Tanzimat ya da Teslimiyet – 2

Atalarımız ne güzel söylemiş: Parayı veren düdüğü çalar. Türk milletinden alan milletine, ABD’den alan ABD’ye hizmet eder. Denklem basit!

Tanzimat ya da Teslimiyet – 2

YAZAR

Tanzimat Ya Da Teslimiyet – 2:
2021’e Girerken Eller Havaya Diplomasisi ve Tanzimat Sevdalıları

Tanzimatçılar Batı emperyalizminin içimizdeki çocuğudur. Tanzimatçılar için Batı aydınlanmasının ehemmiyeti yokken, Batı’nın çürümüş gitmiş siyasal-sosyal yapısıyla kuşanmak lazımdır. “Vatan”, “hürriyet” ve “millet” gibi kavramlar, Tanzimatçılar eliyle Osmanlı’da yasaklanmıştır. Bugünkü temsilcileri farklı yöntemlerle aynı amaca hizmet etmeye devam ediyor.

Devrimci hareketlerin ezildiği Batı, 19.yy’daki konumunu çoktan kaybetmişti. Türk, Rus, İran, Çin devrimi gibi toplumsal uyanışlar, devrimlerin Avrupa’dan Asya’ya kaydığını gözler önüne seriyordu. Sovyet Devrimi’nin önderi Lenin, “İlerici Asya, Gerici Avrupa” tezini tam olarak böyle bir dönemde ortaya atıyordu.

İlericilik eşit değildir Batıcılık. Ancak Türkiye’nin 1945 yılından bugüne kadar Atlantik sisteminde yer almasıyla birlikte çürümüş Batı, devrimciliğin ve ilericiliğin anavatanı ilan edildi. Maalesef ki bunda Atatürk’ün en yakınındaki isimlerden Falih Rıfkı Atay gibi Batı destekçilerinin büyük payı vardır. Fransız devrimini iyi inceleyen ve Aydınlanma öncülerini okuyup tartışan Atatürk, en büyük düşman olarak Batı emperyalizmini işaret ediyordu. Atatürk, Batıcı değildi!

Mustafa Kemal Paşa, Afganistan’ın bağımsızlığının dördüncü yılında Ankara’daki elçilik binasında bu fikirlerini en açık haliyle dile getirmiştir: “Biz Türkiyeliler Asyai bir milletiz, Asyai bir devletiz.” Atatürk’ün başlattığı mücadele Doğu’nun bütün mazlum milletlerinde Batılı emperyalist devletlere karşı uyanış yaratmıştır.

Önce Vatan!

Her etki beraberinde tepkiyi de doğurur. Batıcılık, emperyalizme teslim olmaktı. Tanzimatçıların karşısına Yeni Osmanlılar adıyla anılacak ilk Jön Türkler çıktı. Tanzimatçılar şekil değiştirse de onların karşısına dikilenler her zaman oldu. İttihad-ı Osmani, İttihat ve Terakki, Müdafaa-i Hukuk ve Cumhuriyet Halk Fırkası hep ana bir amaca hizmet etti: Önce Vatan!

Öncelik vatanı yabancı boyunduruğundan kurtarmak mı yoksa Batı’ya yamanmak mı? Tanzimatçılar tarafını seçti, peki ya biz?

Vatan olmadan emek, hukuk, laiklik hatta Cumhuriyet mücadelesi dahi olmaz. Üstünde mücadeleler verebileceğiniz bir “vatan” bulamıyorsanız karnınızın doymasının da bir önemi yoktur. Her işin başı vatanı savunmak!

“Hükümet Gitsin De Nasıl Giderse Gitsin!”

Atatürkçülüğü “sosyal demokrasi” zannedenler olduğu gibi, devrimciliği de “Tanzimatçılık” zanneden yığınlar türedi. Daha doğrusu türetildi. Artık iktidara giden her yol mübahtı. Özgürlükler ülkesi ABD ve medeniyetlerin beşiği (!) Avrupa, Neo-Tanzimatçıların yeni sığınağıydı. Oraya kapıkulu olmak lazımdı.

Şimdilerde ABD Başkanı olan Biden, daha seçilmeden Türkiye vaatlerini açıklamıştı: Türkiye’nin iktidarını askeri yolla değil, ancak demokratik yöntemlerle devirmek. Çünkü askeri yol 15 Temmuz 2016’da denenmişti ve Amerikancı-Fethullahçı darbe girişimi bastırılmıştı. ABD, en sadık elemanlarını 15 Temmuz darbe girişiminde ele verdi. Çok değil, bundan yaklaşık bir sene kadar önce ABD Başkanı Trump, Türkiye’yi ekonomisini mahvetmekle tehdit ediyordu.

Ne bu şiddet, bu celal? Gölge CIA olarak adlandırılan Rand Corporation kuruluşunun 2020 yılının başında yazdığı rapor, “Türkiye’nin Milliyetçi Rotası” başlığıyla çıkmıştır. İçerisinde ABD’nin tedirginlikleri ve Türkiye’yi bu yoldan döndürmenin çareleri aranmıştır.

Aranan Kan Bulundu

Biden başta olmak üzere Atlantik sisteminin yüreğine su serpen Neo-Tanzimatçılar meclisten, televizyon programlarından, gazetelerdeki yazılardan kendilerini daha bir cesaretle göstermeye başladı. ABD ve Avrupa emperyalizmi aradığı damarı da kanı da buldu.

Biden’a bel bağlayanlar, “ikinci dönemde bütçeyi devralacaklarını” meclisten ilan ettiler. Ortada seçim görünmüyor. Peki ya bu öngörü neye dayanıyor? Biden’ın Türkiye rüyasını gerçek kılmak için hizmette sınır yok! Sırada bekleyen bekleyene.

ABD’nin hazır ettiği fonlar boşa akmayacak. ABD Türkiye Büyükelçiliği yaklaşık bir ay kadar önce fon dağıtacağı kurum ve kuruluşları açıkladı. ABD’nin “özgürleştirme” ve “demokratikleştirme” paketi içerisinde dernekler ve önemli yayın kuruluşları vardı. Bu fonlar, Türkiye’nin felç edilmesi için yapılacak propagandaya gidecek. ABD’nin paketinin maksadı “demokratik değerlerin güçlendirilmesi”ni içeriyor. Emperyalizmin demokratik değerlerini sözde güçlendirdiği Irak, Afganistan ve Suriye örnekleri önümüzdedir.

Atalarımız ne güzel söylemiş: Parayı veren düdüğü çalar. Türk milletinden alan milletine, ABD’den alan ABD’ye hizmet eder. Denklem basit!

“Medet Ya Batı” diyerek ellerini havaya kaldıranlar da çırpınmaktadır. ABD ve Avrupa’dan demokrasi dileniyorlar. CHP Genel Başkan Yardımcısı Ünal Çeviköz, katıldığı uluslararası bir panelde Türkiye’yi şikayet ederek Biden'dan demokrasi beklediklerini ifade etti. Bu talep, 2020 model Tanzimatçılıktır.

Sevr Antlaşması’nın mimarlarından, İngiltere menşeili bir düşünce kuruluşu olan Chatham House’a Abdullah Gül’den yıllar sonra İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu gitmiştir. İstanbul’un büyükşehir belediye başkanı Chatham House’a belediyenin çalışmalarını aktarmaya gitmediğine göre maksadı nedir?

İmamoğlu’nun başında bulunduğu İBB, ABD tarafından 5 milyon dolarlık bir hibeyle ödüllendirilmişti. 200 yıldır ABD başta olmak üzere, tüm emperyalist güçler belli bir amaç doğrultusunda Türkiye’ye maddi yardımlarda bulunmuşlardır. ABD kaynaklı para, iyi niyet uğruna kullanılmayacak. Yukarıda değindiğimiz “demokrasi” diyetinin bir parçası olsa gerek.

Türkiye’nin parasını ödediği F-35’ler bile ABD tarafından verilmeyecektir, verilmez. Mustafa Kemal Paşa’nın Ankarasına İngiliz parasının girdiği nerede görülmüştür? Düşmanınızdan para da silah da alamazsınız. Ekrem İmamoğlu’nun Atatürk ile ilgisi öyle görünmektedir ki, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda boynuna taktığı frak kadardır. Yani Tanzimatçıların ilericiliği taklitçilikten ibaret gördükleri gibidir.

“Türkiye’ye muhalefet” edenlerin ortaklaştığı en güncel meselelerden biri de S-400’ler. CAATSA yaptırımlarına “ah vah” edenlere bakıyoruz, Türkiye’ye güvenmeyenler ve çareyi Türkiye’nin dışında arayanlardır. ABD’nin yaptırımları içimizdeki Amerika’yı, Avrupa’yı, yani doğal olarak yeni Tanzimatçıları da bir bir ortaya dökmüş vaziyettedir.

Sonuç Yerine

Sistem aynı sistem, denklem aynı denklemdir. Oyunu temsil edenler değişmiş ancak roller aynı kalmıştır.

Keçecizade Fuat Paşa gitmiş, yerine Ünal Çeviköz gelmiştir. Mehmet Emin Ali Paşa gitmiş, Ekrem İmamoğlu gelmiştir.

Tarih göstermiştir ki;

  • Tanzimatçılar teslimiyetçidir, Jön Türkler mücadeleci.
  • Tanzimatçılar Batı özentisidir, Jön Türklerin ayakları bu topraklara basar.
  • Tanzimatçılar taklitçidir, Jön Türkler özgün.
  • Tanzimatçılar mandacıdır, Jön Türkler bağımsızlıkçı.
  • Tanzimatçılar vatansızdır, Jön Türklerin vatanlarından değerli hiçbir şeyi yoktur.

Safımız belli. Jön Türkler 150 yıldır ayakta!

Okan Özkan

TGB Genel Sekreteri

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler