İmamoğlu’nun Peşine Takılanlar İçin Son Durak: Pişmanlık

İmamoğlu’nun peşine takılanlar için en hazini de İmamoğlu’nun bütün bu teslimiyetçiliğine rağmen İmamoğlu’ndan kopacak cesarete sahip olamamalarıdır.

İmamoğlu’nun Peşine Takılanlar İçin Son Durak: Pişmanlık
Mirza Çelik
Mirza Çelik
ANKARA İL BAşKANı

19 Mart 2025 tarihinde, Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla beraber Türkiye’de bir hareketlenme başladı. O günün belki de en önemli sorusu şuydu: İmamoğlu’nun peşinde devrimcilik mi olur? Peki bu sorunun önemini anlamayanlar veyahut da yanlış cevaplayanlar Türkiye’nin hangi safına düştüler? 

Son Pişmanlık Neye Yarar?

Cumhuriyet Halk Partisi, Amerikancılığını zirveye taşımak adına her gün yeni bir siyasetiyle karşımıza çıkıyor. Son 1 ayda gerçekleşen bazı olaylara şöyle bir göz atarsak bu tablo iyice kesinleşecektir.

●      Cumhuriyet Halk Partisi yeni bir program oluşturdu ve çöken Avrupa'yla bütünleşme programını kamuoyuna ilan etti. En üzücü kısmı ise, programın kabul edildiği genel kurultayda tek bir itirazın dahi olmamasıydı. Bu programla birlikte CHP kendisini Atlantik zincirleri içerisine tamamen kitlemiştir ve bu kararı oybirliğiyle almıştır.

●      Cumhuriyet Halk Partisi Meclis Üyesi Ömer Kaya Türkmen, Fabrika ayarlarına dönmeliyiz dedi. Fakat, Atatürk maskesi takan CHP, burada fabrika ayarları derken Atatürk’e değil AB’yle uyum süreçlerine, AB’nin kapısında bekletildiğimiz döneme vurgu yapıyor. Yine aynı röportajında, KKTC meselesinde, iki devletli çözüme fazla kilitlendiğini, onun yerine federasyon çözümünün öne çıkması gerektiğini dile getiriyor.

●      CHP Genel Başkanı Özgür Özel, televizyonda YPG’nin Suriye Ordusuna katılmasını mantıksız olarak tarif ediyor ve Suriye’de etnik unsurların tanındığı yeni bir anayasa işaret ediyor.

●      Özgür Özel, Brüksel’e gidiyor ve Batı’dan iktidar dileniyor. Avrupa’ya Erdoğan’ı değil bizi destekleyin mesajı veriyor.

●      CHP kuyruğundakilerin duvara tosladığı sansasyonlardan en dikkat çekeni de Ekrem İmamoğlu’nun Foreign Affairs’te yayınlanan makalesi. Sanki diğerleri ve daha fazlası yeterli değilmişçesine, bazı isimler için dizini dövme seansı tam da burada başladı. Bu da tam şöyle bir diz dövme değil, yeter artık!, diyen yok. Ancak keşke böyle olmasaydı diyen var. Çünkü tövbe haşa, İmamoğlu’na karşı olmayı günümüzde şirk gibi nitelendiren zihniyetler var. 

İmamoğlu’nun Makalesi neden bu kadar tehlikeli?

İmamoğlu’nun makalesinde tehlikeli olmayan ne var ki?

AK Parti iktidarı, Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliğini geciktiriyor. Burada takınılması gereken devrimci tavır: Ak Parti Finlandiya ve İsveç’in NATO üyesi olmasına sebep olarak NATO’yu doğuya doğru genişletiyor. Türkiye’nin güvenlik stratejisini sarsıyor. Bu böyle olmaz.

İmamoğlu’nun makalesindeki tavır: Siz Türkiye’yi bize yönettirin, biz NATO’nun doğuya genişletmesini yarım saat dahi geciktirmeyiz.

Ak Parti iktidarı, AB seçeneğini henüz aklından tamamen çıkarabilmiş durumda değil, üretim ekonomisine geçerek Türkiye’nin zenginleşmesi için gerekli adımları atmıyor.

Burada takınılması gereken devrimci tavır: Avrupa artık çökmektedir, Türkiye için Avrupa’da çözüm değil sadece Avrupa gemisiyle beraber batmak vardır. Türkiye yükselen Asya’daki lider konumuna yerleşmelidir ve üretim ekonomisine yönelerek Türkiye’yi gerçekten bağımsız ve çarşılarında, pazarlarında şenlik olan bir ülkeye çevirmelidir. İmamoğlu’nun makalesindeki tavır: Siz Türkiye’yi bize yönettirin, biz AB’ye kuşkuyla bakmayız. Doğrudan, tıpkı geçmişte olduğu gibi, biz Türkiye’yi AB’nin kapısına bağlarız, onlar bize bir şart sunarlar, biz de sorgusuz sualsiz onları memnun etmeye çalışırız, bunun için onlardan görev bekleriz. Türkiye’yi üretim ekonomisine yönlendirmek yerine güncellenmiş Gümrük Birliği ile Türkiye’yi Batı’nın avucunun içine bakan bir hale sokarız.

Ak Parti iktidarı, KKTC’yi tüm dünyaya tanıtmak adına gerekli adımları atmıyor. KKTC’nin varlığını bölgede tehdit eden ABD ve İsrail’e karşı doğru bir güvenlik stratejisi inşa etmiyor.

Burada takınılması gereken devrimci tavır: ABD’nin Doğu Akdeniz’de yaptığı silah yığınağına karşı harekete geçilmelidir. Bölgesel İşbirliği yaratılmalıdır. KKTC’nin dünyaya tanıtılması adına Asya ülkeleriyle iyi ilişkiler geliştirilmeli ve komşu ülkelere KKTC’yi tanıma çağrısı yapılmalıdır. KKTC derhal Türk Devletleri Teşkilatı’na üye olmalıdır.

İmamoğlu’nun makalesindeki tavır: Kıbrıs’ta, KKTC’yi yok etmek isteyen Trump’la beraber yeni bir çözüm yaratılmalıdır. İki Devletli çözüm siyasetine çok takılmadan federasyon seçeneği değerlendirmeye açılmalıdır.

Ak Parti iktidarı, yükselen Asya uygarlığı ile olumlu ilişkiler geliştirmekte yavaş kalıyor ve denge politikasıyla müttefik ülkelerle ilişkisine zarar veriyor. Amerikan emperyalizmine karşı direnen Rusya’ya karşı, Ukrayna’ya İHA veriyor. TRT’den Çin’e karşı yapılan kara propagandaya ortak oluyor, İran’la ilişki geliştirmek konusunda adım atamıyor.

Burada takınılması gereken devrimci tavır: Türkiye, yükselen Asya’da lider olma potansiyelindedir. Denge siyasetiyle bu potansiyel eritilmemeli ve NATO’dan çıkmak, Atlantik sisteminin zincirlerini kırmak adına cesaret gösterilmelidir. Ak Parti, ABD’den korkarak bölgede güvenliğimizi tehdit eden ABD ve İsrail’in daha fazla inisiyatif ve kuvvet kazanmasına yol açmaktadır. Bu yanlışlardan derhal dönülmelidir.

İmamoğlu’nun makalesindeki tavır: Biz ABD’den korkan olmayız, düpedüz onunla kardeş ve dost oluruz. Onun bölgedeki bütün planları için maşa oluruz. Türkiye’yi ABD’nin öngörülebilir ortağı yaparız. Türkiye için can suyu olan Asya’ya karşı da ciddi mesafeler koyarız. Batmakta olan ABD’nin batmaması için elimizden geleni yaparız.

Ak Parti iktidarı, Atlantik sistemi içerisinde çözüm arayan, enflasyonu emekçinin sırtına bindiren Mehmet Şimşek’i Hazine ve Maliye Bakanı yapmaktadır. Önünde büyük fırsatlar bulunan Türkiye’yi sıcak para ekonomisinden koparamamaktadır. Ekonomide hala Amerika’yı kurtarıcı olarak görmektedir.

Burada takınılması gereken devrimci tavır: Türkiye’nin önünde tarihi fırsatlar vardır. Çok büyük bir genç nüfus, Türkiye’yle ekonomik alanda işbirliği geliştirmek ve karşılıklı çıkar ilişkisi yaratmak isteyen komşularımız vardır fakat Hükümet, ABD’yle olan bağını kökten koparmaya cesaret edemediği için Asya’dan yükselen ve kazan kazan ilişkisine dayanan ekonomik yükselişte tam olarak yerini alamamaktadır. Türkiye, paylaşarak ve üreterek yükselen dünyada yerini almalı ve buradaki ekonomik yükselişte ortak olmalıdır.

İmamoğlu’nun makalesindeki tavır: Asya’yla ekonomik anlamda cılız manada işbirlikleri geliştirmek yerine tam tersine ABD’nin bölgedeki çıkarlarının zedelenmemesi ve yükselen yeni dünyaya karşı ABD’nin güç kaybetmemesi adına Türkiye, Asya ülkeleriyle bazı mecburiyetler dışında hiçbir ilişki geliştirmemelidir. Transatlanlatik ittifakıyla güvenliğini ve zenginliği Batı’da aramalıdır. Güncellenmiş Gümrük Birliği ile beraber, Türk üreticisi kambur ilan edilmeli ve Batılı sermayeye Türkiye pazarı, Türkiye’nin kaynakları ve Türk işçisini emeği peşkeş çekilmelidir.

Yani sözün özü CHP Yönetimi, Türkiye’deki iktidara gelme iddiasını Amerikancılıkla birleştiriyor. Ak Parti’nin ABD’den korkan, Trump dostluğuyla yalpalayan yaklaşımına karşı ABD’ye tamamen teslimiyet programını öne çıkarıyor.

Cumhuriyet Gazetesi Yazarı M. Ali Güller de bu makale için şu ifadeleri kullanıyor: "İnanılır gibi değil. Şu listeyi kimin önüne koysanız, ABD’nin Ankara büyükelçisinin Türkiye’den talepleri sanar!" (Cumhuriyet, 13 Aralık 2025)

Türkiye’nin Bugünkü Krizinin Bilançosu ve CHP Kuyrukçuluğunun Hazin Sonu

Yukarıda yapmış olduğumuz değerlendirmelerden şu sonuca varmak en doğrusu olacaktır.

Hükümetin ABD’den korkarak hareket etme refleksi, denge siyaseti iflas etmiştir. Ak Parti, ABD’den korkarak attığı her adımda Türkiye’nin önündeki fırsatları tepmeye devam etmektedir. Ak Parti’nin Türkiye’yi tek başına yönetme şansı kalmamıştır. 2014 yılında Silivri duvarlarının yıkılmasıyla beraber, Türkiye’de sistemin sonuna gelmiş bulunmaktayız. Mevcut sistem partileri içerisinde Türkiye adına hiçbir çözüm kalmamıştır. Türkiye artık yeni bir aşamadadır. Türkiye, sorunların sadece devrimle çözebileceği bir aşamadadır.

Ana Muhalefet Partisi CHP’nin krizi ise çok daha vahim bir hal almıştır. Hükümetin ABD’den korkmasına karşın ABD’ye tam teslimiyet programını uygulamaktadır. Tüm uluslararası temaslarında da Batı’dan iktidar dilenmektedir. CHP, eninde sonunda Türkiye’de artık ABD’nin iktidar belirleme kuvveti ve şansının olmadığı gerçekliğine toslayacaktır. CHP, kuyruğuna takılanlar da ABD planlarının dümen suyuna girdikleri gerçekliğine toslayacaktır.

Çünkü, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ABD’nin 1952 yılından 2016’ya kadar Türkiye içerisinde örgütlediği gladyo yapısı temizlendi. ABD’nin Türkiye’yi konsolide edecek silahlı bir kuvveti iç cephede kalmadı. TSK’dan ABD’ye bağlı 24 bin subay, Türk Polis Teşkilatı’ndan 30 bin polis, 14 bin savcı ve yargıç temizlenmiştir. Kamu kurumlarından toplam 140 bin FETÖ/Gladyo mensubu temizlenmiştir. Bu, Türk Devleti’nin NATO’ya karşı kazandığı en büyük zaferdir. Türkiye’nin ABD/NATO zincirlerini kırması adına önemli bir dönüm noktasıdır. İşte bu tarihsel koşullarda, CHP’nin tam teslimiyet içerisinde ABD’ye yamanma stratejisi onlara iktidarı değil ancak ve ancak Amerikan emperyalizmiyle aynı mağlubiyete getirecektir.

Türkiye’yi iki kutba sıkıştıran sistem de böylece bitmiştir. Artık sadece Ak Parti ve CHP’nin varlık gösterdiği seçimler dönemi son bulmuştur. Çünkü AK Parti iflas eden denge siyasetiyle birlikte tek başına Türkiye’yi yönetme şansını, CHP de ABD’ye teslimiyet programı ve siyasetiyle iktidar olma şansını kaybetmiştir.

Burada, İmamoğlu’nun peşine takılanlar için en hazini de İmamoğlu’nun bütün bu teslimiyetçiliğine rağmen İmamoğlu’ndan kopacak cesarete sahip olamamalarıdır. Bütün bu sorunların farkına varan M. Ali Güller, yazısında hala İmamoğlu için çözüm yolu aramakta; HKP Genel Başkanı Nurullah Ankut ise şu vahim sözleri sarfetmekte: “Biz, İmamoğlu'nun tam da bu olduğunu yıllar öncesinden biliyorduk. Buna rağmen Tayyipgiller karşısında onu hep destekledik, oy verdik. Bundan sonra da devam edeceğiz Tayyipgiller'e karşı desteklemeye.”

İşte buradaki can alıcı çelişme: Tayyip Erdoğan düşmanlığıyla birlikte muhakeme kabiliyetinin tamamen yok olması. Recep Tayyip Erdoğan’a karşı, “biz senden daha Amerikancıyız” diyeni desteklemenin devrimcilik ve milliyetçilikle nasıl bir bağı vardır? Ak Parti’ye karşı, CHP’nin kuyruğuna takılma siyaseti sadece ve sadece bu temel çelişki içerisinde pişmanlık hissini sürekli ve sürekli yaşama girdabına sıkışmaktan ibarettir.

Devrimci Çözüm ve Tavır

Hükümet zaaf içerisindedir ve milli devleti de zaafa sürüklemektedir. Suriye’de ABD’ye direnen Esad’ın devrilmesinde rol almıştır. Zengezur koridoruna Trump’ın ve Amerikan askerlerinin yerleşmesine sebep olmuştur. Filistin’de ve Doğu Akdeniz’de Trump dostluğuyla beraber ABD’yle uyum içerisinde çözümlere yönelmiştir. ABD’yle LNG anlaşması yaparak müttefiki Rusya’yla arasına duvar örmüştür. Ve sayabileceğimiz daha fazlasını yapmıştır.

Türkiye’de devleti zaafa uğratanlar var ancak Türk milleti ve Türk devleti onlardan daha güçlüdür. Burada çözüm, devleti zaafa sürükleyenlere karşı ABD’ye tam teslimiyetçi çizgide olanları iktidara taşımak değildir. Bu, Türkiye için geri dönülemez hataların önünü açmak anlamına gelmektedir.

Çözüm, milli devletin zaafa sürüklenmesine karşın milli devletin güçlendirilmesi adına hareket etmektir. 2014’de Silivri duvarlarının yıkılmasıyla başlayan devrimci dalgaya güç vermektir. Türkiye’yi, 2014’den öncesine döndürecek tehlikelerin peşinde sürüklenmek ve yalpalanmak değil. Türkiye’nin önünde zorlu bir süreç vardır fakat Milli Devletin Türk milleti gibi bir sahibi, TSK ve Türk Polisi gibi silahlı bir gücü vardır. 

Tarih:
Diğer Haberler