TRUMP’IN ELÇİSİ BARRACK'IN SUÇ DOSYASI

Fiili Misyonu: Türkiye'yi ABD-İsrail eksenine eklemlemek ("hizaya sokmak"), ulus devletlerin parçalanmasına, İkinci İsrail’in kurulmasına çalışmak.

TRUMP’IN ELÇİSİ BARRACK'IN SUÇ DOSYASI

Şahıs: Thomas (Tom) Barrack
Resmi Görevi: ABD Ankara Büyükelçisi ve Donald Trump'ın Suriye Özel Temsilcisi
Fiili Misyonu: Türkiye'yi ABD-İsrail eksenine eklemlemek ("hizaya sokmak"), ulus devletlerin parçalanmasına, İkinci İsrail’in kurulmasına çalışmak.

I. NİYET İLANI: TÜRKİYE'Yİ "YONTULACAK BİR NESNE" OLARAK GÖRMEK

Barrack, henüz Ankara'ya ayak basmadan, ABD Senatosu'ndaki adaylık oturumunda niyetini açık etmiş, Türkiye Cumhuriyeti'ne bir müttefik gibi değil, şekil verilmesi gereken bir nesne gibi yaklaştığını itiraf etmiştir.

ABD’li Senatör Rick Scott’ın 2025 yılı Nisan ayında "Türkiye’yi tekrar hizaya getirmenin (bring to heel) mümkün olup olmadığı" sorusuna tereddütsüz "Evet" yanıtını vermiştir. Görevinin Türkiye'nin ulusal çıkarlarını ABD çıkarları altında ezmek olduğunu kabul etmiştir.

Kendisini Türkiye üzerindeki pürüzleri ve engelleri yontmaya adamış “küçük bir çekiç"e benzetmiştir. Bu ifade, Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsız politikalarına karşı yıkıcı bir rol üstleneceğinin ilanıdır.

Yönetim tarzını İslam tarihinden Muaviye'ye atıfla açıklamış; "Kırbaç yeterli olduğunda asla kılıca başvurmam, dilim yeterli olduğunda kırbaç kullanmam" diyerek, Türkiye'ye karşı gerektiğinde "kılıç" (zor kullanma/darbe tehdidi) seçeneğinin masada olduğunu ama kendisinin Türkiye’yi ekonomik/siyasi/ticari yöntemlerle “hizaya getireceğini” ima etmiştir.

II. TÜRKİYE'NİN EGEMENLİĞİNE VE DEVLET ONURUNA SALDIRILAR

Ağustos ve Kasım aylarında Türkiye Cumhuriyeti yasalarına ve Lozan Antlaşması'na aykırı olmasına rağmen, Fener Rum Patriği Bartholomeos’u "Ekümenik" sıfatıyla ziyaret etmiş ve bu yasadışı unvanı resmen desteklediğini açıklamıştır.

Eylül ayında, ABD Başkanı Donald Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a "meşruiyet verdiğini" iddia ederek Türkiye’nin egemenliğine yönelik hadsizce bir saldırı yapmıştır. Türk devletinin ve Cumhurbaşkanı'nın meşruiyetini Türk Milletinden değil, Beyaz Saray'dan aldığı imasında bulunarak Türk devlet geleneğine saldırmıştır.

Türk yargısının ve devletinin yetkisinde olan bir konuda hüküm vererek, Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması için “2026 yılının Eylül ayı"nı işaret etmiştir. Bu konuyu "Trump ve Erdoğan için önemli" diyerek kişiselleştirmiş ve Türk hukukunu bypass etmeye çalışmıştır.

Aralık ayında, Doğu Akdeniz planlarını anlatırken, Kıbrıs'taki Türk varlığını ve KKTC'nin durumunu, sağlıklı bir vücuttaki "apse"ye benzeterek Türk milletinin davasına hakaret etmiştir.

Türkiye'nin hava savunma egemenliğini hedef alarak, F-35 programına dönüş için S-400 sistemlerinin "işletilmemesi ve elde bulundurulmaması" gerektiğini şart koşmuş, "verimli görüşmeler" adı altında Türkiye'yi silahsızlandırma dayatmasında bulunmuştur.

Barrack'ın kini sadece bugüne değil, doğrudan devletimizin kuruluş temellerinedir. Türk Milletinin emperyalizme karşı başkaldırısının simgesi olan 1919 tarihini hedef alarak, ulus devlet yapımıza olan düşmanlığını şu sözlerle itiraf etmiştir:

“1919'dan beri ulus-devletler tarafından engellenmiş durumdayız. Her devletin farklı bir hükümet türü tarafından yönetilmesi fikri pek iyi işlemedi.”

Bu ifadelerle Barrack, Lozan ile tescillenen sınırlarımızı ve tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti'ni, küresel sermayenin yağması önünde "kaldırılması gereken bir engel" ve "işlevsiz bir fikir" olarak gördüğünü açıkça ilan etmiştir.

III. TERÖR ÖRGÜTLERİNİN AKIL HOCASI

Barrack, diplomatik zırhını kullanarak terör örgütlerini meşrulaştırmaya çalışmış, sınırları değiştirmeyi hedefleyen projelerin sözcülüğünü yapmıştır.

Temmuz ve Ekim aylarında diplomatik teamülleri hiçe sayarak Suriye'nin kuzeyine geçmiş, CENTCOM komutanlarıyla birlikte SDG elebaşı Ferhat Abdi Şahin (Mazlum Abdi) ile görüşmüştür. SDG'yi "müttefik" ilan etmiş, terör örgütünü Suriye'nin geleceğinde siyasi bir aktör yapma planını (özerklik) yürürlüğe koymuştur.

Aralık ayında katıldığı Katar'daki forumda "Irak'ı, Suriye'yi, Libya'yı ikiye bölelim dedik, federal yapı dedik" diyerek ABD'nin bölgedeki parçalama faaliyetlerini itiraf etmiştir. "PKK/YPG ekseninde bir özerklik kurguladıklarını" da burada açıkça beyan ederek, bölgedeki "Balkanlaşma" (parçalanma) sürecinin mimarlarından biri olduğunu kabul etmiştir.

Haziran ayında, mevcut sınırları "yapay" ve "işlevsiz" (Sykes-Picot eleştirisi üzerinden) ilan ederek, etnik ve mezhepsel temelli yeni devletçiklerin (İkinci İsrail/Kürdistan) önünü açacak tezleri savunmuştur.

Türkiye'yi İran, Irak ve Suriye ile çatıştırmak için "Şii Hilali"ne karşı bir "Sünni Dolunayı" projesini ortaya atmıştır. Amacı Türkiye'yi mezhepçi bir eksene çekip bölgemizi çatışmalara sürüklemek ve bu yolla İsrail'in güvenliğini sağlamaktır.

IV. BÖLGEYİ ATEŞE ATMA VE İSRAİL TETİKÇİLİĞİ

Barrack’ın faaliyetleri Türkiye ile sınırlı kalmamış, Lübnan ve Filistin’i de kapsayan geniş bir coğrafyada İsrail’in "Büyük Ortadoğu" hedefleri için tetikçilik yapmıştır.

Ağustos ayında, Lübnan'ın güneyindeki halkı (Hizbullah tabanını) yerinden etmek için "Trump Ekonomi Bölgesi" planını devreye sokmuştur. "Parayı Körfez verecek, halkı oradan çıkaracağız" diyerek demografik yapıyı değiştirme (etnik temizlik) niyetini açıklamıştır. Beyrut'un güney banliyölerini Lübnan ordusunun değil, "yabancı güçlerin" kuşatmasını önererek iç savaşı kışkırtmıştır.

Lübnan'ı "iflas etmiş devlet" ilan etmiş, Hizbullah silahsızlanmazsa "İsrail'in işgal edeceğini" söyleyerek Beyrut'u açıkça tehdit etmiştir. Beyrut'ta gazetecilere "Medenice davranın, hayvanca değil" diyerek sömürgeci kibrini kusmuştur.

Türkiye'nin bölgedeki misyonunun, diğer ülkeleri ve direniş örgütlerini İsrail'in toprak gasplarına ve varlığına "ikna etmek" olduğunu savunmuştur. Türkiye'yi Filistin davasından koparıp Siyonist planın uygulayıcısı haline getirmeye çalışmıştır.

1 Kasım 2025 tarihinde Bahreyn'de düzenlenen IISS Manama Diyaloğu forumunda, Gazze'deki soykırımı ve dökülen kanı hiçe sayarak, Türkiye'yi siyonizmin enerji ve ticaret planlarına dahil etme görevini şu sözlerle ifşa etmiştir:

“Türkiye ve İsrail savaşmayacak. Bence bu olmayacak ve Hazar Denizi'nden Akdeniz'e kadar bir işbirliği göreceksiniz... Çok uzak olmayan bir gelecekte bir ticaret anlaşması imzalanabileceğini, masaya oturacağını göreceksiniz.”

Barrack, Bahreyn'deki bu açıklamasıyla niyetini saklama gereği dahi duymamıştır. Amacı; Türkiye'yi Filistin davasından vazgeçirip İsrail ile "masaya oturtmak" ve Hazar'dan Akdeniz'e uzanacak Siyonist enerji koridorunun jandarması yapmaktır. Türk milletine dayatılan bu "ticaret barışı" maskesi, İsrail'in güvenliğini sağlama planından başka bir şey değildir.

DİPLOMATİK ZIRH DELİNMİŞTİR

Bu dosya, Tom Barrack’ın bir büyükelçiden öte, Emperyalist ve siyonist planların Türkiye’deki elçisi olduğunu somut delillerle kanıtlamaktadır. Göreve gelmeden önce Türkiye'yi "hizaya sokmak için bir çekiç" olacağını itiraf eden Barrack, bu misyonu Türkiye’nin egemenliğini hedef alarak, Lozan'ı çiğneyerek ve devletin meşruiyetine saldırarak sürdürmüştür. Sınırımızda terör örgütü elebaşlarıyla "müttefik" olarak kucaklaşması ve Lübnan, İran, Suriye gibi komşularımızın toprak bütünlüğünü hedef alarak "İkinci İsrail"i kurma planlarını fiilen yönetmesi, diplomatik zırhını delmiştir. Barrack’ın faaliyetleri, Türkiye'nin egemenliğine ve milli güvenliğine yönelik bir numaralı ve acil tehdittir.

İşlediği bu ağır suçlar nedeniyle Tom Barrack, derhal "istenmeyen adam" (persona non grata) ilan edilerek sınır dışı edilmelidir. Tarihten bugüne egemenliğine ve bağımsızlığına yönelen her tehdidi bu topraklarda dize getiren Türk gençliği, bugün de aynı tarihsel kararlılıktadır. Nasıl ki geçmişte Türkiye'yi bölmeye yeltenen ABD emperyalizminin kanlı postallı askerlerinin başına tam 7 kez çuval geçirerek gereken cevabı verdiyse, bugün de "Trump’ın Elçisi" Barrack'ın ülkemizi ve bölgemizi hedef alan küstah tehditlerine karşı daima uyanıktır ve vatan savunmasında görev başındadır.

 

Tarih:
Diğer Haberler