"Her yer Lice" mi?

"Her yer Lice" mi?

Geçtiğimiz günlerde KCK Lice’ye ilişkin yaptığı açıklamada “AKP’nin savaş ve katliam hazırlıklarına karşı asla geri adım atılmayacağını” ifade etti. Ayrıca Türkiye’nin büyük şehirlerinde eylemlilik ve Lice’yle dayanışma çağrısında bulundu. Başlangıcı geçen yıla uzanan Lice olayları süresince Gezi ve Haziran’la ilişkili her mecrada benimsetilmeye çalışılan “Her yer Lice, her yer direniş” sloganını düşündüğümüzde KCK’nın çağrısını anlamlı bir yere oturtabiliyoruz.“Haziran” etnik milliyetçiliği üzerinde taşımazToplumsal muhalefetin tarihimizde eşi görülmemiş bir patlamayla yükselişi ardında büyük bir birikim bıraktı. Kuşkusuz, halk hareketi her zaman aynı ivmede ilerlemeyecek. Doğru eylem çizgisini sürdürecek önderlik yoksunluğu ve hareketin geleceğe dönük yol haritası oluşturacak bir yapıya evrilememesi sönümlenmenin altında yatan nedenlerden başlıcaları ancak bunlar başka yazıların konularıdır. Tüm bunlara rağmen bahsettiğimiz ardımızda kalan birikim paha biçilemez değerde. Gerici – baskıcı rejime karşı çağdaş Türkiye’yi cesurca savunma birikimi, bunun için sokağa çıkma birikimi, kafayı sandıktan çıkarma birikimi.Haziran süreci boyunca etnik milliyetçiliğin bu ortak birikime zarar verdiğini gördük. Teori dergisinin Haziran sayısında Özer Sürmeli’nin kaleme aldığı "PKK-BDP’nin direniş kırıcılığı" başlıklı makale tarihe not düşecek niteliktedir. Doğrudan hükümet istifa sloganlarıyla siyasallaşmış bir halk hareketi önceleri PKK’yı uzakta tutmuştu. Bu uzak konumlanmada PKK’nın iktidarla açılım ortağı olması kadar Türk Bayrağı ve Mustafa Kemal portresi gibi milliyetçi ögelerin ayaklanmaya rengini vermesi de etkiliydi. 7 Haziran 2013 tarihli İmralı ziyaretiyle “meydanı ulusalcılara bırakmayın” talimatı alındı ve Gezi Parkı’nın girişine Öcalan posterleri eşliğinde BDP’li grup konuşlandırıldı. Bu tarihten sonra Öcalan posterleri üzerinden yaşanan sürtüşmeler, anaakım medyanın sürekli PKK simgelerini protestolara mal edecek şekilde görüntü alması ve Taksim Dayanışması’nın 9 Haziran mitinginde yine Öcalan posterlerinden dolayı çıkan gerginlikler akıllarda kaldı. Haziran’a PKK’nın bulaşması açıkça Türk halkının isyandan soğutulması süreciyle paralel ilerliyordu. Böyle olması da normaldi. Zira ayaklanan milyonların ezici çoğunluğu AKP gericiliğine karşı Cumhuriyet değerlerine sarılmış, Türk bayraklı halk kitleleriydi.Sivil – Devlet ayrımına tapınmakHaziran ve sonrasında AKP’nin kolluk kuvvetlerine karşı haklı olarak biriken büyük öfke ve nefret olayları değerlendirmede politik içeriği ikinci plana iten “sivil – devlet” karşıtlığı penceresinden bakmaya yol açıyor. Oysa bizler AKP devlet olduğu için değil, gerici – Amerikancı – zorba karakterli olduğu için ayaklandık. Haziran’dan önce ayaklanan kesimlerde öfke biriktiren gelişmeleri tahmin etmek zor değil. 4+4+4 uygulaması, içki yasağı ve “iki ayyaş” tartışması, kürtaj tartışmaları, Suriye’de savaş çığırtkanlığı, yolsuzluk ve sınavlarda şifre skandalları vb… Tüm bunlar bir hükümetin devlet gücüne sahip olmasından değil, onun siyaseten gerici, yolsuzluğun egemen olduğu, baskıcı bir toplumsal düzeni getirmeye çalışmasından kaynaklanmaktadır.Oysa Lice’deki karşıtlık AKP iktidarının gerici karakterine karşı hükümet istifa sloganlarını yükselten bir halk hareketinin ürünü değildir. Tam tersine hükümetin siyasal içeriminden görece bağımsız olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin bölgede karakol yapmasına engel olma girişimidir. Devletin en temel var olma biçimine karşı çıkmanın mevcut koşullardaki tek karşılığı ise başka bir otorite alanının meşruiyetini savunmaktır. Devletin var olma meşruiyetinin olmadığı yerde başka bir devletin (PKK’nın) varlığı meşru kılınmak istenmektedir. Eylemin temel gidişatı baştan aşağı budur. Öyleyse sormak gerekiyor: Haziran birikimine PKK’nın devlet olmasını savundurabilir misiniz? Bunu dayatan zihniyet yalnızlaşmaya mahkum kalacaktır. Tıpkı halkın mevcut kaygılarını, motivasyonunu, taleplerini umursamadan Taksim çağrısı yapıp yalnız kalmak gibi.Medeni’nin, Ramazan’ın, Abdülbaki’nin katilleriMesele “empati” kurmak değil failleri cesurca tespit etmek ve ortak mücadeleyi örmeye koyulmaktır. Geçen yıldan bu yana Lice’de yitirdiğimiz üç canın katili AKP – PKK ortaklığıdır. Bir devletin devlet olarak bölgede var olmasını bile sorgulanır hale getiren AKP’nin bölünme eksenli politikalarıdır. PKK’nın her gün güç toplamasına ve otorite alanını pekiştirmesine tamamen göz yummuştur. Manevra alanı genişleyen PKK sansasyonel eylemlerle otorite alanlarını genişletmek ve kalıcılaştırmak niyetindedir. Hal böyleyken “her yer Lice” sloganı turistik bir vicdanla ancak PKK kadrolarının ve çevresinin takdirini toplayacaktır. Türkün ve Kürdün özgürleşmesi “seni anlıyorum”cu empatiyle değil ortak mücadeleyle olur. İşte bu yüzden Aydınlık muhabirleri çocukları dağa götürülen Kürt ailelerin PKK’yı ve AKP’yi protesto sürecinde onların yanlarındadır. Herkes üç maymunu oynarken, Aydınlık muhabirleri ailelerin tepkilerini kamuoyuna yansıtmaktadır.Uğur AytaçTGB Genel Başkan Yardımcısı

Tarih:
Diğer Haberler