Andımız Bağımsızlığı İçin Savaşan Bir milletin Yarınıdır

Andımız yarınımızdır. Yarınlarımızı gericiliğe ve bölücülüğe asla teslim etmeyeceğiz!

Andımız Bağımsızlığı İçin Savaşan Bir milletin Yarınıdır

YAZAR

Andımız günlerdir gündemimizin baş köşesinde. Atatürkçülük lafzı söz konusu olunca mangalda kül bırakmayan kimi muhalefet çevreleri bunun bir “gündem değiştirme” hamlesi olduğunu söyleyip sırra kadem bastılar. İktidar kurmayları ise Danıştay’ın kararını kendilerine yönelik bir saldırı olarak algılayıp Andımız ve Reşit Galip düşmanlığı yapmaya başladılar.

Türkiye Gençlik Birliği’nde örgütlenen Atatürk gençliği ise en başından beri Andımız tartışmasının özünü kavramış ve Andımız’ın yeniden okutulması için mücadeleye atılmıştır.

Andımız meselesi, bazılarının fantastik diyebileceğimiz bir Türkiye algısıyla öne sürdüğü gibi “iktidar ile yargının gündemi değiştirmek için sahneye koyduğu bir danışıklı dövüş” değildir. Böyle olduğunu düşünen varsa eğer, Danıştay’ın gerekçeli kararını satır satır altını çizerek bir kez daha okumalıdır. Kararın özeti, şu çarpıcı cümledir:

“Türk Devletini ve Milletini ebediyete kadar yaşatacak, çağdaş uygarlığın ve medeniyetin ortağı ve öncüsü yapacak, toplumun ve kişilerin refah, huzur ve mutluluğunu sağlayacak yeni nesillerin yetiştirilmesi olan millî eğitim sistemimizin temel amaçlarını gerçekleştirmesini içeriği itibariyle sağlamaya yardımcı olabilecek nitelikteki öğrenci andının kaldırılmasına ilişkin değişikliğin haklı ve hukuksal temellere dayandırılmadığı anlaşıldığından, dava konusu düzenlemede hukuka uyarlık görülmemiştir.”

Andımız meselesi, kimi iktidar medyasının çizdiği karikatüre göre Erdoğan’ın “façasını bozmak” için harekete geçen “vesayet zihniyeti”nin işi de değildir. Gerekçeli karar o kadar sarih ve esaslıdır ki, bu gülünç iddianın üzerinde durmaya gerek dahi yoktur.

ANDIMIZ MİLLETLEŞMENİN MEYVESİDİR

Öncelikle anlaşılması gereken şudur: Reşit Galip’in 1925 yılında okutmaya başladığı “Öğrenci Andı”, Türkiye’nin savaş sonrası içine girdiği milletleşme sürecinin meyvesidir.

Kurtuluş Savaşı’nda biz, canımızla, kanımızla bayrağımızı bayrak, toprağımızı vatan yaptık. Kurtuluş Savaşı’nda biz, Sökeli, Aziziyeli, Çukurovalı olmayı bırakıp Türk milleti olarak savaştık. Zaferimizin sırrı da buradadır. Cephede ve siperde milletleşme; işte Türk milletinin bağımsız yaşama kararının birinci adımı budur.

Fakat Mustafa Kemal Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’nın en sıcak saatlerinde Maarif (Eğitim) Kongresi toplamasının, kazanılan zaferlerin ardından sürekli “cehalete karşı verdiğimiz savaşın” önemine vurgu yapmasının arkasında bir sebep vardır. Türk milleti, içinde bulunduğu karanlıktan kurtulamazsa, benliğine sahip çıkmaz ve zengin kaynaklarını öz emeğiyle ve kabiliyetiyle işleyemezse, yeniden esarete düşmesi işten bile değildir.

Bu nedenle, Kemalist Cumhuriyet’in ilk büyük atılımı milli eğitim seferberliği olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran halk, öncelikle artık padişahın tebaası, şeyhin müridi, ağanın yanaşması değil; birer özgür yurttaş olduğunun, “ezelden beri hür yaşamış” bir milletin ferdi olduğunun farkına varacaktır. Gençliğe Hitabe’de Atatürk’ün işaret ettiği gibi “damarlarında dolaşan asil kanda mevcut olan kudreti” keşfedecektir. İşte o kudreti keşfetmek için yapılan bütün uygulamalar, milletleşmenin ikinci aşamasını oluşturmaktadır.

Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip’in kaleme aldığı Öğrenci Andı bu milletleşme döneminin ihtiyaçlarına cevaben yürürlüğe konulmuştur. Amacı da, Danıştay’ın gerekçeli kararında çok özlü bir şekilde ifade ettiği üzere, Türk gençlerine “milletimizi ebediyete kadar yaşatacak ve çağdaş uygarlığın öncüsü yapacak” bir maneviyat aşılamaktır.

UYANIŞIN RUHU: MİLLET BİLİNCİ

Bugün Andımız’da ifadesini bulan milli ruhun mimarı olan Atatürk’e saldırmaya cesaret edemeyenler, Reşit Galip’in kişiliğini hedef alıyorlar. Oysa Reşit Galip, Atatürk’ün eğitim bakanıdır ve O’nun millet anlayışını eğitime nakşetmiştir.

Büyük Önder, on yıllarca süren savaşta tükenmiş ve Batı tarafından sürekli aşağılanmış bir halkın ayağa kalkması için gerçek anlamıyla çağdaş, özsaygısı yüksek bir millet olması gerektiğini kavramıştı. Büyük travmalar yaşamış, fertleri sinmiş bir toplum, Türk milleti kimliğiyle silkinecek ve kendini bulacaktı.

Atatürk tam da bu nedenle, ırka dayalı değil, aksine bütün Türkiye halkını kucaklayan bir millet tanımı yaptı ve Medeni Bilgiler kitabına bu tanımı yazdırdı: “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.” Dikkat buyurulsun, “ne mutlu Türk doğana” demedi, “ne mutlu Türk’üm diyene” şiarını benimsedi.

Büyük Önder “Türk milleti zekidir, Türk milleti çalışkandır” derken Edirne’den Hakkari’ye ayrım gözetmeksizin bütün millete bir özgüven aşılıyordu. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin de Cumhuriyet’in de şahsının değil, milletin eseri olduğunu ve Türk milletinin yüksek karakterini gösterdiğini ısrarla vurgulaması aynı sebeptendi.

VATANI YAŞATAN MANEVİYAT

Andımız, işte bu millet bilinciyle, Türk çocuklarına güven aşılayan bir kimlik beyanıyla başlar: “Türküm!” Ardından “yurdu ve milleti özünden çok sevmeyi” öğütler. Burada milleti millet yapan bir felsefe vardır. “Varlığım Türk varlığına armağan olsun” sözü, Türk vatanının ve milletinin bütün tehditlere rağmen bugüne kadar ayakta kalmasının sırrıdır.

Bugün ülkemizin her karışını koruyan Mehmetçiğin düşmanın üzerine gözü kara bir şekilde gitmesini sağlayan maneviyatı, operasyona giden bir dağ komandosunun sözlerinden daha güzel hiçbir şey anlatamaz: “Biz yedi yaşında yağmurun altında titreyerek ‘varlığım Türk varlığına armağan olsun’ derken şaka yapmıyorduk. Bunu herkes böyle bilsin. İnşallah kimsenin yüzünü kara çıkarmayacağız.” O kanal benim, bu kanal senin gezen ve ne uzmanı olduğu bilinmeyen kifayetsiz iktidar yandaşlarının “çocukları sabahın köründe, soğukta ne diye dikiyorsunuz” feryadına en güzel cevap da, komandomuzun bu sözleridir.

ATATÜRK BİR MECBURİYETTİR

1970’lerde Andımız’a eklenen “ey Büyük Atatürk, açtığın yolda gösterdiğin hedefe yürüyeceğime ant içerim” ifadesinin haklılığı başka hiçbir şekilde değilse, 15 Temmuz gecesi ortaya çıkmıştır. Yıllardır “ideolojik olduğu” gibi gerekçelerle Atatürk’ün fikirlerini müfredatlardan silmeye çalışanlar bile, Türkiye bir Amerikancı darbeyle karşı karşıya kaldığında genel merkezlerine Atatürk’ün büyük resmini asmışlardır. Çünkü zor zamanlarda milletimiz, Türk bayrağının yanı sıra, Atatürk’ün etrafında birleşir. Türkiye’yi çevreleyen emperyalist kuşatma, O’nun açtığı yolda, gösterdiği hedefe ilerleyerek yarılabilir.

Andımız, bu açıdan da milletin yaşamsal ihtiyacına cevap vermektedir. İkinci Kurtuluş Savaşı’nı kazanmak için Atatürk’te birleşmek bir tercih değil, mecburiyettir. Memleket yaşayacaksa, ülkemiz yükselecekse, bunun en büyük teminatı Atatürk’ün çizdiği bağımsız ve halkçı rotada, “muasır medeniyetler seviyesinin ilerisini” hedefleyen gençlerin yetişmesidir.

Bu Milletin Bir Adı Var

Cumhurbaşkanı Erdoğan, AKP grup toplantısında “Türküm” ifadesinin ırkçılık anlamına geleceğini buyurdu. Biz çocuklarımıza “Türküm” demeyi öğretirsek birileri de çıkıp “Kürdüm” demeyi öğretirmiş. Doğrudur; Açılım süreçleriyle Doğu’yu PKK’ya, kamu kurumlarını tarikatler ağına teslim ederseniz birileri de çıkıp “Türküm” yerine etnik kimlikleri, mezhepsel aidiyetleri koyacaktır. Bunun adı Yeni Ortaçağ’dır, bunun adı Büyük Ortadoğu Projesi’dir ve emperyalizmin kendisine direnen milli devletleri çökertme planıdır.

İlginçtir; Erdoğan konuşmasının devamında “bütün etnik unsurlar tek milletir” gibi kendi kendisini çürüten bir ifade kullanıyor. Bu da doğru; bütün etnik unsurların tek bir potada erimesiyle millet dediğimiz mefhum ortaya çıkar. Ama bu topraklarda ortaya çıkan o milletin adı “tek millet” diye ne idüğü belirsiz bir ifade değildir; anlı şanlı Türk milletidir!

Bu büyük milletin adıyla ve andıyla derdi olanların sonunda kendilerini bulacakları yer, “Türk gençliğini milli kimliğinden koparmalıyız” diyen Karen Fogg’ların, PKK’nın yasal uzantısı olan HDP’nin pişkin sözcülerinin ve ezcümle neoliberalin ve tarikatçının yanıdır.

ANDIMIZ YARINIMIZDIR

Andımız, küllerinden doğmuş bir milletin hep bir ağızdan söylediği milletleşme türküsüdür.

Andımız, emperyalizme karşı bağımsızlık mücadelesi veren bir milletin evlatlarının bilinçlerine kazınmış öz vatanlarında hür ve çağdaş yaşama iradesidir.

Bu yüzden Andımız meselesi, tarihin tozlu raflarında kaybolacak veya günlük siyasetin sığ sularında boğulacak bir mesele değildir; vatan savaşı veren bir milletin yarını meselesidir!

Andımızla yetişen bir Türk gençliği var oldukça kimse bu milletin yarınlarını karartamaz.

Gençliğin ve bütün milletin vicdanı, Danıştay’dan Andımız’ın yeniden okutulmasını sağlayacak bir karar beklemektedir. Türk yargısına güveniyoruz. Ama hepsinden önemlisi, Gençliğe Hitabe ve Bursa Nutku’ndan aldığımız görev ve yetkiyle kendimize güveniyoruz.

Andımız yarınımızdır. Yarınlarımızı gericiliğe ve bölücülüğe asla teslim etmeyeceğiz!

Işıkgün Akfırat

TGB Genel Başkan Yardımcısı

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler