YAZAR
Önceki gün haber sitelerinde 5 büyük zincir marketin arasında yapmış olduğu yazışmalar ortaya çıktı. Yazışmaları okurken içinde bulunduğumuz krizi kimlerin nasıl fırsata çevirdiğini, vatandaşların, üreticilerin alın terlerinin nasıl sömürüldüğünü okuduk. Üç beş şirketin daha fazla para kazanmak, milleti kazıklamak adına nasıl organize olduğunu gördük. (1)
Ne yazık ki kendi ülkesine, halkına yabancılaşan hatta düşmanlaşan bu zincir marketlere karşı yalnızca ceza yazmakla yetiniliyor. Oysa gözlerimizin önünde bizleri dolandıran fırsatçılara karşı daha etkin mücadele etmek gerekiyor. Çünkü bu sorun üreticisinden tüketicisine kadar bütün kesimleri etkilemektedir.
TEKELLEŞEN ZİNCİR MARKETLER
Fahiş fiyat artışlarının tek müsebbibi Şok, A-101, Migros, BİM, CarrefourSA gibi piyasada tekel haline gelmiş zincir marketler değildir fakat içinden geçtiğimiz süreci kendi ceplerini doldurmak için kullanmaları nasıl bir tehlike ile karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.
Neredeyse her sokakta, caddede iki üç tane bu zincirleşmiş marketlerden görüyoruz. 2016 yılından bu yana zincir market sayıları 2 kattan daha fazla artmış durumda. Örneğin 3 bin mağazaya sahip olan ŞOK bugün 8 bin 145 noktada bulunuyor. Diğer bir zincir market olan BİM’in ise Türkiye genelinde tam 9 bin 274 mağazası bulunuyor. Ve bu sayılar her geçen gün daha da artıyor. Özellikle pandemi sürecinden bu yana da karlarına kar eklemiş durumdalar. (2)
Bakkallar, yerel marketler neredeyse kalmamış durumda. Kalanlarda zincir marketlerle rekabet edemedikleri, kendilerini döndüremedikleri için kapanmanın eşiğinde. Artan kriz yüzünden her geçen gün küçük esnafın üzerindeki yük katlanıyor.
Kartel haline dönen bu zincir marketler dolayısıyla piyasada rahat rahat at koşturuyor. Yazışmalarda da ortaya çıktığı üzere istedikleri gibi fiyatları ayarlayıp, arttırmaktadırlar. Bu da devletin otoritesine, milletin emeklerine zarar veriyor. Elindeki parayla ay sonunu getirmeye çalışan vatandaş tekelleşmiş bu yapılara muhtaç hale gelmiştir.
FİYATLAR NASIL ARTIYOR?
Türkiye kapsamlı bir üretim programını uygulamaya koymadığı müddetçe şüphesiz fiyat istikrarsızlığı devam edecek. Dolara karşı savaş yalnızca söylemlerle olmaz. Gerçek şu ki Türkiye hala pek çok malı dışarıdan ithal ediyor. Dolayısıyla döviz bağımlılığı devam ediyor. Bunun sonucunda da Türk lirası karşısında yükselen dolar pazarlarımızı daha çok vuruyor.
Burada kazanan, zincir marketleri olayında gördüğümüz gibi yalnızca bir avuç şirkettir. Örneğin üreticinin üretim yapması için gerekli olan gübre, ilaç, mazot gibi ihtiyaçlarının maliyetleri her gün artarken üretici kendi ürününe fiyat belirleyememektedir. Hatta sadece üretici değil, devlette bu fiyatlara müdahale etme noktasında çok sınırlı bir özgürlüğe sahip durumda. Üretici ürününü çoğu zaman maliyetlerinin altında satmak zorunda kalıyor. Çünkü fiyatı belirleyen üreticiden ürünü alan tüccarlardır. Üreticiyi aracılara karşı yalnız bırakan strateji üretimin karşısındaki en önemli engellerden bir tanesidir. Dolayısıyla bu durum üretilen bir ürünün sofralarımıza gelirken pahalanmasına sebep olmakta. Tabii bu süreç aynı zamanda bütün üreticileri yıpratmakta, üretim şevklerini düşürmektedir.
BİM ya da ŞOK gibi bir marketten alınan bir ürünün maliyeti ile satış fiyatı arasındaki fark etkin müdahale araçları yaratılmazsa önümüzdeki dönemlerde daha da artacaktır.
SORUMLULUK KİMİN?
Zincir marketlerin suçunu tespit ediyoruz. Bu marketlerinin işlediği suçlar aynı zamanda toplam bir sistem sorunundan kaynaklanmaktadır. Organize bir şekilde, bu kadar rahat nasıl halkın emeğini çalabiliyorlar?
Bütün toplumun ekonomik sıkıntılar çektiği bir sürecin bütün sorumluluğunu tek başına fırsatçı zincir marketlere yüklemek doğru olmaz. İçinde bulunduğumuz ekonomik krizin sebebi bugüne kadar uygulanan ya da uygulanmayan ekonomik programlardır, yani dişlileri kırılmış, işlemez hale gelmiş mevcut sistemdir.
Üretimin olmadığı, üreticinin korunmadığı, atılacak adımların planlanmadığı yerde başı bozukluk meydana gelir. Devlet üretim süreçleri üzerinde kontrol sahibi olmadığı müddetçe vurgunculuk, emek sömürüsü pek çok sektörde devam edecektir. Zincir marketlerin bu ahlak dışı hareketlerinin sebebi en başta devletin denetleme mekanizmalarındaki yetersizliklerinden, üretim odaklı ekonomik uygulamaların gerçekleşmemesinden kaynaklanmaktadır.
ÜRETİCİ KURTULMADAN TÜKETİCİ KURTULMAZ
Bütün bu yaşananlar bize üretim ekonomisinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha göstermiştir. Artan fiyatlara karşı tek çözüm üretim yapmaktır. Milletimiz üretimin olmadığı, olan üretiminse korunmadığı yerde ne gibi tehditlerle karşı karşıya olduğu çok yakından görmektedir. Vatandaşı sömürme yarışına giren sülüklere karşı mücadele etmenin tam zamanıdır. Üreticilerimizin sorunlarını çözmek, tüketicilerin karşılaştığı sorunları da çözecektir.
1- Devlet öncelikle üreticinin üzerine yüklenen maliyetleri hafifletmeli ve üreticiyi üretim yapması için şevklendirmelidir.
2- Üretilen ürünün tüketiciye gitmesi için en kısa yol oluşturulmalı, aradaki komisyoncular temizlenerek, üretici ve tüketiciler rantçıların insafından kurtarılmalıdır.
3- Küçük esnafın korunması sağlanmalı ve zincir marketlerin tekelleşmesi önlenmelidir. Bunun için bazı adımlar atılmıştır. Zincir marketlerin satacağı ürünlere kısıtlama getirilmiş, yeni açılacak marketler için koşullar belirlenmiştir. Fakat bu yetersiz bir adımdır. Devlet eliyle kurulan Tarım Kredi Koop. Marketleri arttırılarak tekelleşmenin önüne geçilmelidir.
4- Marketlerdeki denetimler sonucu birkaç milyon Türk lirası ceza yazmak milyarlarca lira sermayeye sahip olan bu yapılara karşı etkisiz kalmaktadır. Yetki kısıtlamaları, piyasadan men edilme gibi daha etkin ve caydırıcı cezalar getirilmelidir.
Doğa Dursun
TGB Genel Saymanı