Doların Yeşili İçin Yeşilyurtlar Katledildi

Cennet vatanımızın her köşesinde insanın baş tacı olduğu, doğayla iç içe mutlu şehirler yaratacağız.

Doların Yeşili İçin Yeşilyurtlar Katledildi

YAZAR

6 Şubat 2019 Perşembe günü… Gün, Kartal’da Sema Sokakta bulunan Yeşilyurt Apartmanı sakinleri ve tüm Türkiye için sıradan bir gün olarak başladı. Apartman sakinleri işlerine, çocuklar okullarına gittiler. Yeşilyurt Apartmanı 8 katlı, 14 daireli, 43 sakini bulunan bir binaydı. Saat 16.00’da herkes için beklenmedik olay gerçekleşti. 8 katlı bina bir anda yerle bir oldu, 21 vatandaşımız hayatını kaybederken onlarca vatandaşımız da yaralandı.

Olay beklenmedik, çünkü bina için herhangi bir riskli yapı tespiti ve tespit başvurusu yok. Yapılan açıklamalarsa olayı gün yüzüne çıkarmaya yetiyor. 8 katlı binanın 3 katı kaçak. Şu an CHP yönetiminde bulunan Kartal Belediyesi’nin olayla ilgili yaptığı açıklamaya göre, binanın imar arşiv dosyasına bakılıyor ve ruhsatsız katlar ve daireler ile ilgili herhangi bir yıkım tutanağı veya para cezası uygulanmadığı görülüyor. İhmalin can aldığı kesinleşen olay ayrıntılar geldikçe aydınlanmaya devam ediyor. İncelediğimiz son haberlere göre de Yeşilyurt Apartmanı bitişiğindeki 10 katlı Yunus Apartmanı’nın da çökme tehlikesi nedeniyle yıkımına başlandı. Üstelik bu apartmanın da sadece 3 katının ruhsatlı olduğu bu olayla ortaya çıkmış oldu.

27 YILLIK YAPI 

Yaşanan olaydan sonra binanın tarihi gün yüzüne çıkmaya başladı. Bina 23 Kasım 1992’de yapılmaya başlanıyor. O dönemde Kartal Belediyesi bugün olduğu gibi CHP yönetimindeydi. Toplamda 5 kat olarak (zemin+4) ruhsatlanan binaya 3 kat ruhsatsız şekilde ekleniyor ve bu katlardaki dairelere 1998’de vergi beyanında bulunuluyor.

Bu tarihler söz konusu olunca akıllara 17 Ağustos 1999 büyük Marmara depremi geliyor. Depremde resmi veriler 17binden fazla vatandaşın hayatını kaybettiğini yazıyordu. Yüzlerce hatta binlerce bina yerle bir olmuştu. Yapılan araştırmalar kaçak yapılanmanın ve deniz kumu kullanmanın bu kayıplarda büyük paya sahip olduğunu, gerekli önlemler alınsaydı depremde can ve mal kaybının minimuma inebileceğini söylüyordu.

Aradan 20 yıl geçmesine rağmen, hala 99 depremi sonrası yapıların güçlendirilmesi için gerekli hasar tespitleri ya eksik ya da yapılmamış durumda. Yeşilyurt Apartmanı bu eksikliklerin yarattığı faciaların son örneklerinden oldu. Depremden 7 sene önce inşa edilmiş, depremden sonra 20 yıldır bakımsız şekilde duran yapı üç gün önce yıkıldı.

Bu koşullarda, henüz gerçekleşmeden bu kadar yıkımın yaşandığı ülkemizde, uzmanlar tarafından gerçekleşmesine kesin gözüyle bakılan, 7’den büyük bir şiddette beklenen büyük İstanbul depremi gerçekleştiğinde yaşanması öngörülen kayıpların yaşanmaması için bir an önce tedbirlerin alınması gerekiyor.

ŞEHİRCİLİK VE BÖLGE PLANLAMA: "PARA"

İmar Barışı adı altında gündemde uzun süre duran olayın aslı aslında çok da barışçıl değil. İmar Kanunu’na eklenen geçici bir madde ile 31 Aralık 2017’den önce yapılmış yapılar için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın belirlediği noktalara başvuruluyor ve “ruhsatsız yapı kayıt bedeli” ödenerek Yapı Kayıt Belgesi veriliyor. Parayı verdikten sonra işler hızlanıyor ve kolaylaşıyor; artık o yapı için ceza kesilmeyecek ve yıkılmayacaktır. Mesele de tam burada başlıyor: Denetimsizlik, insan canına kıymet vermeme, rantçıya sınırsız imtiyaz ve şehirciliği sadece yapı ve para olarak görme...

Yapılan açıklamalar binanın imar barışına başvurduğunu söylüyor. Yani kaçak katlarda oturan apartman sakinleri ruhsatsız yapı kayıt bedelini ödeseydi kaçak katlar da “resmileşeceklerdi” ve olay yasal olarak “normalleşecekti.”

RANTA AÇILAN ŞEHİRLERİN SONU: YIKIM

Bakanlıklar düzeyinde yapılan ihmaller, denetimsizlikler, belediyelerdeki rantçı ihaleler, havada uçuşan imar dosyaları, şehircilik ve bölge planlamasının sadece kaldırım ve yol yapımından ibaret olduğu bir çalışma anlayışı, ranta açılan binalar, araziler… Bu listeyi rahatça uzatabiliriz. Ancak meselenin özüne değinmemiz gerekiyor ki o da tüm bunların yarattığı sonuç ve çözüm nedir sorularının değerlendirilmesidir. Tüm bu ihmallerin ve rantın sonucu çarpık kentleşme olarak karşımıza çıkıyor. Çarpık kentleşmenin başlangıç noktası ise rant. Bir alana serpilmiş çakıl taşları gibi rastgele inşa edilmiş yapılar, kaçak katlar, kaçak binalar, kaçak işyerleri ve insan canının kıymetinin olmadığı kaçak şehirler.

Sadece yapılarda da değil üstelik, o yapıların inşa edileceği arazileri ve arazilerin doğal ortamlarını talan ederek oluşan rant... Maalesef görünen o ki dar gelirli, kıt kanaat geçinen emekçi vatandaşların yaşadığı gecekondu adı verilen kaçak yapılanmalar rant uğruna, kazanç hırsıyla, insan yaşamını önemsemeden kaçak göçek inşa edilen bu binalara göre görece daha güvenli. Çözümse yazımızın devamında...

TÜRKİYE'NİN KAYIP DEĞERLERİ

Zaman zaman hayatımızda yaşadığımız beklenmedik olaylar durumu farklı bir perspektiften değerlendirmemizi, bakış açımızı değiştirmemizi, aslında gözümüzün önünde duran, günlük yaşantımızda yok olan şeylerin zihnimizde canlanmasını ve sorumlularını aramamızı sağlar. Yeşilyurt Apartmanı’nda yaşanan olaylar bizlere bir kez daha içinde kaybolduğumuz şehirlerin tehlikesini gösterdi. Çünkü hayatımızı emanet ettiğimiz binalar, istisnasız tüm sistem partilerinin belediyeleri tarafından zamanında ve günümüzde hala ranta açılan arazilere inşa edilmiş durumda. Kapalı kapılar ardında, günler sürmesi gerekirken dakikalara sıkışan bütçe görüşmeleri, arazi ihaleleri, ruhsat görüşmeleri... İşte bu koşullarda vatanımızın kaybettiği değerler, yüzlerce hatta binlerce vatandaşımızın hayatına mal oluyor.

Toprak, yapıların sağlam olması için en önemli koşuldur. Hem inşa süresince kullanılan malzemeler için, hem binanın sağlam bir zemine inşa edilebilmesi için, hem de en önemlisi insan yaşamı için en önemli unsurlardan biri olması sebebiyle, toprak hayatımızın en önemli yapı taşlarından. İnsanlığın geçim kaynaklarının başında geliyor, insan üzerinde psikolojik olarak olumlu etkiler yarattığı bilimsel olarak kanıtlanmış ve heyelanların engellenmesinde en büyük rolü oynayan ağaçlar toprak sayesinde var oluyor. Betonlarda süren yaşamlarda unutulan bu yapıtaşı yeni betonların inşasında da unutuluyor ve sonuçları çok ağır oluyor. Belediyelerin inşaat firmalarını sıkı denetlemesi ve her bir yapının aşamalarının ince elenip sık dokunması gerekiyor.

İnsan yaşamındaki en önemli unsurlardandır gökyüzü ve deniz. İç dinginliği sağlar, huzurlu toplumların yaratılmasında büyük rol oynar. İlk çağlardan bugüne dek insanlar hem ekonomik hem de toplumsal sebeplerden hep su arayışına girmiştir. İnsanoğlu ekmeğini sudan çıkarmış, iç huzurunu nehirlerde, denizlerde ve okyanuslarda bulmuştur. O günlerden bugünlere bu böyle sürmüş, elleri suyu gözleri ise hep gökyüzünü aramıştır.

Günümüze gelecek olursak, bugün ne denizlerimiz bir dinginlik sağlıyor, ne de gökyüzü. Çünkü ikisini de görmemiz oldukça zorlaşmış durumda. Öyle ki İstanbul’da yaşayıp denizi görmeyen yüzbinlerden bahsediliyor. Gökyüzünü görmekten kastımız ise elbette kafamızı kaldırmaktan ibaret değil. Bilinçsiz dikey kentleşmenin yarattığı sıkışıklık, açık alanların azlığı, beton gökkubbeler.

İstanbul’da yaşayanların daha sık karşılaştığı, ancak Adalar vapuruna binenlerin de görebileceği bir şey vardır. Vapur hareket ettikten bir süre sonra dönüp şehre  bakanalar göreceklerdir ki şehrin üzerinde maviyi içine alan ve yok eden kara bulutlar bulunmakta. Bunlar doğada varolan fırtına bulutları değil, hava kirliliğinin yarattığı kütlelerdir. Hava kirliliğini yaratan unsurların başında motorlu taşıtlar gelse de, yazımızda bolca bahsettiğimiz betona gömülmüş kentler, yok olmuş topraklar, görülemeyen mavinin de bunda payı oldukça fazla. Sistem partileri doların yeşili için doğanın yeşilinden vazgeçmiş, cennet vatanımızı griye boyamıştır. Çözümün ilk ve en önemli adımı ise yıllarca imar için talan edilen ağaçların, yeşilin, doğanın tekrardan oluşturulması.

MUTLU ŞEHİRLER İÇİN DOĞAYLA BARIŞ

Beton keşfedildiğinden bugüne 200 yıldır kullanımı en çok artan şeylerin başında gelmektedir. İnşaat açısından çok önemli, kullanışlı, ekonomik ve dayanıklı bir malzeme olmasının yanı sıra, bilinçsiz kullananların çevreye verdiği hem görsel hem fiziksel zararlar yadsınamaz. Artan konut ihtiyacına karşı da günümüzde hala planlı şehircilikle, doğal malzemelere yönelerek ve doğayla iç içe inşa edilen yapılar gibi akılcı çözümler yerine sonuna kadar beton tercih ediliyor, şehirlerimiz beton yığınlarına dönüyor.

Bugün ülkemizin ihtiyacı olan doğayla barışmaktır. İnsanlığın ilerleyişinde doğanın yeri yadsınamaz ölçüde büyüktür. İnsanlık doğayla birlikte varolmuş ve aynı oranda ilerleyecek, gelişecektir. Parklar, ağaçlandırılan alanlar, planlı ve düzenli şehir ve bölge yapılanmaları, imar ve inşa denetimi, düzenli aralıklarla yapılacak hasar tespitleri ve güçlendirme, gerekirse yeniden inşa etme çalışmaları, kullanılan malzemelere getirilmesi gereken kalite standartları ve denetim, yazımızda tespit ettiğimiz sorunların neredeyse tamamını çözecek, mutlu şehirler yaratılmasına katkı sağlayacaktır.

Ancak bunlar her televizyon kanalında, her konuya ilişkin köşe yazısında ve yazılı medya haberlerinde görebileceğimiz teknik çözümlerdir. Sorunların altında yatan sebepler  kültürel ve yönetimseldir anlayışlardadır. Bu sorunların köklü çözümleri ve yukarı da yazdığımız teknik çözümlerin uygulanması ancak Cumhuriyet kültüründe, Cumhuriyet’in şehir anlayışındadır. Düzenli, planlı, huzurlu şehirler ancak insan odaklı bir bakış açısı güden hükümetler tarafından yaratılabilir. Sistemin yarattığı mutsuz şehirleri, umudumuzla, kararlılığımızla ve mücadelemizle tekrar yaşama döndürecek, Cumhuriyet şehirleri yaratacağız.

Kartal’da yaşanan faciada yaşamını yitiren Yeşilyurt Apartmanı sakinlerine başsağlığı, yaralılara acil şifalar, yakınlarına sabır diliyoruz ve söz veriyoruz: Cennet vatanımızın her köşesinde insanın baş tacı olduğu doğayla iç içe mutlu şehirler yaratacak, acı facianın yaşandığı apartmanın adı gibi yurdumuzu yemyeşil hale getireceğiz.

 

Ali Murat Engin

TLB Genel Başkan Yardımcısı/TGB GYK Üyesi

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler