
*Keşke dilimize yerleşen yabancı sözcükleri okunduğu gibi, tren yerine 'tiren', kral yerine 'kıral' yazsak.Nuri Belge Ceylan derin anlamlar yüklü doyumsuz konuşmalarla tat kattığı Kış Uykusu'nda sanatçı ile toplum ilişkisi üzerine eleştirisini yine bir diyalog sırasında ortaya koyuyor: Eski dostu Suavi'nin Aydın'a bir yaşam dersi niteliğinde söylediği sözler, günümüz aydınının durumunu gözler önüne seriyor: "Yoksulluk, fakirlik doğal afet gibi. Sırf bu işler için yaratılanlar var. Sen sanatçısın. Niye uğraşıyorsun bu işlerle?"Beyazperdede, izleyiciyi film boyunca sınıfsal çelişkiler üzerine düşünmeye iten olay örgüsünün yanı sıra daha ön planda tutulmuş bir karakter ile karşı karşıyayız. Yönetmen belli ki Aydın'ı iyice tanımamızı, belki de bir süreliğine tıpkı İsmail'in oğlu gibi ona öfke duymamızı istiyor. Aydın'ı tanımamızı istediğini nereden mi çıkardım? Ceylan aslında, aydını ayna ile baş başa bırakarak ciddi bir eleştiri sunuyor.Aydın'ın kibrinin, insanlara üstten bakan tavrının, alaycı davranışlarının altında yatan neden, otelinde kalan bir müşteriyle ettiği kısa sohbette kendini ele veriyor: "Ben de kitap yazıyorum. Ciddi, kalın bir şey olacak."Eşi Nihal'e üstten bakarak söylediği "Gün gelecek ne dediğimi anlayacaksın" sözü Aydın'ın yaşadığı bunalımı su yüzüne çıkarmakta kilit rol oynuyor. Aydın her fırsatta herkesten daha iyi bildiği, herkesten daha sağlıklı düşündüğü konusunda ısrar ediyor. Bunu kurduğu her cümleden ya da bakışından dahi anlayabiliyoruz. Çevresine olan kibrinin kendini savunma şekliyle bütünleştiğini görebiliyoruz: Kendisine bencil, alaycı diyen eşine, "Öyle olabilirim ama en azından zaman zaman hatalarını kabul eden biriyim" karşılığını veriyor Aydın.Büyük işlerle uğraşıyor görüntüsünün altında çoğunu kendisinin doğurduğu ufacık sıkıntılarla debelleşen Aydın, küçük kırallığında Hamdi Hoca'nın çamurlu ayakkabılarıyla ya da ayak kokusuyla uğraşmakla meşgul aslında. Yaşamını incir çekirdeğini doldurmayacak aksaklıkları büyütmekle geçiriyor. Kendiyle kavga etmekten, çevresini hor görmekten hoşnut oluyor. Kıyasıya eleştirdiği dünyayı değiştirmek için adım atma cesaretine sahip olmayan Aydın, sırf bu yüzden yerel bir gazetede yazmakla yetiniyor. Bir ara kardeşine söylediği, "Belki kırallığım küçük ama orada kıral benim" sözü, Aydın'ın dünyasını olağanca çıplaklığıyla ortaya koyuyor. Kabuğunu kırmak yerine salt eleştiri düzeneği gibi çalışmayı yeğliyor Aydın. Kendi kabuğunda debelleştiği sorunları çözmek için harekete geçmemesi zamanla çevresini beğenmemesine, çevresine kibirle bakmasına yol açıyor. Dolayısıyla umutsuzluğa sürüklenerek mücadele kararlılığını yitirir duruma düşüyor. Öyle ki yakın arkadaşı Suavi'ye Othello adını taşıyan oteli için, "Herkes gelmesin zaten. Doğallığın kıymetini bilen gelsin" diyerek seçiciliğe başvuruyor.Üç saatin ardından Kış Uykusu'nu izlemenin verdiği ruh doygunluğuyla birlikte şu kanıya vardım, dememin bir sakıncası olduğunu sanmıyorum: "Aydın, kendi küçük kırallığında, kendine yarar sağlayacak duyguların peşinde koşmak yerine tüm alçakgönüllülüğüyle gördüğü aksaklıklarla mücadele ederek, eleştirdiğinin yerine yeniyi üretmelidir."Melik Dibekİstanbul Üniversitesi öğrencisi