
Küçüklüğümüzde bir çok çocuğun yaşadığı bir hikaye vardır. Okul bahçelerinde top oynamayı hep çok sevmişizdir. Okul saatlerinde oynamaya doyamayıp bunu saatlere yaymışızdır. Annemizin akşam ezanı okunmadan gel sözünü hep ıskalamışızdır. Saatler, saatleri almıştır. Topla oynama keyfimizi kimseye vermek istememişizdir…Ta ki o çocuk gelene kadar. O çocuk(!) geldiğinde topla oynama hevesimiz kırılır, kimi zaman topumuzu alır ve kimi zamanda götürür birkaç gün sonra geri getirir. Çocuk, bizim hayatımızdaki en güzel özneyi almaya çalışmaktadır. Nitekim çocuğa karşı mahallilerde ve sıra arkadaşlarımızda büyük bir öfke başlar. Topu vermeme isteği kuvvetlenir. Arkadaşlarımızla konuşuruz ve bir daha topu vermeme iradesini ortaya koyacağımızın sözünü veririz. Topumuzu alan çocuk, okul bahçesine gelir, ummadığı tepki ile karşılaşır. Artık topu çalınan çocuk, örgütlenmiştir. Arkadaşları ile dayanışma içerisindedir. Ve o çocuğa ağzının payını verir. Ve artık ezan saatine kadar, top oynama günleri geri gelmişti. Top oynama isteği için verilen savaş, topu çalan çocuğun yenilmesi ile son bulmuştu…Top HırsızlarıSüreç içinde yaşımızın ilerlemesi, politik düşünme faaliyetlerinin artması, insanlığı topu koruma mevzisinden farklı bir mevziye itmiştir. Hakim sınıflar için bu mevzi, ortadoğuyu kana bulayıp bölmeye çalışırken, bizim için ise vatan savunması vermeye itmiştir.Şimdi sorumuzu tekrardan canlandıralım ? Topumuzu kim neden çalıyor?..Özellikle son 1 ayda yaşanan terör faaliyetleri, toprak altında gömülü olarak bulunan sorunları ortaya çıkardı. Çünkü açılım ve çözüm sürecinin bir gün biteceği çok belliydi. Yaklaşık bir aydır 60’tan fazla askerimizi, polisimizi şehit vermemiz hatta doktorlarımızı öldürecek kadar pervasızlaşması ‘’ top hırsızlarını ‘’ daha net bir şekilde ortaya koyuyor. Abd’nin stratejik piyonu olan Pkk ülkemizdeki top hırsızlarının birinci aktörüdür. Ve emperyalizm güdümlü bu aktörün en büyük rolü Türkiye’yi parçalamaktır.Top Hırsızlarına Karşı Haklı Savaş Genel başkanımız Çağdaş Cengiz 1 Eylül Dünya barış günündeki yazısında çok da açık bir şekilde ortaya koymuştu. Dünyada haklı ve haksız savaşlar vardır, onlara kalacak olursa Mustafa Kemallerin verdiği savaş haksız savaştı ! Ve İngilizlere karşı verilen savaş birçok ölüme yol açmıştı !..Ama tarihte savaşlar da ikiye ayrılıyor. Haklı savaşlar ve haksız savaşlar...Rusya’da Kızıl ordunun beyaz orduya karşı savaşı, Çin’de Kızıl ordunun Guamintang hükümetine karşı savaşı. Ve elbette ülkemizde emperyalizme karşı savaşan halkımızın savaşı…20. Yüzyılda verilen bütün savaşlarda ikiye ayrıldı. Emperyalist ülkelerin hükümetleri, halkı emperyalist çıkarları için savaşmaya zorladılar. Lloyd George hükümet tipindeki bu hükümetler, halklarını emperyalist savaşa karşı kışkırttı. Emperyalist savaşa karşı çıkmayı yasaklayarak, savaşa karşı olarak faaliyet yürüten bütün dernekleri kapattı. Ama tarihteki devrimci savaşlar halktan korkmayı bir yana bırakalım, halk ile birlikte hareket etti. Halkın verdiği destek ile birlikte büyük savaşlar kazandı. Amerika’nın kara müttefiki olan ve varlığını emperyalist ülkelerin desteği ile sürdüren, İşid ile bir ay bile savaşamayacak kadar zavallı olan bir terör örgütüne karşı yürütülen savaş haklı bir savaştır. Bu haklı savaş bölgedeki Türkün ve Kürtün tekrardan birlikteliğini sağlayacak bir savaştır. Mao’nun o önemli sözünü tekrardan anımsamakta fayda var. ‘’ Haklı savaşlar, milyonlarca insanın ölüp ölmediği ile değerlendirilemez. Tarihin gerici unsurları ile savaşılıyorsa bu savaşlar haklı savaşlardır. Bu savaşların sonucunda, uzun süreli barış dönemleri kapımızdadır ‘’ . 20.YY’da tarihin geri unsuru ile verilen ve milli kurtuluşları için savaşan bütün ülkelerin savaşları haklı savaşlardı. Barış hemen şimdi diyenler kendisini hangi cephede konumlandırıyorlar? Savaşı apansızca sürdüren bir gücün yanında olmak hangi barışların önünü nasıl açacaktır? Kuşkusuz buna verecekleri cevap yoktur. ‘’ Yurtta barış, dünyada barış ‘’ sözü neden ulusal kurtuluş savaşı verdiğimiz dönemde değil de daha sonradan ortaya çıktı? Çünkü emperyalizmin barışı, bütün bir halkı köle yapmaya zorluyordu…Ölümlerden Yaşam ÇıkarmakNe zaman bir insanımız ölse vicdanlarımız ayağa kalkar. Terör olaylarının ve savaş koşullarının olduğu dönemlerde ne yazık ki ölümler artmaktadır. Fakat ölümle yaşam arasında bir karşıtlık olduğu gibi, aynı zamanda da birliktelik vardır. Bir canlının ölmesi, aynı zamanda bedenin toprağa karışması ile birlikte birçok organizmanın canlanmasına neden olacaktır. Bu olay doğada ki birçok yasa için geçerlidir. Büyük savaşların olmasını elbette istemeyiz. Ve her insanımızın can güvenliğinden kendimizi sorumlu tutarız. O nedenle devrimcilerin en büyük görevi, var olan ölümleri sonlandırmak ve bir yaşam döngüsüne çevirmek olmalıdır. Fakat burada şu ayrımı net bir şekilde koymazsak kendimizi acımasız bir savaş cephesinde buluruz. ‘’ Tarihin geri unsuru kimlerdir ve biz onlara karşı nasıl konumlanmalıyız? ‘’. Evet işte bu sorunun cevabını verdiğimizde kendimizi uzun sürecek bir barışın, arifesinde ise haklı savaş mevzisinde buluruz. Ve işte o zaman topu çalan çocuğu doğru tespit edip, neşe dolu top oynayacağımız günlere ulaşabiliriz…TGB SAKARYA İL BAŞKANIUTKU GÜNGÖR