YAZAR
Turan taktiği, başta Osmanlı Devleti olmak üzere Türk devletlerinin sıkça kullandığı bir savaş taktiği. Literatürde Hilal Taktiği olarak da geçiyor. Savaşan kuvvetler merkez, sol ve sağ olmak üzere üç gruba ayrılarak düşman kuvvetini çevreliyor ve ateş altında bırakıyor. Çevresi sarılan kuvvetin daha dahiyane bir taktiği yoksa yenilmekten başka çaresi kalmıyor.
İşte bugün ABD emperyalizmi, patenti bize ait olan Turan Taktiğini bize karşı uygulamaya çalışıyor. Birbirine zıtmış gibi görünen cepheleri elinde tutarak Türkiye’yi bölme planını güçlendirmeye çalışıyor. Nasıl mı?
Sığınmacılar Dünyaya Nereden Geldi
Sığınmacılar meselesi bugünlerde gündemimizde epeyce yer kaplıyor. Sabahtan akşama kadar bu konu üzerine aşık atılıyor. Kimi zaman sığınmacıların da bir insan olduğu unutuluyor. Sanki bu insanlar bir anadan doğmamış, bir canları yok, nefes almıyorlar, fabrikada üretilmişler gibi davranılıyor. Hele ki yazımızda da sıkça bahsedeceğimiz Ümit Özdağ gibiler, bu insanları mancınıkla ülkelerine fırlatmayı vaad ediyor ki akıllara zarar. Her ne olursa olsun insanın değerini, insanlığın önemini unutmadan konuşmalı ve yazmalıyız.
Sığınmacılar da bir insan, değil mi? Bu dünyaya uzayın derinliklerinden gelmediler. Bir sabah kalkıp, “Haydi sığınmacı olalım” demediler. Onları “sığınmacı” statüsüne iten kimi olaylar neticesinde soluğu başta Türkiye olmak üzere başka ülkelerde aldılar.
Bu insanları yerinden yurdundan eden Amerikan emperyalizmidir. Sığınmacı sorunu, ABD’nin, mazlum milletlerin ülkelerini işgal etme girişimleri neticesinde ortaya çıktı. Suriye, baştan aşağı ABD bombalarına maruz kaldı. Yetmedi, başta PKK ve IŞİD olmak üzere ABD’nin taşeron örgütleri Suriye’yi bölük pörçük ettiler. O nedenle sığınmacı sorununun baş müsebbibi ABD’nin başını çektiği Batılı emperyalist devletlerdir.
Bize sığınmacı sorunu olarak yansıyan bazı Suriyeli insanların savaştan kaçarak vatanlarını terk etmesi olayı ABD’nin bayramıdır. Çünkü Suriyelilerden boşalan savunmasız alanlar PKK ve IŞİD’in genişleme ve büyüme alanlarıdır. Bunun sonucu Türkiye’ye yönelen tehdidin artmasıdır. Yani bu senaryo ABD’nin Türkiye’yi kuşatma planının bir parçasıdır.
Dolayısıyla sığınmacıların ülkelerine dönmesini istemek, emperyalizmin yukarıda yazdığımız planına karşı bir istek oluyor. Fakat işte başta yazdığımız emperyalizmin Turan Taktiği tam da burada devreye giriyor.
Sığınmacılar vatanlarına geri dönsün demek hem sığınmacıların hem de Türk vatandaşların yararınadır. Birkaç münferit örnek dışında kim vatanından, kökünün olduğu yerden ayrı bir yerde büyümek, yaşamak ister?
Fakat bu durumu, dükkan basarak, insanları sorguya çekerek, hedef göstererek, adres vererek, kışkırtma ve provokasyonlar yaparak, kaos çıkarmaya yönelik adımlar atarak siyasete dökerseniz işte o zaman emperyalizmin Turan Taktiğine yem olur, emperyalizmin aleti konumuna düşersiniz.
Çünkü bugün Türkiye’de o ya da bu sebeple kışkırtma ortamı yaratmak isteyen de, Türkiye üzerine kaos senaryoları yazan da ABD’nin kendisidir. ABD derin devletinin kuruluşu olan Rand Corporation raporlarında açıkça Türkiye üzerine kaos senaryoları işleniyor. ABD, kendisine karşı bağımsızlık mücadelesi veren Türkiye’yi karıştırmayı, Suriye’de terör örgütlerine alan açmakla birlikte yürütüyor. Bir taşla iki kuş vurmaya çalışıyor. Turan Taktiğinde olduğu gibi bizi sağdan ve soldan kuşatmaya çalışıyor.
Böylelikle, sözüm ona siz, PKK’ya alan açılması için sığınmacıların geri gönderilmesini istemeyen HDP’ye “vatansever” olduğunuz için karşı çıkarken, doğru programa değil; Özdağ’ın Amerikancı kışkırtma siyasetine sahip çıktığınız anda aslında HDP’nin bağlı olduğu yere bağlanıyorsunuz.
HDP’nin bağlı olduğu merkezlerle Türkiye’nin hangi sorununu çözebilirsiniz?
Türkiye’yi karıştıracak hamlelerle Türkiye’nin hangi sorununu çözebilirsiniz?
Ümit Özdağ da yaptıklarıyla, programıyla ABD’nin Turan Taktiğinin en önünde koşuyor. Atıp tuttuğu “Turan” ABD’nin Turanıdır.
NATO’cu Milliyetçi Olur Mu
Ümit Özdağ kendisini Türk Milliyetçisi olarak tanımlıyor ve sığınmacıları ülkelerine göndereceğini söylüyor. Fakat Zafer Partisi’nin siyasi programında NATO’ya bağlılık vurgulanıyor ve ABD ile iyi ilişkiler geliştirilmesi gerektiği yazıyor.
Birincisi, NATO’ya bağlılıkla Türk Milliyetçiliği olmaz. Her şeyden önce NATO/ABD, Mehmetçiğimizin katili! 15 Temmuz gecesi milletimize bomba yağdıran merkez NATO! FETÖ kumpaslarıyla vatanseverlerimizi hapislere atan NATO! Türkiye’nin başına ne dertler açıldıysa hepsinin kökü NATO! Ne Türk milliyetçiliği ama!
İkincisi, mazlum milletleri bombalayarak sığınmacı sorununu yaratan da NATO/ABD... Sorunu, sorunun kaynağıyla nasıl çözeceksiniz? NATO’yla bırakın sığınmacı sorununu çözmeyi, Türkiye’nin bütünlüğünü tehdit eden milyonlarca daha sorun yaratırsınız.
Sorun Varsa Çözümün Alası Var
Sığınmacı sorunu, 3 küsür milyon sığınmacının içinden çıkan birkaç münferit olaydan kaynaklanmıyor. Sığınmacılar içinde yüzde 1 dahi etmeyen bu olayların zanlıları sınır dışı edilerek zaten gereken cezayı alıyor. Sorun, Türkiye’de bu mesele üzerinden çıkartılabilecek kaos senaryolarından kaynaklanıyor.
Sığınmacıların emperyalizm tarafından işgale uğrayan ve bugün o işgalden temizlenmeye başlayan vatanlarına dönmeleri en az Türk vatandaşlarının olduğu kadar Suriyelilerin de yararına.
Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad neredeyse her gün yeni bir af çıkarıyor. Halkına “vatanınıza dönün” çağrısı yapıyor. Türkiye ancak Suriye ile masaya oturursa bu sorun kökten çözülür. Yalnız Ümit Özdağ gibi, öyle bir yandan bunu savunup diğer yandan Türkiye’yi karıştıracak adımlar atarsanız millet bu tutarsızlığı yemez, yemeyecektir de.
O nedenle emperyalizmin Turan Taktiğini alt etmek için, emperyalizmin bir dayattığına karşı çıkarken diğer dayattığının esiri olmayacağız. Sığınmacı sorunuyla mücadele ederken, bu sorun üzerinden dayatılan kaos senaryolarına da izin vermeyeceğiz. Çünkü baş düşmanımız emperyalizm bize birden çok cephede silah gösteriyor.
At gözlüğü ABD’nin gözlüğüdür. Dikkat!
Ata Ogün KAPLAN
Kırmızı Beyaz Dergisi Genel Yayın Yönetmeni
TGB Başkanlık Kurulu Üyesi