Milli Mücadelenin İlk Kıvılcımları: Samsun'dan Önceki 6 Ay

Mustafa Kemal, Anadolu’ya geçme fikrini İsmet İnönü’ye 15 Ocak 1919'da söylemiştir. Ancak Anadolu’da bir milli mücadele fikri çok öncesinde vardı.

Milli Mücadelenin İlk Kıvılcımları: Samsun'dan Önceki 6 Ay

Mütarekenin Getirdiği Durum

29 Ekim 1914 itibariyle içine girdiğimiz Birinci Dünya Savaşı 30 Ekim 1918 günü Ege Denizi’nin Limni Adası’ndaki Mondros Limanı’na demirleyen Agamemnon adlı savaş zırhlısında İngiliz Amiral Calthorpe’un eşliğinde Rauf Orbay ve heyeti tarafında imzalanan Mondros Anlaşması ile son buldu. Tarihin cilvesidir ki Çanakkale sularında savaşıp amacına ulaşamayan İngiliz zırhlısı Agamemnon, Osmanlı Devleti’nin trajik sonunu getiren bir anlaşmaya ev sahipliği yapmış oldu.

Bu trajik sonun getirdiği mütareke metninin bazı maddeleri şu şekildedir:

Çanakkale ve İstanbul Boğazlarının İtilaf kuvvetlerince işgali kabul edilmiştir.
Dahili asayişe gerekli olan kıtalar hariç olmak üzere, tekmil Osmanlı ordusunun terhisi işbu hükümlerindedir.
İtilaf kuvvetleri kendi emniyet ve selametlerini tehdit altında gördükleri stratejik noktalarını ve yerlerini işgale hak sahibidirler.
Türklerin elinde bulunan tekmil demiryolları kontrol altına alınacaktır.
Telsiz-telgraflarla kabloların bilcümle posta idaresi kontrol altına alınacaktır.
Ermenistan vilayetinde karışıklık çıkarsa orası da işgal edilecektir. Ermeniler yerlerine dönecektir.

Tüm maddeleri açıklamamızın sebebi trajik son için bu kadarını kafi olmasından kaynaklanmaktadır. Mütareke metni teçhizat ve silahların tesliminden, Kafkasya’nın, Hicaz’ın, Suriye’nin, Trablus ve Bingazi’nin ve birçok bölgenin teslimini belirterek devam ediyordu. İstanbul, Ege ve tüm Anadolu kendi kaderiyle baş başa bırakılmıştı.

Mustafa Kemal’in İstanbul’a Dönüşü

Mustafa Kemal Paşa İstanbul’a dönmeden önce “Yıldırım Orduları Grubu Kumandanı” olarak Adana’da bulunuyordu. Bu görevi Çanakkale’de de birlikte savaştığı Limon Von Sanders’ten devralmıştı. Payitahtın ilettiği, “Sadrazam Ahmet İzzet Paşa” imzalı bütün emirlerde mütareke koşullarının uygulanması isteniyordu. Ahmet İzzet Paşa İskenderun’un, Toros tünellerinin İngilizlere bırakılması, askeri teçhizatın İngilizlere teslimi ve ordunun terhisini içeren telgraflar yolluyordu. Buna karşı Mustafa Kemal Paşa ise zaman kazanarak silah ve teçhizatın stratejik bölgelere taşınması ve bazı ordu birliklerini jandarma kuvvetlerine katarak Anadolu içlerine gönderme çabası içindeydi. 6 Kasım 1918’de Payitaht’a verdiği cevapta şu yazıyordu: “Benim karakterime yaptıklarınız uymuyor.” Mustafa Kemal Paşa teslimiyeti kabul etmediği içindir ki Payitaht tarafından 7 Kasım 1918 tarihinde görevine son verildi. İstanbul’a dönmeden önce Ali Fuat Paşa ile yaptığı son görüşmede yine ordu kuvvetlerinin ve teçhizatının Anadolu içlerine taşınmasını istiyordu.

Mustafa Kemal’in İstanbul’a geldiği 13 Kasım 1918 tarihi tarihin bir cilvesidir ki aynı zamanda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunanistan’ın oluşturduğu 55 savaş zırhlısının İstanbul’u fiilen işgal ettiği tarihe denk geliyordu. Haydarpaşa İstasyonu’na inen Mustafa Kemal törenle karşılanır. Arkasından gelen yaveri Cevat Abbas’a dönerek:

“Geldikleri gibi giderler” der.

Mütareke Dönemi İstanbul

Hiç kuşku yok ki İstanbul tarih boyunca hem stratejik anlamda hem de sembolik anlamda çok büyük bir öneme sahip oldu. Bu yüzden 13 Kasım günü boğaza demirleyen 55 zırhlı sadece boğaza demirlemekle kalmıyordu, bir imparatorluğun çöküşünü simgeliyordu. Yıllarca cephelerde savaşmış gencecik subaylar çaresizlik içinde İstanbul’un soğuk rüzgârlar esen dar Arnavut kaldırımlı sokaklarında çaresizce dolaşıyorlardı. İçlerinde beliren hisler öfke ve kinden ibaretti. İtilafçılar, emperyalistlerin işgali sayesinde ihanet kılıçlarını çekmeye fırsat bulmuşlardı. Sokaklarda o dönemin söylemiyle “İttihatçı avı” başlamıştı. Cephelerde vatanları için canını ortaya koyan İttihatçı zabitlere İstanbul’da saldırılar, suikastlar ve aşağılanmalar düzenlendi. “Farmason gâvuru, İttihatçı zabit” söylemi İtilafçılar tarafından İstanbul sokaklarında yankılanıyordu. Enver, Talat ve Cemal Paşalar tüm bu saldırıların olacağını öngörerek İstanbul’dan ayrılmışlardı. Talat Paşa İstanbul’dan ayrılmadan önce İttihat ve Terakki’nin önde gelen kadrolarıyla yaptığı toplantıda şunları dile getirmişti: “Bir şeyler yapılacaktır, bunu kim yapacaktır? Kuvvetli bir el lazımdır. Mesela Mustafa Kemal Paşa… Temiz bir maziye sahiptir. Mağlup olmamış bir kumandandır. Ordu mensupları da kendisini sayarlar. Halk da Mustafa Kemal Paşa’yı sevmektedir. Ben Mustafa Kemal Paşa’nın mühim bir işe soyuncağını düşünüyorum. Kendisi kongrelerde öteki arkadaşlarımızla sıkça münakaşa ettiği bir mebusumuzdur. Ama size söylüyorum, eğer bir şeyler yapmak isterse çekişmeler bir tarafa konmalıdır. Kendisine yardımcı olunmalıdır. Önünü kesmemek, açmak icap eder.” demiştir. Talat Paşa gerçekten de İttihaçılara önemli bir görev vermiştir. Çoğu İttihaçı İstanbul’da Mustafa Kemal ile görüşmüş hatta doğrudan emri altına girmiştir.

Mustafa Kemal Neden Harbiye Bakanı Olmak İstiyordu?

Mustafa Kemal ilk defa 14 Ekim 1918’de kurulan Ahmet İzzet Paşa Hükümeti’nde Harbiye Bakanı olmak istediğini dile getiriyor. Yunus Nadi, Kurtuluş Savaşı Anıları kitabında Mustafa Kemal’in bu konuya ilişkin çok önemli sözleri şöyle aktarıyor: “Ahmet İzzet Paşa oluşturacağı hükümette Harbiye Nezareti’ni bana versin diye Adana’dan telgraf çektim. Kendisi bunu makam, mevki hırsı olarak yorumlamış. (…) Eğer ben o hükümette bulunsaydım işi daha İstanbul’un eşiğinde iken çözerdim. Elbette karaya İtilaf devletlerini çıkarmamak için kesin önlemler alırdım. Ne olacaksa orada olurdu.”

Bu sözlerden ve Mustafa Kemal’in Halep’te ve İskenderun’da aldığı tavırdan anlıyoruz ki eğer Mustafa Kemal Ahmet İzzet Paşa döneminde Harbiye Bakanı olsaydı mütareke koşullarını kabullenmeyecekti.

Mustafa Kemal’in Harbiye Bakanı olma girişimi yalnız bununla sınırlı değildi. İstanbul’a döndükten sonra (13 Kasım) Padişah Vahdettin ile toplamda 6 kez görüştü. Bu görüşmelerde de esas amacı Harbiye Bakanı olmak ve Padişah’ı da alıp Anadolu’ya geçerek milletin seferberliğini pekiştirme ve vatan mücadelesini daha geniş çevrelere yaymaktı. Yusuf Hikmet Bayur’un Atatürk ile görüşmelerinin birinde konu Atatürk’ün İzzet Paşa hükümetinde yer almak istemesine gelmişti.
Bayur:

- İstediğiniz olsaydı ne yapardınız? diye sordu

Atatürk’ün verdiği yanıt ise çok açıktı:

“Padişah ve hükümeti alıp Anadolu’ya çekilir, mütareke ve barış görüşmelerini oradan idare ederdim.”

Tüm bunlardan anlıyoruz ki Mustafa Kemal tüm yurdun işgal edileceğini biliyordu. Bu yüzden önlemleri baştan sıkı tutmak, savaş bakanı olarak işgallere karşı gelmek ve tüm bunlarda başarısızlık sağlanırsa Padişah ve hükümeti alarak Anadolu’ya geçmek istiyordu. Bunun da en büyük sebebi Osmanlı’nın ilk dönemlerinde padişahların halk ile birlikte savaşarak kazanımlar elde etmesiydi. Mustafa Kemal, bu zorlu durumdan tüm kutsal değerlerin bir cephede kenetlenmesi ile aşılabileceğini düşünüyordu.

Tüm bunları destekleyen bir diğer olay da Heyet-i Temsiliye üyesi Mahzar Müfit Kansu’nun 12 Ocak 1920 tarihinde toplanacak olan Mebusan Meclisi için gittiği İstanbul’da Vahdettin tarafından saraya davet edilmesi ve Vahdettin ile görüşmesidir. Mahzar Müfit Kansu bu görüşmede Vahdettin’i açıkça Anadolu’ya milli mücadeleye destek vermesi için davet eder. Ancak Vahdettin bu çağrıya sessiz kalır.      

İstanbul’da Siyasi Girişimler

Mustafa Kemal İstanbul’a geldikten bir gün sonra 14 Kasım 1918 tarihinde yukarıda bahsettiğimiz sebepler gerekçesiyle kabineye girebilmek için Ahmet İzzet Paşa ile görüşmüş ve istifasını doğru bulmadığını, Tevfik Paşa kabinesinin güvenoyu almasına engel olarak kendisinin tekrar hükümete geçmesini gerektiğini dile getirmiştir. İzzet Paşa burada çekimser bir davranış sergilemesine rağmen Mustafa Kemal’in isteğini onaylamıştır. 18 Kasım’da Tevfik Paşa, çoğunluğu sağlayamadığı için 19 Kasım’da oylamanın tekrar yapılması kararı alınıyor. Mustafa Kemal, o gün sivil giysilerini giyerek Meclis-i Mebusan binasına gidiyor. Milletvekilleriyle görüşerek onlardan Tevfik Paşa’nı güvenoyu alamayacağına ilişkin söz alıyor. Ancak Tevfik Paşa hükümeti güvenoyu almayı sağlıyor.

Siyasi bir girişimin vazgeçilmezi elbette propagandadır. Siyasi propaganda ise belirlenmiş araçlarla gerçekleşir. Mustafa Kemal İstanbul’a döndükten sonra Dr. Rasim Ferit Talay’ın kurduğu ve 1 Kasım 1918’de yayın hayatına başlayan Minber Gazetesi’ne ortak olmuştur. Mustafa Kemal’in doğrudan bir yazısı, köşesi olmamasına rağmen, Mustafa Kemal’e ilişkin birçok haber gazetede yer almıştır. Aynı zamanda gazetede Tevfik Paşa hükümetinin güvenoyu almamasını sağlamak ve daha sonra düşmesini sağlamak için aleyhinde propagandalar yapıldığı görülmüştür.

Bu sırada Vahdettin ile de görüşen Mustafa Kemal, Harbiye Bakanı olma yolunda bir ilerleme katedemiyor. Siyasi girişimleri bir bir sonuçsuz kalıyordu. 21 Aralık 1918 tarihinde Meclis-i Mebusan Vahdettin tarafından feshedildi. Bu feshin esas sebebi meclisin yüksek çoğunluğunu İttihatçıların oluşturmasıydı. Tevfik Paşa hükümetinin 18 Kasım’da kurulamaması İttihatçıların direnmesi ile ilgiliydi. Bu yüzden Vahdettin önündeki engelleri kaldırmak adına 18 Aralık 1918’de meclisi kapadı. Meclis tekrar 3 Ocak 1920 tarihinde açılacak, aynı yıl 16 Mart Salı günü İstanbul’un zorla işgali üzerine İngilizler tarafından kapatılacaktır.

Siyasi girişimlerin sonuçsuz kalması, meclisin feshedilmesi Mustafa Kemal’i başka yollar aramaya itiyordu. Bu nedenle gizli bir örgüt kuruldu. (Mustafa Kemal Paşa, Rauf Orbay, Fethi Okyar, İsmail Canbulat) Adı Ayyıldız cemiyeti idi. Amaç ihtilalci yollardan hükümeti düşürmek ve gerekirse padişahı tahttan indirmek idi. İsmail Canbulat, Kara Kemal’in komitacı fikirleri yüzünden kendini geri çekti. Bu geri çekilme Mustafa Kemal Paşa’yı etkilemişti. İşgal kuvvetlerinin hâkim olduğu İstanbul’da neredeyse imkânsız olacak bu girişimden kısa sürede vazgeçildi. Ocak ayında yapmak istediği bu girişimden sonra kesin olarak Anadolu’ya geçmeye karar vermişti. Bundan sonraki hamlelerin neredeyse hepsi Şişli’deki evinde, Anadolu’da meydana gelecek milli mücadelenin adımlarını planlamakla geçti.

Şişli’deki Karargah

İsmet İnönü, Ali Fuat Cebesoy, Kazım Karabekir, İsmail Canbulat, Kara Kemal, Rauf Orbay ve nice vatansevere şahit olmuş bir ev olmasının yanında milli mücadelenin İstanbul’da yanan kıvılcımının karargâhı olma görevini üstlenmiş bir yerdir Şişli’deki ev. Mustafa Kemal Samsun’a çıkamadan önce Anadolu’da öreceği mücadelenin planlarını adım adım burada hayata geçirmiştir. Ali Fuat Paşa’yı Anadolu içlerinde görev almasını sağlayarak, Kazım Karabekir Paşa’nın Erzurum’a giderek görevinin başına geçme konusunda yaptığı ikna çalışmaları, İsmet İnönü’nün var olan hükümette görev almasının gerekliliğinin konuşulduğu yer hep burasıdır.

Anadolu’ya Geçiş Kararı

Mustafa Kemal, ilk defa Anadolu’ya geçme fikrini İsmet İnönü’ye 15 Ocak 1919 tarihinde söylemiştir. Ancak esasında Anadolu’da bir milli mücadele fikri çok daha erken bir dönemde, Adana’da orduların Anadolu içlerine çekilmesi için Ali Fuat Cebesoy’a verdiği talimatta görülmektedir. Mustafa Kemal’in İstanbul’daki siyasi girişimlerin başarısız olacağını anlaması mücadele arkadaşlarının da kolayca ikna olacağı anlamına gelmiyordu. Bu yüzden Ocak ayının ortalarından itibaren tüm mücadele arkadaşlarına İstanbul’da bir çözüm yolu kalmadığını, Anadolu’ya geçmenin, orada bir milli mücadele örmenin gerekliliğini anlatıyordu. Mustafa Kemal her ihtimali gözetiyordu. İstanbul’da “İttihatçı avı” devam ediyordu ve Mustafa Kemal de bazı gazeteler tarafından hedef gösteriliyordu. Bu yüzden Anadolu’ya geçmek için her ihtimali düşünmek zorundaydı. Cevat Abbas’a görev vererek Gebze’de yer alan Tavşancıl köyüne bir Kuvay-ı milliye birliği örgütlemeye yolladı. Cevat Abbas’ın örgütlediği isim ismini Nutuk’ta da duyacağımız Yahya Kaptan’dı. Bu yol üzerinden Mustafa Kemal'in bu yol üzerinden Anadolu'ya geçmesine gerek kalmasa bile daha sonra birçok vatansever bu yol üzerinden Anadolu’ya geçecektir.

Mustafa Kemal’in yüzüne kader gülüyordu. Anadolu’ya geçmenin yollarını inşa ederken resmi bir görevle geçmenin fırsatını buluyordu. Harbiye Nazırı Şakir Paşa, Samsun ve bölgesinde bulunan çoğu Rum köylerinin Türkler tarafından her gün tecavüze uğradığı, bölgede güvenle huzurun sağlanmasının gerekli olduğunu Mustafa Kemal’e iletiyordu. Mustafa Kemal Paşa bu görevi altın bir fırsat olarak görüyordu. Ancak Mustafa Kemal Anadolu’ya geçtiğinde daha büyük yetkilere sahip olacak bir şekilde kendini konumlandırmak istiyordu. Erkan-ı Harbiye Reisi Fevzi Çakmak Paşa’nın yerinde olmaması ve İkinci Reis olan Kazım (İnanç) Paşa ile karşılaşması ile kaderi bir kez daha gülüyordu. Mustafa Kemal, Kazım İnanç ile hem Çanakkale’de birlikte savaşmış hem de Yıldırım Orduları Grubu Komutanı iken orada birlikte görev yapmışlardı. Kazım Paşa Mustafa Kemal’e büyük saygı duyuyordu. Yetkilerin genişletilmesine ilişkin maddeleri Kazım İnanç’a bizzat Mustafa Kemal yazdırdı. Şakir Paşa’nın mührünü ise Kazım İnanç basarak görevi onayladı. Atama yönetmeliğinin onaylanmasının ardından Damat Ferit Paşa’nın da isteğiyle Vahdettin ile son kez görüştü. Bu görüşmede Vahdettin Mustafa Kemal Paşa’ya İngilizlere vatanı peşkeş çekmenin, İstanbul’a hâkim olanlara boyun eğmenin vatanın tek kurtuluşu olduğunu söylemişti. Mustafa Kemal Paşa, son kez Şişli’deki evde annesi Zübeyde, kız kardeşi Maklube hanıma ve manevi oğlu Abdürrahim Tuncak’a veda ettikten sonra doğruca Bandırma Vapuru’na yola koyuldu.

Atatürk’ün İstanbul’da geçirdiği 6 aya baktığımızda vatanın selameti için hükümette Harbiye Bakanı olarak yer alma, Vahdettin’i ve hükümeti ikna ederek, onları da yanına alarak Anadolu’da bir mücadele örmek istediğini görüyoruz. Tüm bu siyasi girişimler sonuçsuz kaldığında ise temas kurabildiği tüm vatanseverlere İstanbul’daki siyasi girişimlerin bir çözüm getiremeyeceğini anlatarak tek çözümün Anadolu’da olduğuna dikkat çekiyordu. Padişah ile görüşmesi, hükümetteki yetkililerle görüşmesi, kabine düşürme çalışmaları ve birçok girişimin çözüm getirmemesi çevresindeki mücadele arkadaşlarının da tek çözümün Anadolu’da olduğu gerçeğiyle yüzleşmesine sebep oluyordu. Bu açıdan İstanbul’da verilen siyasi mücadelenin sonuçsuzluğu, milli mücadelenin yalnızca Anadolu’da olacağı fikrini kuvvetlendirmiştir. Mustafa Kemal’in İstanbul’da kaldığı 6 ay bu yüzden çok büyük öneme sahiptir.

Kaan Yiğit

TGB İstanbul İl Sekreteri

Kaynakça:

1) Coşkun, Alev, Samsun’dan Önce Bilinmeyen 6 Ay, Cumhuriyet Yayınları, İstanbul, 21. Basım, 2013

2) Sorgun, Taylan, Mütareke Dönemi ve Bekirağa Bölüğü, Kaynak Yayınları, 1. Basım, İstanbul, 2017

3) Sadi Borak, Atatürk’ün İstanbul’daki Çalışmaları, Kaynak Yayınları, 1. Basım, İstanbul, 1983

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler