YAZAR
Kaz Dağları oksijen bakımından dünyanın sayılı yerlerinden birisi. Gerek doğal güzelliği gerekse havasının temizliğiyle Kaz Dağları, Türkiye açısından büyük öneme sahip. Fakat Kaz Dağları adını son dönemde farklı bir gündemle çokça duymaya başladık. Kaz Dağları’nda Kanadalı bir şirketin altın madeni işletmesi için doğa katliamı yaptığı gerekçesiyle bir süredir eylemler düzenleniyor. Cem Yılmaz, Şahan Gökbakar gibi ünlü isimlerin “Kaz Dağları’na sahip çıkmasıyla” eylemler büyüdü. Türkiye Gençlik Birliği olarak buradaki tartışmalara karşı Twitter üzerinden bir açıklama yaparak tavrımızı ortaya koyduk. Tavrımız, oradaki eylemcilerinkinden epey farklı.
TGB açıklamasında öne çıkan vurgular şöyle:
- Eylemlerde kamuoyu yanıltılıyor.
- Eylemlerin düzenleyen dernek Avrupa Birliği tarafından fonlanıyor.
- Madenlerimiz yabancılara verilemez.
- Çözüm madenlerin devlet eliyle işletilmesi.
Bu eylemlerin içeriği ve arka planında bir takım aldatmalar ve saptırmalar var. Onları sizlere kısaca sunuyoruz.
KAZ DAĞLARI YALANLARI VE GERÇEKLER
Yalan 1: Kaz Dağları’nda ağaçlar kesiliyor.
Eylemlerin çıkış noktası Kaz Dağları’nda doğa katliamı yapıldığıydı. Kaz Dağları’nda doğa katlediliyor yaygarası koparanlar meselenin aslını araştırmadan atlamışlar belli ki. Çünkü maden faaliyeti için ağaçların kesildiği yer Kaz Dağları değil, Çanakkale’nin Kirazlı mevkii… Konu daha en başından duvara tosluyor.
Yalan 2: 195 bin ağaç kesildi.
Yine meselenin özüne vakıf olmadan “duyar kasanların” düştüğü bir yanlış da bölgede 195 bin ağacın kesildiği idi. Tarım ve Orman Bakanlığı bu sayının 14 binlerde olduğunu açıkladı. Sözde doğaseverler burada da tökezledi.
Yalan 3: Atikhisar Barajı siyanürden zarar görecektir.
Eylemcilerin en fazla dile getirdikleri bir diğer mesele de altın aramada kullanılan siyanürün başta Atikhisar Barajı’na olmak üzere çevreye ciddi zararlar vereceği yönünde. Fakat bunu söyleyenler, bölgenin Atikhisar Barajıyla ilgisi olmadığını bilmiyorlar. Bilgileri yok, fikirleri var! Baraj, Çanakkale’nin su ihtiyacını karşılamakta ve buraya herhangi bir yeraltı suları yoluyla sızma fiziken mümkün değil. Çünkü barajın konumu, akış yönünün tersindedir.
Siyanür kullanımı konusunda da çeşitli muhalif görüşler mevcut. Öncelikle uzman görüşleri tek bir noktada buluşuyor: Sıkı denetim uygulanırsa siyanür sızmasının önüne geçilebiliyor. Ayrıca dünyada altın madenciliğinin %83’ünde siyanür kullanılıyor.
Yalan 4: Ağaçların kesildiği yer Kaz Dağları Milli Parkı içerisinde.
Sit alanında ağaçlar kesiliyor, Milli Park alanında katliam yapılıyor yaygarası koparanların coğrafyayı da iyi bilmediği açık. Çünkü Kirazlı’da maden faaliyetinin yürütüldüğü yer Milli Park sınırları içerisinde değil.
AB TARAFINDAN FONLANAN "DOĞACILAR"
Kaz Dağları sanılan ama aslında Kirazlı’da devam eden eylemlerin başında Kaz Dağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği var. Derneğin arkasındaki destekleyici güç ise dikkat çekici: Avrupa Birliği bünyesindeki Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF).
Bu vakıf, dolayısıyla Avrupa Birliği 2016 yılında Kaz Dağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği’ne para aktarmaya başlamış. Bu hibe, derneğin kendi raporlarına da yansımıştır.
Derneğin faaliyetlerini ve Kirazlı’daki eylemi fütursuzca savunanlar derneğin aldığı bu yardımlardan da haberdarlar mı acaba? Bazıları TGB’nin açıklaması sayesinde bu yardımları öğrendi ama devekuşu tepkisi verdiler, kafalarını kuma gömdüler. Hatta bazıları bu meseleye dair fikir belirtirken “AB fonlarını es geçiyorum” diyor. Doğacılığı, vatanın bağımsızlığına tercih ediyorlar. Doğayı koruyacağım derken AB’nin safına düşüyorlar!
PKK ORMANLARI YAKARKEN "DOĞACILAR" NEREDEYDİ?
Geçen Temmuz ayında Datça ve İstanbul’da büyük çağlı yangınlar çıkmıştı. Kimi kesimler tarafından yangınların AKP tarafıdan otel yapmak bahanesiyle çıkarıldığı söylenmişti. Fakat çok geçmeden yangınları PKK’ya bağlı Halkların Birleşik İntikam Milisleri üstlendi. Sonra ne mi oldu? Otel için ormanlarımız yakılıyor diyenler birden sus pus oldu. Kendilerini PKK’ya karşı tavır alırken göremedik. Orman yangınlarından PKK’yı görmezlikten geldikleri gibi Kaz Dağları meselesinde de Avrupa Birliği’nin yardım gönderdiği eylemlere destek çıktılar.
Orman yangını meselesinde de Kaz Dağları’nda da ortak düşman Türkiye! Meseleye salt “doğa savunuculuğundan” bakamayız. Vatana sahip çıkmak bunu gerektirir. Bu eylemciler Kaz Dağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği’nin AB’den fon almasını sorgulamıyor. Avrupa Birliği neden bu derneğe yardım yapıyor?
“Şu manzarayı görünce içim acıyor” diyenler “işin AB boyutunu es geçiyorum” diyor. At gözlüğünün bazı insanları getirdiği durum malesef budur. Asıl acı manzara buradadır. Çünkü onlarda manzara sevgisi vatan sevgisinin önüne geçmiştir. AB fonlarını sorgulamayanlar, AB’nin Türkiye düşmanlığını desteklemektedir.
Avrupa Birliği bu derneği neden destekliyor? Bunun cevabını tarihçi-yazar Necip Hablemitoğlu öldürülmeden önce yazdığı Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası kitabında vermişti. Hablemitoğlu, “Bergama’da altın aranmasına direnen bazı köylüler ve onlara destek çıkan sözde çevreciler aslında bir Alman komplosunun parçasıdır. Elinde cidi bir rezervi bulunan Almanya rekabet kaygısıyla Türkiye gibi zengin rezervlere sahip ülkelerin altın çıkarmasını istememektedir. Alman vakıfları yöre insanını örgütlemiş, çevrecilik kisvesiyle Türkiye’nin altın üretmesini engellemektedir.” demiştir. Mesele aslında bu kadar basit. Durum bugün de böyledir. Hablemitoğlu, Bergama komplosuyla ilgili Alman vakıflarının duruşmaya çıkarılmasından 8 gün önce bir suikast sonucu öldürüldü.
VATAN DÜŞMANLIĞININ DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ
TGB açıklaması öyle ses getirdi ki bazı sözde medya organı özde FETÖ ve PKK tetikçiliği yapan kuruluşlardan saldırılar peşi sıra geldi. Birgün, T24, Yurt Gazetesi, Halk TV, KRT TV, Gerçek Gündem gibi medya organları ile HDP’den milletvekili olan Barış Atay, TGB açıklaması sonrası yerinde duramadılar. Açıklamada saldıracak yer bulamadıkları için “vicdan kastılar”, TGB’yi doğa düşmanı ilan ettiler.
MİLLİ FABRİKALAR YAPILIRKEN "DOĞA KATLEDİLİYOR" MU DİYECEĞİZ?
Türkiye Gençlik Birliği’ne Kaz Dağları açıklaması sonrası pek çok sözlü saldırı geldi. Bunların arasında “Yerin altı da vatan”, “Madenleri Kanadalı şirket çıkartacak, siz vatana sahip çıkmıyorsunuz”, “Logonuzdaki Atatürk’ü kaldırın” vb. yer alıyor. TGB açıklamasında 2 noktaya parmak basmıştı. Birincisi eylemi düzenleyen derneğin AB tarafından fonlanması ve eylemlerin kamuoyunu yanıltması. İkincisi ise madenlerin tamamen devlet eliyle işletilmesi gerektiği, yani millileştirilmesi. Açıklamanın ikinci kısmına odaklanmayanlar TGB’nin ağaç katliamını desteklediğini söylüyorlar (ki bunlar ilk kısımdaki AB faktörünü de es geçtiklerini söylüyorlar). TGB’nin yaptığı açıklamada verilen mesaj açık ve nettir. Ancak biz yine bu açıklamayı destekleyecek bir örnek verelim.
Cumhuriyet kurulduğunda sanayimiz sıfırdı. Ülkenin tüm sanayi ürünleri ithaldi. Onları da belli başlı tavizler karşılığında edinebiliyorduk. Mustafa Kemal Atatürk’ün askeri, siyasi zaferlerin ekonomik zaferlerle de desteklenmesi gerektiği anlayışıyla vatanın dört bir yanından fabrikalar yükselmeye başladı. Demir-çelik, yün, iplik, şeker, uçak, basma ve birçok fabrika, ülkeyi dışa bağımlılıktan kurtarmak için makine çalıştırdı.
Bu fabrikalar yapılırken de bugünle ekonomik açıdan birçok benzerlik söz konusuydu. Ama fabrikaların yapım aşamasında “Ağaçlar kesiliyor, demir-çelik fabrikasına hayır” denmemiştir. “Doğa katlediliyor, uçak fabrikası yapılamaz” diye slogan atılmamıştır. Bunlar ülkenin milli girişimleridir. Siyasi ve askeri zaferleri ekonomik zaferlerle taçlandıracak hamlelerdir. Bu ve bunun gibi atılımları desteklemek devrimci bir tavırdır. Çünkü emperyalistler ülkemizdeki kaynakları sömürmek için içeriden ve dışarıdan saldırırken “doğa katliamı” yaygaracılığının faydası yok, zararı vardır.
ÇÖZÜM: DEVLET ELİYLE MİLLİ ÜRETİM
Dünya değişmektedir, Türkiye değişmektedir. Türkiye 5 sene önceki Türkiye değildir. ABD’nin Türkiye’deki eli kolu kırılıyor. PKK ve FETÖ bitme noktasına geldi. Şu an Avrupa ve ABD’yle değil Asya ile yakın ilişkiler kuran bir Türkiye’de yaşıyoruz. Geleceğimizi artık başkaları değil bizler inşaa edeceğiz. Fakat bu hiç de kolay olmayacak. Emperyalizm daha da saldırganlaştığı, ekonomik ambargolar uyguladığı bugünlerde bizim de buna çözümümüzün olması gerekmektedir. Türkiye kendi madenlerini kendi eliyle çıkaracak, milli üretimle Batı’ya olan bağımlılığına son verecek.
Kaz Dağları meselesinde daha önce de ifade ettik, bir kez daha söyleyelim: Madenler yabancılara verilemez! Çözüm %100 milli maden işletmelerinde! Ayrıca gerçek doğaseverlik, vatanseverlikten bağımsız değildir. Herkesi TGB’nin “100. yılında 10 bin fidan” kampanyasına katılarak bir fidan almaya davet ediyorum.
Kaan Arslan
Kırmızı Beyaz Genel Yayın Yönetmeni
tgb.gen.tr