Kaybedenlerin yeni cephesi: Suudi Arabistan

Bölge ülkelerinin kaderini değiştirmek üzere geldikleri bu topraklardan kaybederek ayrılacaklar. Başka şansları yok, bizim de ikinci bir şansımız yok.

Kaybedenlerin yeni cephesi: Suudi Arabistan

YAZAR

Suriye’de kenara sıkışan, Barzanistan planları suya düşen, bölgeden giderek dışlanan ABD kendine yeni nefes alanı açmak için Suudi Arabistan’da devreye girdi. Öyle ki kısa zaman önce Suudi Arabistan’da yapılan operasyonlar ve bölgede Lübnan üzerinden yaratılan gerginlik ABD ve İsrail’in yeni planlarının habercisi oldu.

Yakın zamanda tahtı devredeceği bilinen Suudi Arabistan Kralı, tahtın varisi olan yeğeni Nayif’in yerine oğlu Muhammed bin Selman’ı veliaht prens olarak getirdi. Bu durum Prens Selman’a karşı bir muhalefet yarattı ülke içerisinde. Prens Selman ayrıca, babası Selman bin Abdülaziz’in ABD ile anlaşmalarını devam ettireceğini beyan etti. Trump’ın uzun süredir, tek geliri petrol olan Suudi Arabistan’ın devlet mülkiyetinde olan ARAMCO petrol şirketinin özelleştirilmesini istediği biliniyor. Veliaht Selman Muhammed bu isteği kabullenmeye hazır. ABD ve İsrail yanlısı Prensin bu tavırları da ülke içerisinde ve siyasiler arasında hoşnutsuzluk yarattı.

Bu hoşnutsuzluk devam ederken ABD Dışişleri Bakanı Tillerson Suudi Arabistan’a ‘sürpriz’ bir ziyaret yaptı. Bu ziyaretten birkaç gün sonra Lübnan Başbakanı Hariri, İran ve Hizbullah’ı sorumlu tutarak Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da istifasını açıkladı. Hariri’nin üzerindeki Suudi baskısı çok açıktı. Hemen ardından bu hamleye cevap niteliğinde Yemen’in saldırısı gerçekleşti. Veliaht Prens Selman bu saldırıyı da bahane ederek kontrolü ele almak için kendisine karşı muhalefete operasyona girişti.

Lübnan Oyunu

Çin’den Avrupa’ya uzanan İpek Yolu Projesi, Rusya ve Türkiye arasındaki ekonomik anlaşmalar, Türkiye ile İran’ın askeri işbirliği, Katar’ın Avrasya ülkeleri ile yakınlaşması, Suriye’deki partnerlerinin yenilmesi (PYD, IŞİD) ABD’yi, emperyalist planlarını uygulatacak, yeni çözümler aramaya zorladı. Suudi Arabistan operasyonunun hedefinde, ABD ve İsrail’in planlarını bozan, bölgesel başarılarda en önemli role sahip olan iki ülke İran ve Türkiye var.

Bu planlar kapsamında Suudi Arabistan gerginlikler yaratmaya başladı. İlk tehdit Lübnan’a yöneldi. Hariri rehin tutuluyor Riyad’da ve geri gönderilmiyor. Lübnan Cumhurbaşkanı Hariri’ye ülkeye dön çağrısı yaptı. Diğer yandan Suudi Arabistan Lübnan’daki vatandaşlarını ülkeye geri çağırdı. İsrail, Gazze’ye doğru bir askeri harekat hazırlığında. Suudi Arabistan ve İsrail işbirliği ile Lübnan üzerinde oluşturulmaya çalışılan bir müdahale havası var. Hava diyoruz çünkü Lübnan’a ve Hizbullah’a bir müdahale demek İran’a müdahale demek. İran, Suriye ve Lübnan’da Hizbullah, Irak’ta Haşdi Şabi, Yemen’de Ensarullah üzerinden ABD-İsrail-Suud cephesine karşı başarılar kazanıyor. Suudilerin ise İsrail ile birlikte saldırsalar bile İran’a karşı bir savaşta başarı şansları yok. İsrail Lübnan’a yaptığı 2006 saldırısında dersini alıp, Hizbullah tarafından ağır bir yenilgiye uğratılmıştı. Dolayısıyla hem İsrail hem Suudi Arabistan yoğurdu üfleyerek yemeyi tercih ediyor. Lübnan’a doğrudan bir askeri müdahaleyi göze alabilecek güçleri yok. Fakat Katar’a uyguladıkları gibi çeşitli ekonomik ve ticari yaptırımlara başvurabilirler ilk etapta.

Oyunu İran ve Türkiye Bozar

Lübnan gerginliği devam ederken Suudi Arabistan Riyad’da 22-24 Kasım tarihlerinde Suriye muhaliflerini toplayacağını duyurdu. Toplantıda Cenevre kararlarının uygulanması görüşülecek. Yani Astana karşısında başarısızlıklarıyla itibar kaybeden ABD merkezli Cenevre görüşmelerini yeniden canlandırmayı planlıyorlar. Anlaşılıyor ki Suudi Arabistan Batı merkezli Cenevre planlarının yeni merkezi yapılmaya çalışılıyor.

Tüm bu planlar Türkiye’yi yakından ilgilendiriyor. Çünkü Türkiye’nin bölge ülkeleriyle özellikle de İran ile birlikte, ABD enstrümanları PKK, PYD ve IŞİD’e karşı yürüttüğü kararlı mücadele ABD’yi köşeye sıkıştırdı. Astana ülkeleri Rusya, Türkiye, Suriye, İran İdlib’de ortak operasyon yürütüyor. Şimdi Türkiye ve İran’ın hedefinde Kandil var, hemen sonrasında Afrin harekatı konuşuluyor. Dolayısıyla köşeye sıkışan, İkinci İsrail planları suya düşen ABD, Suudi Arabistan hamleleriyle sadece İran’ı değil Türkiye’yi de doğrudan hedef alıyor. Bu düzlemde Türkiye’ye düşen görevler şunlardır:

1. Lübnan’a ve İran’a yönelen ABD-İsrail-Suudi Arabistan merkezli tehditlere karşı kararlı bir tavır sergilemek
2. Suriye Hükümeti ile anlaşmaya varmak
3. PKK, PYD ve IŞİD’e karşı yürütülen operasyonlarda bölgesel işbirliğini arttırmak

ABD-İsrail çetesinin şu an terör örgütleri dışında bölgede kalan tek dostu Suudi Arabistan. Onlar da bunu iyi bildikleri için üslerini Suudi Arabistan’a kuruyorlar. Fakat Suudi Arabistan’a da bu çetenin konuşlandıkları yerleri yakıp yıktığını hatırlatmakta fayda var. Nitekim Suriye’de köşeye sıkışıp kaçmak zorunda kalan terör örgütleri soluğu Suudilerin kucağında alacaktır. Bölge ülkelerinin ve milli ordularının sıkı, kararlı ve ortak mücadeleye giriştiği bu dönemde Suriye’de kaybeden ABD-İsrail cephesinin yeni cephelerde de savaşacak gücü olmayacaktır. Bölge ülkelerinin kaderini değiştirmek üzere geldikleri bu topraklardan kaybederek ayrılacaklar. Başka şansları yok, bizim de ikinci bir şansımız yok.

Elif İlhamoğlu

TGB Genel Başkan Yardımcısı

Uluslararası İlişkiler Bürosu Başkanı

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler