YAZAR
Tarihte teşkilatçılık önemli bir yere sahiptir. Tarihte kurulmuş olan tüm devletler ve teşkilatlar bir teşkilatçılığın ürünüdür. Günün ihtiyaçlarını uygun kendisini yenileyen bu yapılar varlığını sürdürmüş ve ilerlemiş, gelişmelere uygun şekilde teşkilatlanamayanlar ise zaman içerisinde yıpranarak tarih sahnesinden çekilmiştir. Çünkü hayat durağan değildir ve yaşanan gelişmeler o günün ihtiyaçlarına göre pozisyon almayı gerektirir. Etki alanı gün geçtikçe büyüyen, hedefleri her geçen gün artan devlet ve teşkilatlar basit bir teşkilatlanma modeliyle ayakta duramaz ve yönetilemez. Gücüne ve hedeflerine uygun olarak kendisini yenilemesi gerekir. Devlet ve teşkilatlar içinde bulundukları sürece uygun kendisini yenilemekte ve hedefleri doğrultusunda çalışmalarına devam etmektedir. Bunu başaranlar kendisini ileri atmakta başaramayanlar ise gerilemektedir.
Türkiye Gençlik Birliği de kurulduğu ilk günden itibaren teşkilatlarını günün ihtiyaçlarına ve hedeflerine uygun olarak düzenlemiş, kurullarını yenilemiş ve güçlenmiştir. Bugün üniversitelerde TGB’nin rakipsiz bir güç olduğunu üniversite öğrencisinin önderi olduğunu sıklıkla dile getiriyoruz. Üniversitelerimizde diğer tüm örgütler dağılırken veya etkisiz kalırken TGB her geçen gün etkisini arttırdı ve öğrencinin sorunlarına cevap veren bir güç haline geldi. Elbette bunu sağlayan unsurlar arasında TGB kadrolarının çalışkanlığı da var fakat ana unsur TGB’nin izlemiş olduğu doğru politikalardır. TGB yapay gündemlerle uğraşmadı. Türkiye’nin ve gençliğin gerçek gündemlerine değindi. Türk ordusu sınır içinde ve ötesinde terör örgütlerini ezerken Mehmetçiğin yanındayız dedi, Türkiye Akdeniz’de haklarını koruma mücadelesi verirken Mavi Vatan Kampanyasıyla yurdun dört yanında Mavi Vatanımzın önemini anlattı, PKK kuyruğuna takılan örgütler Selahattin Demirtaş’a özgürlük isterken TGB HDP kapatılsın kampanyaları yaptı Diyarbakır annelerinin yanında saf tuttu. Kılıçdaroğlu, Meral Akşener, sözde solcu örgütler ABD’den demokrasi dilenirken TGB ‘’Kanlı postallarınızla bu topraklarda gezemezsiniz’’ diyerek ABD askerinin başına çuval geçirdi ve Türk milletinin bir kez daha göğsünü kabarttı. Yani TGB yaptığı her eylem ve kampanyayla Türk milletinin taleplerinin sesi oldu.
Çözümsüz Değil Çözüm Üreten Teşkilat
Türkiye bugün büyük sorunlarla boğuşuyor. Elbette gençlik bu sorunların dışında değil. Üniversite öğrencileri barınma sorunu yaşarken kimi örgütler parklarda, üniversite ve yurt kapılarında yatma eylemleri yaparak gençliği çözümsüzlüğe mahkum etmeye çalıştılar ve hiçbir destek bulamadılar. TGB bu çözümsüzlüğe karşı düzenlediği barınma kampanyasıyla çözüm yollarını ortaya koydu. Kamu misafirhanelerinin öğrenciye açılması, yurt sayılarının arttırılması için çalışmaya başladı. Düzenlediği imza kampanyasıyla binlerce öğrenciye ulaştı onlarla bu sorunun çözümü için çalışma yürüttü ve binlerce yurttaştan destek aldı. Çalışmanın sonunda gençliği çözümsüzlüğe mahkum etmeye çalışanlara karşılık binlerce öğrenciyi yurtlara yerleştirdi. Türkiye ekonomik sorunlarla boğuşurken bu ülkede yaşanmaz, gençlik yurtdışına kaçmak istiyor gibi Türk gençliğini yansıtmayan yapay söylemlere karşı gençliğin ülkesinde çalışmak istediğini üretmek istediğini 29 Ekim’de yaptığı büyük bir mitingle ilan etti. Gençliği çözümsüzlüğe mahkum etmek isteyenlere karşı çözümün adresini oldu.
Bugün Türkiye ve dünya yeni bir devrim sürecinin içerisinde. Emperyalist kuşatmanın yıkıldığı, ulus devletlerin yükseldiği bir dönem yaşıyoruz. Emperyalizm Afganistan’dan uçak tekerleğine tutunarak kaçıyor, Suriye’de piyonlarıyla birlikte toprağa gömülüyor, Akdeniz’in serin sularında boğuluyor. Emperyalizm, “mahv ve nabut oluyor”. Elbette emperyalizm yenilginin acısıyla son çare olarak zincirlerinden boşanmış kuduz bir köpek gibi saldırmaya devam ediyor. Yunanistan üzerinden binlerce tankla, uçakla ve askerle Türkiye’yi tehdit ediyor. Sosyal medya üzerinden yalan haberler ve içeriklerle insanları yönlendirmeye çalışıyor. Yayınlamış olduğu dizi ve film içerikleriyle gençliği milli kültüründen kopararak kendisine bağımlı hale getirmeye çalışıyor. Tüm saldırılara karşı TGB’ye ihtiyaç gün geçtikçe artıyor. Ülkesinin ve gençliğin sorunlarına çözümler arayan gençlik Şırnak’ta, Mardin’de, Trabzon’da, Edirne’de Türkiye’nin dört bir yanında TGB mücadelesine katılıyor. Tüm üniversitelerde gençlik TGB’nin yönettiği topluluklara üye oluyor ve mücadeleye atılmak istiyor. Bu noktada bizlere düşen görev Türk gençliğini bu mücadeleye kazanmak ve onların kendisini ispat edebileceği, bu mücadeleye katkı sunacakları alanlar yaratmaktır. Unutmayalım bugün mücadeleye katılan her arkadaşımız Türkiye’nin tarihini değiştirecek olan bu teşkilatın birer neferi ve gelecekteki yöneticileridir.
Tek Rakibimiz Kendimiziz
Rakipsiz güç olmanın bir sonucu olarak artık üniversitelerde en büyük rakibimiz biziz. Bundan dolayı artık kendimizi aşmalı ve kendimize karşı mücadele vermeliyiz. Örgütlenmede dar kalıpçı anlayışlar yerine yeniyi aramalıyız. Unutmayalım, her alan bizler için birer mücadele alanı bu alan kimi zaman sanatla kimi zaman öğrenci yemekhanesine gerçekleştirilen zamla ortaya çıkar. Görev vermede tutucu değil ve cesur olmalıyız. Görevler sadece başkanlık, sekreterlik, propaganda gibi görevlerden oluşmaz. Mücadele alanı büyüdükçe ve örgütlenme atılımını arttırdıkça görevler şekillenir ve ihtiyaçlar ortaya çıkar. Biz bu ihtiyaçları tespit edeceğiz ve o görevleri vereceğiz. Düşüncemiz bu görevi hangi arkadaşa versek değil bu arkadaşa ne görev verebiliriz olmalı. O arkadaşı doğru tahlil etmeli ve ona görev yaratmalıyız. Kurduğumuz atölyeler, çıkardığımız dergiler görev verecek yeni alanlar açar. Okullarda çıkardığımız dergiler arkadaşlar için yeni görev alanları olduğu kadar öğrencinin gündemine değinen onların kendisini bulduğu bir alan olmalı. Dergilerimiz ince bir işçilikle okulda öğrencinin aradığı birer yayın olmalı. İl yönetimlerimiz, topluluklarımız birbiriyle iyi anlaşan dar ekiplerden değil en geniş katılımının olduğu ve fikirlerin yarıştığı kurullar olmalı. Mao Zedong’un ‘’Yüz Çiçek Açsın Bin Fikir Yarışsın’’ sözünü kurullarımızda işletmeliyiz ve o fikirlerden en doğrusuna ulaşmalı, yeni fikirlerle örgütümüze alan açmalıyız. Türkiye siyasetine doğru ve etkili müdahalelerimizle yakaladığımız başarıyı kampüslerimizde taçlandırmalıyız. Kampüslerde bulunan sorunlara müdahalelerimizle öğrencinin önünde olmalı, okullarımızda “TGB çözer” anlayışını yaymalıyız.
Örgütlenmenin sınırı yoktur. Örgütlenme bizim ufkumuz kadardır. Ufkumuzu ne kadar geniş tutarsak o ölçüde örgütlenir ve büyürüz. Şimdi önümüzde duran süreç bizim ufkumuzun en geniş olması gereken dönemdir. Dünyada her şey zıttı ile var olmuştur. Bugün üniversitelerde en etkin güç olduğumuza göre bugün kendi zıttımızı kendimiz yaratacağız. Bizim zıttımız dünümüzdür. Düne savaş açmazsak her günümüz aynı olur ve zıttımızla mücadele edemeyiz. Bundan dolayı düne savaş açacak ve her geçen gün yenilenen ve büyüyen örgütler haline geleceğiz.
Yazımızı Mao Zedong’un ‘’İşimiz çok zaman yok dünya dönüyor hayat zorluyor on bin yıl çok uzun sarıl güne sarıl saate’’ sözleriyle bitirelim. Eğer iddiamız Türkiye’nin teşkilatı olmaksa işimiz çok ve dünyada yaşanan gelişmeler bizi beklemeyecek. Bundan dolayı geçen her saniyenin kıymetini bilecek ve geçen her saniye teşkilatımızı daha ileriye taşıyacağız.
Erol Aslan
TGB Genel Sekreter Yardımcısı