Anca Beraber Kanca Beraber

Kaybettiğimiz her cana Türkiye’nin birliği ve bütünlüğünün teminatı olmayı bir borç biliyoruz.

Anca Beraber Kanca Beraber
Mustafa Gökmen
Mustafa Gökmen
YAZAR

Atasözleri bir milletin karakterini temsil ederler. Atasözlerimizi inceleyecek olursak birliğe beraberliğe, kardeşliğe ve yoldaşlığa dair birçok örnek buluruz. “Anca beraber, kanca beraber “ sözü, hayatlarımız, işlerimiz kötü gitse de beraber olduğumuzu gösterdiğimiz, milletimizin karakterini tam anlamıyla ortaya koymaktadır.

Büyük Türk milletinin en belirgin karakteristik özelliklerinde biri kenetlenmesidir. Acıda, mutlulukta, sevinçte, hüzünde birbirine kenetlenmesini bilen ve tarih boyunca bu özelliğini kaybetmemiş olan bir milletiz. Milli Takımımız, Dünya Kupası veya Avrupa Şampiyonasında bir maça çıktığında veya aldığımız bir şehit haberinde bir oluruz. Acıyı da, mutluluğu da birlikte yaşarız.

Elâzığ ili, Sivrice ilçesinde, 24 Ocak 2020 tarihinde saat 20.55’te 6,8 büyüklüğünde meydana gelen depremde bugüne kadar 41 vatandaşımız hayatını kaybetti. Bugün itibariyle de arama çalışmaları sona erdi. Bine yakın vatandaşımızın hastanelerde tedavisi devam ediyor. Türkiye genelinde depremin sarsıntısı da Elâzığ’daki halkımızın acısı da hissedildi. Toplumumuzun her kesiminden vatandaşlarımız depremzedelere yardımcı olmak için seferber oldu. Türk Silahlı Kuvvetleri, Kızılay, AFAD, UMKE ve itfaiyemiz başta olmak üzere, birçok devlet kurumu çalışmalarına başlamış ve deprem sonrası mağduriyetleri gidermek için canla başla çalışmıştır. Bunun dışında demokratik kitle örgütleri de üzerlerine düşen görevleri üstlenmiştir.
            Türkiye Gençlik Birliği’nin oluşturduğu deprem komitesi, deprem olduktan 4 saat sonra deprem bölgesine gitmiş ve halen Elâzığ’da çalışmalarını sürdürmektedir. Elâzığ depremi ise Türkiye’de iki farklı tablo ortaya çıkarmıştır. Türk milletinin karakterini anlamak açısından 2 tablo arasındaki farkı anlamak ise çok önemlidir.

“Hepsi benim yakınım”
Elâzığ depremi olduktan sonra tüm Türkiye’de en çok aranan kelime Elâzığ oldu. Hepimiz sosyal medya üzerinden hem halkımızın fedakarlığına hem de kenetlenme gücümüze şahit olduk. Azize ablamızın bilincini kaybetmemesi adına ona umut ve moral olan Emine Kuştepe, enkazda arama yaparken Ayşe Yıldız ve 2,5 yaşındaki çocuğu Yüsra’yı bulan jandarmamızın “Kurtaracağız seni” derken titreyen sesi olduk. Muhabirin enkaz başındaki vatandaşımıza “İçeride yakınınız var mı?” sorusuna “Bu toprakların çocuklarıyız, hepsi benim yakınım” diyerek aldığı cevapla tekrar gurur dolduk. Devletimizin ve görevlilerimizin fedakâr çalışmaları ile umut dolduk. Ordu’dan Konya’ya yastık, yorgan, battaniye, her şeyini Elâzığ’a ulaştırmak için hazır olan halkımızla güç bulduk, güç olduk. Türk milletinin karakterini gösteren bu küçük anekdotların her biri birer kanıttır. Elâzığ depremi sonrası ortaya çıkan ve esas olan ilk tablo da işte budur. Başta devletimiz olmak üzere, halkımızdan milli sporcularımıza, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızdan sanatçılarımıza; Kızılay ve AFAD’a Türkiye genelinde iletilen yaklaşık 60 milyon Türk Lirası destek hem bu deprem için hem de bundan sonraki depremlerdeki önleyici önemler açısından hayati olacaktır. 

Destek Değil Köstek Olanlar
Elâzığ depremi sonrası ortaya çıkan ikinci tablo ise bir yandan üzücü bir yandan da bizlere daha öne atılmak için bir itici güç mahiyeti taşıyor. Devlet tüm kurumlarıyla seferberlik ilan ederken, Türk halkı da bölgeye yardım için kuyruğa girerken, AFAD, UMKE, itfaiye görevlileri saatlerce hiç dinlenmeden görev yaparken milletin acılarını fırsat bilerek devlet düşmanlığını körükleyen bir güruh ise saatlerce klavye başından ayrılmadı. Depremzedelere yardımcı olmak, yakınlarına yol göstermek, devlet görevlilerine güç vermek yerine halkı kışkırtmak, milleti bölmek için çaba sarf eden bu sözde aydınlar, fırsat bulur bulmaz bütün nefretlerini bir çırpıda kusuyorlar.
Destek ve bağış çağrılarına devlet görevini yapmıyor diye saldıranlar, ne yazık ki böyle önemli ve acı olaylarda birlik ve beraberlik ile sorunların çözüleceğini anlamazdan gelenlerdir.
“Enkaz altındayım” gibi yalan bilgiler ile mağduriyeti oynayanlar ne yazık ki vicdanlarını Twitter’da beğeni uğruna kaybetmişlerdir.

İçişleri Bakanımız Sayın Süleyman Soylu’nun “Yalan haber ve yönlendirmeler ile sahte panik dalgası oluşturmak isteyenlere dair tahkikat yapacağız” demesine gözü dönenler, fazla oldunuz derken klavye artistliğinden öteye gitmeyen, duvara bir tane tuğla taşımadan duvar yıkmaya çalışanlardır.

Milletvekili sıfatı taşıyıp, sahte fotoğraflar ile mağdur edebiyatı yapan ve bu tarza alışkın olanlar yazdıklarını en sonunda silmek zorunda kalmak dışında bir işe yaramamışlardır.

İkinci tabloyu değerlendirirken birinci tabloyu hatırladığımızda, aslında ikinci tablonun bizdeki tek olası karşılığının göreve atılmak olduğunu anlıyoruz. Sosyal medyadan kendi çevremize, ilimize kadar her yerde bilinçli ve özverili bireyler olmak, birlik olmak olumsuzlukları silip atacaktır.
Atalarımız “Baş başa vermeyince taş yerinden kalkmaz.” demişlerdir. Türk milleti ve Türk gençliği olarak baş başa veriyoruz, yerde taş bırakmıyoruz!

Nerede Birlik, Orada Dirlik

Türkiye’nin hemen hemen her bölgesinde deprem tehlikesi vardır. Bu bilimsel gerçeği düşünerek geleceği planlamak gerekmektedir. Ülkemizdeki bilim insanları, deprem uzmanları, genç mühendislerimiz, mimarlarımız ve akademik çevrelerin görüşleri ve fikirleri alınarak planlar üretmek ve gerekli önlemleri almak en önemli görevdir. Türkiye Cumhuriyeti birlik duygusunu yaşadığı her süreç ve durumda, büyük işler başarmış, sorunlara çözümleri beraberce üretmiş ve her krizin altından kalkabilmiştir. Türkiye birlik olduğunda terör temizlenmekte, Amerikancı darbeler bastırılmakta, Türkiye her anlamda sorunlarını yapıcı bir şekilde masaya yatırabilmektedir.

Türkiye her kriz veya sorunla karşılaştığında, yukarıda bahsettiğimiz her iki tabloyu da oluşturmak için hazır olanlar vardır. Birinci tablonun renklerini hiç kaybetmemesini, hatta daha da büyük yapıtların bir parçası haline gelmesini sağlamak bizim görevimizdir. İkinci tablonun barındırdığı umutsuzluk, kargaşa ve acıdan beslenenlere Türk milletinin kararlılığı ile göğüs germek de bizim görevimizdir.

Kaybettiğimiz her cana Türkiye’nin birliği ve bütünlüğünün teminatı olmayı bir borç biliyoruz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün de söylediği gibi “Türk milletinin hakkını, saygınlığını, şerefini tanıtma kudreti vardır. Türk vatanının bir karış toprağı için bütün millet bir vücut olarak ayağa kalkar.” Bu irade ile başta Elâzığ halkı olmak üzere tüm milletimize geçmiş olsun.

Mustafa Gökmen

TGB İzmir İl Başkanı

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler