
Yıllardır emperyalizmin uşaklığını yapmış birçok ülke, manda ve himaye adı altında kendi sömürülerine göz yummakla meşgul oluyorlar. Ve bu manda-himaye, bu ülkeler içine öylesine yerleşmiş ki, elinden gelen her türlü dayatmayı uygulatmakta hiç de zorluk çekmiyor.Yüzyıldır süregelen bir yalanı, olabildiğince adapte etmiş durumda emperyalist güçler. Bu yalan yıllardır, insanların bilincine yerleştirilmeye çalışılıyor. Ve bizler yıllarca bu haklı mücadelenin tohumlarını toprağa attık. Bu tohumlar artık yeşermeye başlıyor. Birer fidan gibi bu karanlığın üstüne doğan güneş sıfatıyla, aydınlığa gölge yaparak, ferahlatıyor.Türk milletinin yüzyıldır uğraşını verdiği bu haklı mücadelenin, en birincil yolu olan milli müdafaa, Çanakkale Savaşı’nda boy göstermiştir. Bu milli müdafaa Ya İstiklal Ya Ölüm parolasının hayat bulduğu ve millete ilham veren bir müdafaa olduğu gibi, güçsüz devletlerin güçlü devletlerden aldığı gözdağının devrinin bittiği müdafaadır. İnsanoğlu bu savaşla artık top, tüfek değil, zafere inanmanın en büyük silah olduğunu anlamıştır.İkinci olarak verilen en büyük milli müdafaa örneği, belki de bunların en büyüğü olan Kurtuluş Savaşımız, bizim milli demokratik devrim tarihimizin en başarılısı olarak adını tarihe yazdırmıştır. Ve bu savaş da top ve tüfekle değil, zafere olan inançla kazanılmıştır.Yüzyıldır zafere inancı olmayan milletler, paşa paşa emperyalist güçlerin kucağına yerleşmeyi yeğlemişler ve kaderlerine boyun eğmişlerdir. Ellerindeki her şeyi bu sisteme bağlayarak, en sonunda köleleşen bu milletler, kendi etniğini kaybetmekten kaçamamışlardır.Ve bu milletlerden biri olan Ermenistan, bundan yüzyıl önce doğu vilayetlerinde fazlasıyla taşkınlıklar çıkarmış ve bir çare bulunamaz hale gelmişti. Ermeni çoğunluklu çeteler, milli mücadeleyi zedeleyici hareketlerde bulunmakla beraber, bölgedeki Türk, Kürt ve hatta Ermeni vatandaşları katletmişlerdir.Rus Savaşı’ndan sonra imzalanan antlaşmada Ermenilere önemli haklar verilmişti. Bu antlaşmalardan sonra kurulan iki ermeni partisi vardı. Biri Hınçak, diğeri ise Taşnak idi. Bu partiler kurulmuş ve halk galeyana getirilmek isteniyordu. Bu partilileşmenin bir diğer amacıysa, Birleşik Ermenistan Projesiydi. Bu dönemde Rusların büyük kışkırtmaları altına giren Ermeni çeteleri, birer Rus birliği haline gelmişlerdi.Bu dönemde Osmanlı Devleti, bir çare bulamayınca zorunlu göç yasası çıkartmış ve bölgede huzursuzluk çıkaranları, bu göçe tabi tutmuştu.Ermenilerin yüzyıldır soykırım olarak ilan ettiği bu olayın perde arkasına bakacak olursak, en belirgin yalanlama yine Ermeni Patrikhanesi’nden gelecektir. Çünkü yapılan açıklamada 1 milyon 500 bin Ermeni’nin katledilip soykırıma maruz kaldığı söyleniyor. Fakat arşivlerden gördüğümüz kadarıyla o tarihte Osmanlı’da yaşayan ermeni sayısı, 1 milyon 219 bin civarında. Kendi yalanını ortaya çıkarmalarının yanı sıra Rus ve Ermeni belgeleri incelendiğinde de böyle bir soykırım durumunun sadece uydurma olduğu gözler önüne seriliyor. Bu göç sırasında Ermeniler için güvenlik sağlanmıştır. Ve göçten sonra da can ve mal kayıplarına sebebiyet veren kişiler, cezalandırılmıştır.Tüm bu olaylar belgelerle kanıtlı bir durumdayken hala soykırım yalanı emperyalizmin maşası halinde bulunuyor. Bu soykırımın gerçekliği kanıtlanırsa çıkacak bir milli kimlik kaybından kendine pay biçmeye çalışan emperyalist güçler henüz başarı elde edememişlerdir. Yıllardır kanıtlama çabaları süren, maşa Ermenistan ve kullanıcısı emperyalizm yüzüncü yılda diasporanın çalışmalarını hızlandırmış durumda.Diplomasinin yanında yıllardır PKK terörünü de milli benliğimizi elimizden almak için kullanan bu korkak güçler, AKP-PKK-Ermeni işbirliğini istedikleri gibi kullanıyorlar. Günümüzde terörist başıyla müzakere yapmayı uygun gören bir hükümetin, Ermenilere soykırım yapmadık demesi elbet beklenemez.Kukla oynatır gibi bu üçlü ittifakı oynatan emperyalizmin başarıya ulaşamayacağını bizler biliyoruz.Çünkü emperyalizm ve gericiliğin saldırırken unuttuğu bir güç var; Türk genci ve Türk Gençliği!Bizler, bugün emperyalizme ve gericiliğe karşı, Talat Paşalar, Mustafa Kemaller olmaya geliyoruz.Yüzyıllık bir yalanı inandıracak emperyalizm değil, bu yalanın perde arkasını bilen ve bunu gösterecek bir Atatürk gençliği var. Ve bu gençlik yüzyıl sonra da görev başında olacak. 24 NİSAN 1915 SOYKIRIMIN DEĞİL, BİR MİLLETİ KORUMA UĞRAŞININ TARİHİDİR. TÜRK GENÇLİĞİ TARİHİNİ BİLİR VE SAVUNUR.‘’ TARİHİNİ BİLMEYEN BİR MİLLET, YOK OLMAYA MAHKÛMDUR. ‘’TGB ÇANAKKALE İL SEKRETERİMustafa ŞEN