Milli Mücadele’nin İki Çizgisi

Mustafa Kemal Atatürk'ün Altı Ok programı, Türk topraklarından çıkmış milli bir programdır ve hala yolumuzu aydınlatmaktadır.

Milli Mücadele’nin İki Çizgisi
Ali Rıza Yığ
Ali Rıza Yığ
YAZAR

Manda sorunu, Milli Mücadele'nin başından itibaren Türk aydınları için birbirine dolandıkları bir düğüm olmuştur. Birinci Dünya Savaşı'nın ardından toplanan Paris Barış Konferansı'nda, gündeme manda sistemi gelmişti. Manda sistemi, görünüşte insancıl olarak gözükse de esasında sömürgeciliğin hukuki bir sisteme oturmuş haliydi. Bu sistemin gündeme gelmesinin ardından Osmanlı Devleti'nde Amerikan mandacılığını savunanlar ortaya çıkmıştı. Bunun sebebi de ülkenin beş farklı mandaya bölüneceğine tek mandada kalması fikri ve hilafet haklarının, saltanatın Osmanlı hanedanlığında kalmasıydı.

Amerikan mandasını seçmek kötünün iyisini seçmekti. Bütün bu olanlar devam ederken Mustafa Kemal ve arkadaşlarının Samsun’dan çıkarak başlatmış olduğu bir mücadele vardı. Manda fikri, Mustafa Kemal'in karşısına Erzurum Kongresi’nde çıktığında yanındaki arkadaşlarına, "Ben milletle kumar oynamam. Muvaffak olacağımızı biliyorum, artık milletlerin kendi kendilerini kurtarmaları devri gelmiştir. Müstemleke (sömürge) devri sona ermiştir." diyerek manda fikrine karşı görüşünü belirtmişti.

Dönüm Noktası: Sivas Kongresi

Mustafa Kemal Sivas'a geldiğinde telgraf yağmuruna tutulmuştu. Mazhar Müfit Kansu bu durum üzerine, "Paşam, galiba Sivas'ta manda meselesi bizi çok üzecek ve yoracak." dediğinde Mustafa Kemal, “Ahmaklar memleketi Amerikan mandasına, İngiliz himayesine terk etmekle kurtulacak sanıyorlar. Kendi rahatlarını temin etmek için bütün bir vatanı tarih boyunca devam edip gelen Türk istiklâlini feda ediyorlar.” diyerek tepkisini dile getirecekti. Sivas Kongresi’nin öncesinde Mustafa Kemal'in etrafında umutsuz, yılgın ve bozguncu birçok isim vardı. Bunlardan biri Halide Edip'ti. Yazdığı bir mektupta, “İtilaf Devleti'nin Türk topraklarını bir savaş ganimeti olarak gördüklerini ve İstanbul'daki aydınlar olarak bütün eski ve yeni Türkiye sınırlarını kapsamak üzere geçici bir Amerikan güdümünü katlanılabilir kötü durum olarak görmüyoruz.” diyordu.

Mandacılığı ateşli savunucularından bir diğer isimse Refet Bey'di. Sivas Kongresi’nde yaptığı bir konuşmada, “Amerikan mandasını tercih etmekte amacın, bütün toplumları esir eden, yürekleri, vicdanları söndüren İngiliz mandasından kurtulmak, ulusların vicdanlarına saygı gösteren Amerika'yı kabul etmektir. Asıl mesele para değildir. Manda ile bağımsızlık birbirine engel şeyler değildir... Yirminci yüzyılda 500 milyon lira borcu, yıkık bir yurdu, pek verimli olmayan bir toprağı ve ancak 10-15 milyon lira geliri olan bir ulus, dış yardım olmaksızın yaşayamaz. Eğer bundan sonra da bu durumda kalır ve dış yardımla kalkınmayacak olursak, belki ileride Yunanistan'ın saldırılarına karşı bile kendimizi koruyamayız... Bundan dolayı, Amerikan mandası her şeyden önce bir kefil ve destek bulmak için gereklidir" diyordu.

Bütün bu umutsuz konuşmaların ardından Tıbbiyeli Hikmet söz istemişti. Hikmet konuşmasında, “Mandayı kabul edemem. Eğer kabul edecek olanlar varsa, bunlar her kim olursa olsunlar şiddetle ret ve tahbik ederiz. Farz-i mahal manda fikrini siz kabul ederseniz sizi de ret eder, Mustafa Kemal’i vatan kurtarıcısı değil, vatan batırıcısı olarak adlandırır ve sizi telin ederiz.” diyerek yerine geçmişti. Tıbbiyeli Hikmet'in konuşması kongrenin üstünde büyük etki uyandırmıştı.

Mustafa Kemal'in önünde iki seçenek duruyordu ya mandacıları seçerek Amerikan mandasını kabul edecek ya da “Ya İstiklal Ya Ölüm” diyerek mücadelesini bağımsız bir devlet kurarak taçlandıracaktı. Tıbbiyeli Hikmet'in ardından Mustafa Kemal söz alarak, “Arkadaşlar gençliğe bakın, Türk milleti bünyesindeki asil kanın ifadesine dikkat edin! Gençler, vatanın bütün ümit ve istikbali size, genç nesillerin anlayış ve enerjisine bağlanmıştır. Evlat sen müsterih ol. Gençlik ile iftihar ediyorum ve Türk gençliğine güveniyorum. Bizler azınlıkta kalsak dahi, mandayı kabul etmeyeceğiz. Parolamız tektir ve değişmez; Ya istiklal, ya ölüm!” diyerek Milli Mücadele’yi zafere ulaştıracak kelimeleri söylüyordu. Geriye tek bir şey kalmıştı, o da mandater sistem üzerinde hala diretenleri ikna etmekti.

Mustafa Kemal, hiç kimsenin aklına gelmeyen soruyu sormuştu. Biz belki Amerikan mandasını istiyorduk fakat Amerika bizim mandasına girmemizi istiyor muydu? Bunun üzerine Amerikan senatosuna bu konu hakkında fikirlerini sormak üzere yazı gönderildi. Amerika konuyla alakalı komisyon gönderme kararı almıştı. Komisyon buradayken Wilson'un başkanlığının sona ermesi ve Amerika'nın yeniden içine dönmesi, Amerikan mandası sorununu ortadan kaldırmaya yardımcı olmuştu. Bütün olumsuzluklara rağmen Mustafa Kemal'in pes eden bir karakterinin olmaması onun bu büyük mücadelede başarılı olmasını sağlamıştır.

Atatürk’ün Mirası ve Gençlik

Mustafa Kemal'den bize birçok miras kalmıştır. Bu miraslardan biri, bize emanet ettiği Cumhuriyet mücadelesi ve bir diğeri de emperyalizme karşı durduğu tavırdır. Biz onun emanet ettiği Cumhuriyet'e sahip çıkmak istiyorsak bu mücadeleye daha da sıkı sarılmamız gerekmektedir. Suriye sınırımızda, mavi vatanımızda bizi tehdit eden emperyalizme karşı amansız mücadele etmemiz gerekmektedir. Devletimizin içerisinden emperyalizme destek veren günümüz mandacılarına karşı Tıbbiyeli Hikmet'in kararlı duruşuyla durmamız gerekmektedir.

Mustafa Kemal'in bize bıraktığı bir şey daha vardır, o da programıdır. Bu program, Altı Ok'tur. Altı Ok programı, Türkiye topraklarından çıkmış milli bir programdır ve hala yolumuzu aydınlatmaktadır. Mustafa Kemal, liseli zamanlardan itibaren hep teşkilatlıydı ve yaptığı işlerin hepsini teşkilatına borçluydu ve teşkilatsız hiçbir sonuca ulaşılamayacağını biliyordu. Günümüzde Atatürkçülerin en büyük görevi, Atatürk gibi teşkilatlı, Atatürk gibi teşkilatçı olmaktadır. Bu teşkilat da Türkiye Gençlik Birliği'dir.

Ali Rıza YIĞ

TGB Denizli İl Yöneticisi

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler