Toplumsal Şiddet ve Vatanseverlik Bilinci

Toplumsal Şiddet ve Vatanseverlik Bilinci

Türkiye’nin sorunları derinleşirken, toplumsal gerilim ve şiddet de orantılı olarak tırmanıyor. Her gün bugün bir kadın cinayeti haberi daha görecek miyiz, acaba hangi insanımız durduk yere öldürülecek huzursuzluğunu ertesi güne taşıyoruz. İçimizde büyük bir öfke birikiyor. Bizi bu duygudaşlıkta birleştiren, son derece temel ve yaşamsal bir kaygı: İnsanca yaşamak. İnsanca yaşam, gözlerimizin önünde tecavüze uğruyor, bıçaklanıyor, can çekişiyor. Ve çaresizliğimiz en katı duygularımızı günden güne öğütüyor. Sonunda kendimizi bir deli gömleğine sokulmuş, olup biteni seyrederken buluyoruz. Önümüzde iki seçenek var: Ya yüreğimizi burkan gerçekler karşısında gözlerimizi yumacağız ya da o deli gömleğini yırtıp atacağız.Gözlerimizi yumamıyoruz çünkü ateş bizim mahalleye de sıçradı. Yangının dumanı, nihayet ciğerlerimizde hissediliyor. Ama en boğucu olan, ölümün nefesi. Ege Üniversitesinde bir öğrenci, kanlı bıçaklı bir kavgada hayatını kaybetti. O genci öldüren kimdi? Bir başka görüşe yaşam hakkı tanımayan kafaydı. Vatanseverlere pusular kuran ve kalleşlik yapanlardı. Açıkça koyalım, üniversitelerde eşkıyalığa soyunan PKK’ydı. Doğu’da nasıl Kürdümüzü ateşlere sürüyorsa, nasıl şehit ailelerimizin yüreğine ateş düşürüyorsa, sonunda o yangını üniversiteye taşıdı. Medya yaşananları “karşıt görüşlü öğrenciler” kalıbında sunarak cansızlaştırdı. Öfkesine yenik düşenler ise gözlerini bu olayda açarken, Türkiye’yi çevreleyen ateşe kapayıp yangına körükle gitmeye kalktı.Eğer şiddet siyaset için bir var olma biçimi haline getirilirse, her iki taraf da katil veya maktul olabilir. Bu gerçeği kavrayamazsak, vatanseverliğimizi saraylarından yangını seyredenlere teslim ederiz.Türkiye’de 80 Darbesi, şiddetin gençlik içinde bir siyasi varoluş biçimi ve zorunluluk olarak benimsetilmesiyle gerçekleşti. Bugün İç Güvenlik Yasa Tasarısı’nın öngördüğü polis devletinin koşulları da, görünüşte ona cepheden çıkanların eliyle benzer şekilde yaratılmaya çalışılıyor. Türkiye’nin ancak huzurun ve kardeşliğin tesis edilmesiyle çözülecek sorunları, kardeşliğin dinamitlenmesiyle derinleştiriliyor. Bu koşullarda, milletimizi birleştirmek, milli bir direnç merkezi yaratmak için harcamamız gereken enerjiyi tarihte bize defalarca zarar vermiş bir yola girerek heba edemeyiz. Başka Fıratların canını alacak o kirli değirmene, su taşıyamayız.Vatanseverlik lafla veya saldırganlıkla olmaz.Hedefini belirlemiş, bilinci berrak bir devrimci mücadeleyle olur. PKK’yla mücadele de bu şekilde olmaz. Çünkü artan toplumsal şiddet, bölücü terörün en büyük dayanağıdır. Etnik ayrışmanın lokomotifidir. Bizler aynı Mustafa Kemal gibi, sonuçsuz intikamlar değil, milletimizi birleştirmek ve vatanımızı kurtarmak derdindeyiz. Bizler nihayetinde Cumhuriyet’in vadettiği insanca yaşayacağımız bir ülkenin derdindeyiz. Yürüdüğümüz her yol, kurduğumuz her düş, harcadığımız bütün emekler milletimizin Kürdüyle Türküyle birlikte özgürleşmesini hedeflemektedir. Özgürlüğün, eşitliğin ve kardeşliğin hüküm sürdüğü Türkiye’yi yaratmada buluşmaktadır. Bunun dışında kalan amacı ve hedefi belirsiz eylemler, isteyerek ya da istemeyerek, Türkiye’nin üzerine çöken karanlığı büyütmektedir.Hedefimiz net, fikrimiz ve irfanımız hür! Yaşam, okuma ve söz hakkı tanımayan eşkıyaların tam karşısındayız. Üniversitelerde hoşgörüyü ve huzuru savunuyoruz. Fikrimize ve davamıza güveniyoruz. Vatansever ve insanca yaşamı arzulayan tüm arkadaşlarımıza şu çağrıyı yapıyoruz: Bizi suskunluğa ve çaresizliğe mahkum eden sistemin deli gömleğini yırtıp atalım ve en önemlisi öfkemizi bilincimizle buluşturalım. Çünkü bu kavga, mahalle kavgası değil. Bu kavga, vatan ve hürriyet kavgası!Işıkgün AkfıratTGB Boğaziçi Üniversitesi

Tarih:
Diğer Haberler