Göktürk İnançları ve Mitolojisi

Gök Tanrı dininde önemli unsurlardan biri tabiata saygıdır. Tabiata saygılarını göstermek için kıyafetlerinden bir barça koparıp ağaçlara bağlarlar.

Göktürk İnançları ve Mitolojisi
Oğulcan Yaldız
Oğulcan Yaldız
YAZAR

İnsanlık çevresinde olan olayları açıklamak için, kendinden üstün bir güce tapınma ihtiyacı duymuş ve çevresinde olan doğa olaylarını bununla açıklamaya çalışmıştır. Türkler tarih boyunca geniş bir coğrafyaya yayılmış, birçok kültürle temas etmişlerdir ve bu temasların sonucunda çeşitli dinleri kabul etmişlerdir. Bu dinler Gök Tanrı, Mani, Buda, Hristiyan, Musevi ve İslamiyet dinleridir. Türklerin tespit edilebilen ilk dini inancından itibaren kabul ettikleri çoğu inanç tek tanrılıdır. Bazen yeni inançlar kabul edilirken eski inançlardan tamamen kopulamamış ve kendi kültürel özellikleri, eski ve yeni inancın özellikleri ile birleştirerek inançlarını bu şekilde yaşamıştır.

Göktürkler de çeşitli inançlarla kendilerinden üstün bir gücün veya olağanüstü olayların olduğu mitolojik karakterlerin var olduğuna inanmıştır. İlkel insan için gök, kutsal olmadan önce de inanılan bir şeydi. İnsanlar zamanla göğün bizzat kendisini tanrı kabul etti. Türkler de önce göğü kutsal bir nesne olarak kabul edip daha sonra göğe Tanrısallık vermişlerdir. Göktürkler Gök Tanrı inancını kabul etmiştir. Gök Tanrı inancının yerleşik hayata geçmiş, tarım yapan topluluklardan daha çok avcılık, hayvancılıkla geçinen konargöçer topluluklara özgü olduğu bilinmektedir. Bu inanç Türklerin ana kültüdür. Bu kült, Kunlar, Tabgaçlar, Gök Türkler, Uygurlar gibi eski Türk boyların da inançlarının başında yer alır. Orhun yazıtlarında Tanrı inancının temelleriyle ilgili bazı bilgilere rastlanmaktadır. Yazıtların ortaya koyduğu dini anlayışın merkezinde en etkin varlık olarak birçok kez adı geçen Tengri görülür. Ancak insanlara yardım etme konusunda tek varlık Tengri değildir. Yer-su ve Umay gibi varlıklar da insanlara yardım eden ikincil varlıklardır. Türk mitolojisinin en eski katmanında doğumla ölümü bir arada tutmak gibi nitelikleri olan Yer Ana, zaman içinde çeşitli etkiler ile Yer-Su, Ötüken, Umay gibi kültlere dönüşür. Yazıtlarda Umay, insanlara kut veren, iyilik yapan yardımcı bir ruh olarak görülür.

Gök Tanrı inancında tanrının dünyaya direk müdahalesi vardır. Tanrı dünyayı yaratıp daha sonra elini ayağını çekti diye bir düşünce yoktur. Gök Türkler’in Çin esaretinden kurtularak İkinci Göktürk Devleti’ni kurmaları, tanrının isteğiyle gerçekleşmiş kabul edilir. Hakanı Türklere tanrı vermiş, budun Hakanı terk edince tanrı tarafından cezalandırılmıştır. Daha somut örnekler verecek olursak Tanrıkut Mete Çin hükümdarına yazdığı bir mektupta, kendisini tahta Gök Tanrı’nın çıkardığını bildirmiş, Gök’ün yardımıyla çevresindeki 26 devleti yendiğini belirmiştir. Günümüze kadar gelen belgelerde de görüldüğü gibi kağanı başa Gök’ün getirdiğine, devleti ve insanların yönetenin de Gök olduğuna inanılmıştır.

Türkçe’de can anlamınla gelen “tin” sözcüğü kullanılmıştır. Bu aynı zamanda soluk demektir. Ölüm soluğun kesilmesi, ruhun bedenden ayrılıp uçması biçiminde düşünülüyordu. Bu yüzdenden bazen öldü yerine günümüzde hala kullanılan uçtu kelimesi kullanılmıştır. Ruhlar insan biçiminde düşünülmediğinden dolayı tapmak için putlar kullanılmamıştır. Gizli güçleri olduğuna inandıkları doğada var olan şeylere kutsallık vermişlerdir.

Doğada gizli güçlerin bulunması Orhun Yazıtlarında yer-su terimiyle yazılmıştır. Bu kavram Türkler’in yararına çalışan manevi güçler anlamında kullanılmıştır. Umay gibi yer-su da yazıtlarda mitolojik izler olarak görülür. Türk mitolojisinde yer-su, gök ve yerin bizzat kendisidir. Ataların himayesindedirler ve korunan kutsal mekan özelliği taşırlar. Aynı zamanda yer-Su, Türk uygarlığında mitolojik vatan anlamını taşır. Bu iki kavram birleşerek vatanı da içine alan mitolojik bir inancı oluşturmuştur. Türkler için bir yerin vatan olabilmesi için yer ve sularına birlikte sahip olmak gerekiyordu. Aynı zamanda yer-sular fiziksel yer olarak değil o yerlerin koruyucuları olarak da geçer. İnsanların hayatları üzerinde iradeye de sahiptirler.

Kutsallık için “ıduk” sözcüğü kullanılmış, sular, dağlar ıduk sayılmıştır. Her boyun bir kutsal dağı olmuş bu dağ ıduk olarak benimsenmiştir. Orta Asya Türkleri arasında en kutsal dağ Ötüken'dir. Ona büyük saygı göstermiş, adaklar sunmuş, kurbanlar kesmişlerdir. Dağlar dışında ormanlar, sular, ateş, gökyüzü, ay ve güneş de kutsal sayılmıştır. Bizans elçisi Zemakhos Orta Asya’da Batı Göktürk sınırına vardığında, Türkler’in onu ve arkadaşlarını alevler üstünden atlatarak kötü ruhlardan arındırdıklarını belirtmiştir. İbadetlerini göğe en yakın yer olan tepelerde yapmışlardır.

Gök Tanrı inancının başka bir özelliği Atalar Kültüdür. Bazı kişiler için duvarlarla örülü bir odada, duvarların resmi o kişinin katıldığı savaş resimleriyle süslenmiş mezarlar yapılmıştır. Ölmüş atalarını kutsal saymışlar, onları koruduğuna inanmışlardır. Ölmüş atalara saygı, onlar için kurban kesilmesi, ailede baba egemenliğinin belirtisi sayılmaktadır. her yılın mayıs ayı ortalarında atalara kurban sunulduğu bilinmektedir. En büyük kurban attır. Özellikle Altaylarda birçok at iskeleti bulunmuştur. Bazı tarihçilere göre Attila’nın ikinci Balkan seferinin nedenlerinden biri, hükümdar ailesine ait mezarların Margus piskoposu tarafından açılarak soyulmasıdır. Türkler erkek ölüleri silah ve değerli eşyalarıyla, ölen hükümdarları altın ve gümüş koşumlu atlarıyla, kadınları da süs eşyaları ve mücevherleriyle birlikte gömmüşlerdir. Bunun nedeni, öbür dünyada ikinci bir hayatın varlığına ve ruhların sonsuza kadar yaşadıklarına inanmalarıydı. Bu şamanizmden gelen bir külttür.

Gök Tanrı dininde önemli unsurlardan biri de tabiata saygıdır. Tabiata saygılarını göstermek için ormandan elde ettikleri kereste ve odunlar için şükran niteliğinde ormandaki bir başka ulu ağaca gidip kıyafetlerinden bir barça koparıp o ağaca bağlamışlardır. Bu kültür günümüzde Anadolu’ya kadar gelmiş birçok yerde üzerine bez bağlanan ağaçlar ortaya çıkmıştır. Gök Tanrı dininde animizim inancı da vardır. Bu inanç her nesnenin bir ruhu olduğu ve doğada bulunan insan dışı canlıların kült haline gelişiyle ilgilidir. Dua ederken Gök Tanrı dışında kabul ettikleri bu kültlerden de yardım istemişlerdir. Gök Tanrı dışında doğayı koruduğuna inanılan bazı mitolojik karakterler de vardır.

Su İyesi

Türk mitolojisinde suyun koruyucu ruhudur. Her su kaynağının bir İyesi bulunur. Suyun derinliklerinde ve kayalıkların arasında bulunun saraylarda yaşarlar. Saçsız, sakalsız ve kaşsız varlıklardır. Bazı inanışlarda deniz kızı olarak da bilinen suyun koruyucusu olduğuna inanılan yarı balık yarı kadındır.

Ülgen

Bazı inanışlara göre Kayra Han’ın oğlu, Tek tanrı inancına göre Gök Tanrı’nın oğludur ve gökyüzünün hükümdarıdır. Hava durumu, verimlilik, doğurganlık gibi konularla ilgilenir. Mitolojik olayların ilk kaynağı olarak bilinir. Aynı zamanda biri beyaz, biri siyah iki taşla gelip, insanlara ateş yakmayı öğrettiği de söylenir. Göğün 16. Katında güneş ve aydan çok uzaklarda yaşadığına inanılır. Sağ ve sol tarafında güneş vardır ve bunlar kendisine ulaşmak isteyen şamanları engellemek içindir. Gökyüzünün koruyucusudur.

Toprak Ana

Toprak Tanrıçası‘dır. Besleyici, barındırıcı ve yaşam vericidir. Kutlu ve güçlü mitolojik karakterlerdendir. Evrenin ruhu olarak tanımlanır ve her arazinin bir iyesi olduğuna inanılır. Türk boylarında eril bir varlık olarak görülür ve Anayurt kavramının simgesidir.

Bunlar gibi daha birçok mitolojik karakter vardır ve Türklerin bu mitlere inanışları tabiata karşı olan saygı ve bağlılıklarını gösterir.

Oğulcan Yaldız
TGB Ankara İl Yöneticisi

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler