretim Heyeti yanında bir de okulu, öğretmeni bulunmayan köylerden 12-18 yaş arasındaki kimi gençler şehirlere yatılı olarak alınıp okuryazar yapılır, bunlar da köylerine gönderilir. Bu yöntemle de birçok köylüye okuma yazma öğretilir.
1928-1929 arasında 200 bin dolayında kadın, 400 bin dolayında erkek olmak üzere 600 bin dolayında yetişkin insanımız okuma, yazma öğrenir. Kimi bölgelerde 20 yıla kadar süren Millet Mektepleri sayesinde, Yazı Devriminden önce yüzde 10 olarak tahmin edilen okuryazar oranı 1936’da yüzde 25’e ulaşır.
Köy okullarını ileri karakol, öğretmenleri de sınırlarda nöbet tutan aydınlık yüzlü vatan bekçilerine benzeten Mustafa Necati, daha sonraki yıllarda onun görevlerini aynı vatanseverlik coşkusuyla üstlenen Dr. Reşit Galip’in, Saffet Arıkan’ın ve Hasan Âli Yücel’in ellerinde yükselecek bilimsel ve laik eğitim meşalesinin öncüsü, yol açıcısıdır. 34 yıllık yaşamına büyük işler sığdıran büyük aydınlanmacı Mustafa Necati’yi, ölümünün 89. yılında saygı ve minnetle anıyoruz.
KAYNAKLAR:
1. Cavit Binbaşıoğlu, Türk Eğitim Düşüncesi Tarihi, Anı Yay., Ankara, 2005.
2. Dr. Niyazi Altunya, Milli Eğitimde Mustafa Necati Dönemi, Ankara, 2009.
3. F. Rıfkı Atay, Çankaya, Pozitif Yay., İstanbul, Yıl? Eğitim Mimarlarımız: Vatansever Bir Eğitim Devrimcisi Mustafa Necati, Haz. Mevlüt Kaplan, Öğretmen Dünyası dergisi eki, Ankara, 2017.
4. Cumhuriyet Döneminde Türk Milli Eğitim Sistemindeki Gelişmeler (1920-2010), MEB Yayını, Ankara, 2010.
Nazım Mutlu
Öğretmen Dünyası Dergisi Genel Yayın Yönetmeni
(Aydınlık)
tgb.gen.tr