

YAZAR
Günümüzde filmler, diziler ve müzikler önemli bir yere sahiptir. Çabuk etkilenebildiğimiz bu eserler yaşantımıza da yansıyor. Özellikle küçük yaştaki kardeşlerimiz izledikleri dizi ve filmlerdeki karakterleri örnek alarak onlar gibi davranmaya çalışıyor. Bu da hem gelişimleri hem de psikolojileri açısından olumsuz etkiliyor. Tabii ki emperyalizm de bunu sonuna kadar kullanıyor.
Türkiye’nin Atlantik sisteminden çıkışı ve yüzünü Asya’ya dönmesiyle beraber psikolojik savaş da hızını arttırdı. Yabancı medya unsurları hem Türkiye’de hem de bu coğrafyadaki diğer ülkelere sürekli saldırıyor. Suriye’de Esad’ın kimyasal silah kullandığı yönünde haberler yaparak, bunları hazırlayan “Beyaz Baretliler” ekibini kurarak psikolojik savaş yürütüyorlar. Ülkemiz için de hendek operasyonları döneminde “TSK masum halkı katlediyor” gibi haberler yapmışlardı.
Amerikan yapımı birçok filmde Amerika’nın ülkelere “demokrasi” getirmeye çalıştığını görüyoruz. ABD, bu filmleri yaparken aynı zamanda o coğrafyaya karşı da bir psikolojik savaş yürütüyor. Sözde Ermeni soykırımını varmış gibi gösteren, PYD/PKK terör örgütünü kahraman gibi gösteren, Asya ülkelerini terörist gibi gösteren birçok film vardır. Bunlardan biri de geçtiğimiz haftalarda yayınlanan Netflix’in bugüne kadarki en yüksek bütçeli filmi olan “6 Underground” isimli filmdir.
Film, hem Türkiye’yi hem de komşu ülkelerimizi hedef almaktadır. Filmin ana konusu “Turgistan” isimli bir ülkede geçmektedir. İsminden bile hedef aldığı coğrafyayı anlayabiliyoruz. Filmde mülteci kamplarına kimyasal silah atan ve kendi halkına eziyet eden bir diktatör ve bu diktatörü darbe ile yıkıp onun yerine kardeşini getirmeye çalışan özel bir ekip var. Kendi alanlarında uzman kişilerden oluşan bu ekibin başında eski bir CIO olan çok zengin biri var. İstedikleri her türlü silaha ve ekipmana sahip olabiliyorlar. Kendilerini ölü olarak gösterdikleri için kendilerini “hayalet ekibi” olarak tanımlıyorlar. Amaçlarına ulaşmak içinde çeşitli ülkelerde operasyonlar gerçekleştiriyorlar.
Birçok sahnede diktatör, “kendisini ABD’nin desteklediğini” söylüyor ve artık vazgeçtiklerini ima ediyor. Aynı, Irak’ta Saddam Hüseyin’i başa getirip daha sonra “Elinde kimyasal silah var” diyerek öldürmeleri gibi. Diktatörün ölümünü de Amerika destekli darbenin ardından yıkılan Kaddafi’nin ölümüne benzeterek ince mesajlar veriyor.
Turgistan kelimesini kullanmaları, ülkede Türkmence dili konuşulması, diktatörün gemisinin adının “Kısmet” olması ve Asya’da bulunması Türk kültürüne doğrudan yapılan bir saldırıdır. Gençliğin çok sık kullandığı Netflix gibi platformlar, Türk gençliğini milli kimliğinden koparmaya ve yabancılaştırmaya çalışıyor. Bunu da bu tarz filmlerle coğrafyamızı ve bu coğrafyada yaşanan olayları yanlış göstererek yapmaya çalışıyor.
“Demokrasi sevdalısı ABD” filmde de diktatörün kardeşini “demokrasi sever” olarak adlandırıyor. Emperyalizmin “Böl, parçala, yönet” ile coğrafyamızda birçok ülkeye demokrasi(!) getirdiğini hepimiz görüyoruz. Suriye, Irak, Libya gibi ülkelere demokrasi getirmek için giren, oraları yıkıp yakan, kardeşi kardeşe kırdıran bir sistem bu.
Çin’e karşı kullanılan Uygur yalanı, Esad’ın kimyasal silah kullandığı iddiası da verilebilecek örneklerdir. Emperyalizme karşı kim mücadele ediyorsa, kim karşı koyuyorsa oralara hiç durmadan saldırılar geliyor. Bugün Suriye’nin bütünlüğünü bozmaya çalışanlar, Esad’a katliamcı diyenler, sözde barış ve özgür getirmeyi vaat ediyorlar. Kaddafi Libya’sını hatırlayalım, ABD’ye karşı sağlam duruş gösteren, halkın temel ihtiyaçlarını karşılayan, işsizlik seviyesinin ve refah seviyesinin yüksek olduğu bir hükümetti. Bugün ise ikiye bölünmüş durumda.
Emperyalizm, ülkemizde de kör ve yanlış muhalefete destek olarak yaratmaya çalıştığımız birliği bozmayı amaçlamaktadır. Başarıyla gerçekleştirdiğimiz Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı Harekatları emperyalizme vurduğumuz en büyük tokatlardır. ABD’nin kara gücüm dediği PKK’yı süpüren Mehmetçiğimizin emperyalizme karşı sıktığı her kurşun zafere giden yolda birer adımdır.
Peki Amerika Bu Filmlerle Ne Amaçlıyor?
Emperyalizm her tokat yediğinde bu saldırıların geleceğini söylemiştik. Bunları da milli birlik ve bütünlüğü bozmak, devlet düşmanlığını körüklemek, bizleri milli kimliğimizden koparmak için yaptığını biliyoruz. Ülkemizde de diktatörlük söylemleri üzerinden devlet düşmanlığı yaratılmaya çalışılıyor.
ABD’nin bölgede kaybetmesi, komşu ülkelerin birbiriyle işbirliği yapması ve ortak tavırlar alması, mutlaka ABD’yi korkutmuş ve rahatsız etmiştir. Daha önce de FETÖ elebaşı Gülen’i canlandıran bir karakter üzerinden, terör örgütünü aklanmaya çalışan ABC yapımı “Designated Survivor” ve Suriye’deki bir MOSSAD ajanını konu alan The SPY’daki duvara asılı, bölünmüş Türkiye haritasının olduğu filmler yaparak gençliği zehirlemeye çalışmıştır.
Emperyalizm sadece sahada değil filmlerle, kitaplarla, müziklerle de bizimle savaşıyor. RTÜK kararının ne kadar doğru olduğunu ve devamının da gelmesi gerektiğini anlıyoruz. Mehmetçik başarılı operasyonlar gerçekleştirdikçe, ülkemiz yüzünü Asya’da tuttukça, komşu ülkeler ile aramız iyi oldukça, Doğu Akdeniz gibi haklı ve güçlü zaferlerimiz oldukça, bizler gençlik olarak üniversitelerde PKK’ya geçit vermedikçe böyle filmlerden daha çok çıkacaktır.
Ata Pelvanoğlu
TGB Eskişehir İl Yöneticisi
tgb.gen.tr