Bir’in Gerçekliği Ve Mücadelenin Getirdiği Kazanım: Formasyon Meselesi

Bir’in Gerçekliği Ve Mücadelenin Getirdiği Kazanım: Formasyon Meselesi

Bir’in Gerçekliği Ve Mücadelenin Getirdiği Kazanım: Formasyon Meselesi

YÖK’ün son formasyon hamlesinden sonra üniversitelerde başlayan ve çeşitli kazanımlarla noktalanan formasyon hakkı mücadelesi konusunda çeşitli tartışmalar başlamıştı. Başlayan bu tartışmalar özetle formasyon gerekli midir, formasyon hak mıdır ve bu mücadele verilmeli midir soruları ekseninde dönmekteydi. Yapılan bu eylemlerin gerekliliğini konuşurken; buraya neden odaklanmalı, bu mücadeleye nasıl yaklaşılmalı ve bu mücadele bizlere neler kattı ve katacak soruları üzerinden cevap aramak gerekiyor. Cevabını aradığımız bu sorulara da yine üç temel noktadan yaklaşmak gerekiyor; eğitimin niteliği, sistemin devamlı yamaladığı eğitim boşluğu ve akademisyenlerin, üniversite yönetimlerinin meseleye bakışı…Formasyon Hak mıdır, Ayrıcalık mıdır? Mücadele Neden Doğru?Meseleye odaklandığımızda ilk olarak karşımıza çıkan problem eğitim fakültelerinin puanlarının daha yüksek olmasından dolayı öğretmen olmayı hak ettikleri ve Fen-Edebiyat fakültesi öğrencilerinin böyle bir hakları olmadığı itirazı karşımıza çıkıyor. Eğitim fakültelerinin puanlarının daha yüksek olması tamamen sistemin eğitim algısından kaynaklanmaktadır. Çünkü Eğitim Fakültelerinde formasyon almak gibi bir koşul yoktur ve doğrudan öğretmen olacağım gözüyle bakılmaktadır. Tabi bu noktada göz ardı edilen, okul bittikten sonra ortaya çıkan atama krizi başka bir tartışmanın konusunu oluşturuyor. Oysa Fen-Edebiyat Fakültelerinin puanlarının düşük olmasının temel sebebi de bilim insanı yetiştirme üzerine kurulmuş bu fakültelerin kendi işlevinden uzaklaşmış olması ve önünde duran formasyon sorunudur. Aslında Fen-Edebiyat Fakültelerinde verilen eğitim düzeyi ve niteliği Eğitim Fakültelerinde verilen eğitimin üzerindedir. Bilim insanı yetiştirmeye yönelik kurulan bu fakültelerde meselenin ve konunun özüne inip detaylıca eğitim verilir. Verilen eğitimin niteliğine baktığımızda da nitelikli bir nesil yetiştirmenin önünde Fen-Edebiyat Fakülteleri büyük bir fırsat oluşturmaktadır. Üniversiteye girmek için alınan puan kadar üniversitede alınan eğitimin niteliği ve bunu aktarma koşulları da önemlidir.Eğitim sistemimizin içerisinde var olan boşluk yıllardır yamalanarak çözülmeye çalışılmaktadır. Bu yamalarda her geçen gün yeniden patlaklar vermektedir. Fen-Edebiyat Fakülteleri de sisteminin yamalamaya çalıştığı noktadadır. Fen-Edebiyat Fakülteleri asıl işlevleri olan bilim insanı yetiştirme ve bilim yapma gayesinden yoksundur. Fakat bu durumu kabul etmekle birlikte Fen-Edebiyat Fakültelerinde okuyanlar neden öğretmen olsunlar ki algısı da sistemin açmış olduğu o boşluğa düşmek demektir. Sistemin açmış olduğu boşluklar, sistemin yaralarını saran başka bir deyişle yeni yamalar yapan, bir tavırla kapatılamaz. Bunun aksine mevcut boşlukları yamalamak yerine ortadan kaldırmak gerekir. O halde Fen-Edebiyat Fakültelerini gerçek işlevlerini yerine getirecek düzene sokana kadar ve bilim yapılabilecek üniversiteleri inşa edene kadar üniversite öğrencilerinin gelecek kaygılarına kulaklarımızı tıkayamayız. Çünkü eğitim sistemindeki boşlukların ortadan kaldırılması ve sağlıklı bir sistemin oluşturulması sağlandığında zaten gelecek kaygısı ortadan kalkacaktır. Mezun olduktan sonra ne olacağım düşüncesi yerini mesleğimi nasıl daha iyi icra ettirebilirim algısına bırakacaktır. Bugün formasyon meselesinin özünde gelecek kaygısı da vardır.Formasyon konusunda verilen mücadele üzerinden tartışmamızı yürütürken değinmemiz gereken bir diğer nokta da akademisyenler ve üniversite yönetimlerinin bu konuya bakış açısı olmalıdır. Bugün pek çok üniversite yönetimi öğrencilerin haklı taleplerini görmezden gelememiş ve öğrencilerin yanında olarak aynı tavrı almıştır. Hatta bazı üniversitelerde ilk itiraz dilekçeleri üniversiteler tarafından YÖK’e gönderilmiştir. Yine bazı üniversitelerde formasyonun parasız olması konusunda öğrenci temsilcileri konseyleri ile birlikte çalışmalar başlatılmıştır. Verilen mücadele üniversiteleri köhneleştiren ve yoz kültüre teslim eden YÖK’e karşı bir mücadeledir. Üniversite yönetimlerinin öğrencilerin bu denli yanında olduğu noktada bu meseleyi atlamak sorun çözmeye yönelen tavırdan taviz vermek ve görülen boşluğa hücum edememektir.Tüm bu anlattıklarımızın toplamı formasyon meselesinin bir hak olduğu ve bizim de mevcut hak talebini dile getiren gençliğin yanında olmamızın gereğini getirir. Formasyon meselesi aynı zamanda maddi bir çıkara hizmet eden ve Eğitim Fakültesi ile Fen-Edebiyat Fakültesi öğretim üyelerini de ayrıştıran bir meseledir. Bu durumda öğretmen olmak eğitim Fakültesinin mi hakkı yoksa Fen-Edebiyat Fakültesinin mi hakkı tartışması sorunu doğru tespit edememeye götürür. Nitekim verilen mücadeleler sonrası elde edilen kazanımlar aldığımız tavrın doğruluğuna işaret etmektedir.Bilim Aydınlanmayı Getirir, Aydınlanmanın Önündeki Engel: YÖKFormasyonun neden hak olduğu, buraya neden odaklanmamız gerektiği ve bu mücadeleye nasıl yaklaşmak gerektiğini konusunda yaptığımız tespitlerin ardından eğitim sistemine takviye yapmak değil, eğitim sisteminde köklü çözümler yapma gereğinin kararlılığını koymak önemlidir. Aynı zamanda öğrencilerin taleplerini dikkate almayan, tepeden inme kararlarla geleceğimizi şekillendiren YÖK; demokratik, bilimsel ve özerk üniversitenin önünde koca bir engeldir. Üniversiteler bilimin ve aydınlanmanın gereğini icra eden kurumlardır. Gericiliğin kurumsallaştığı bu dönemde bilimin ve aydınlanmanın önünde engel teşkil eden YÖK’e karşı verilen mücadele haklı bir mücadeledir. Çünkü üniversiteler özerk ve demokratik kurumlar oldukça bilimsel çalışmaları getirir. Bilim aydınlanmayı getirir ve gericilikle mücadele eder. Böylece aydınlanmanın önündeki dağlar yarılmış olur.Kırk mı Büyüktür Bir mi?Üniversitelerde başlayan mücadelelerin kazanımlarla sonuçlanması kararlılığın ürünüdür. Gördüğümüz soruna anında müdahale etmemiz pek çok alanda kazanımlar elde etmemizi sağlamıştır. Hem mevcut sorunu ortadan kaldırmış hem de sorunları çözmede odak noktası haline getirmiştir. Kırk mı büyük yoksa bir mi büyük sorusunun cevabı her zaman kırk değildir. Kırk’ın sahte bir’in gerçek olduğu yerde bir her zaman kırktan büyüktür. Bugün formasyon meselesinde bunun bir hak olmadığını iddia edenler kırk’ın safında oladursun, bir’in gerçeğini gören bizler yeni başarılara imza atmaya ve kazanımlar elde etmeye devam edeceğiz. Umudun olduğu yerde mücadele vardır, mücadele ise bize başarıya götürecek anahtardır. Bizlere yabancılaşmış, içi boşaltılmış, yozlaşmış ve her tarafı yırtıklarını örtmek için yapılan yamalarla dolu bu sistemin çökmesi yakındır. O, direklerinin tepesi ufukta görülmeye başlayan açıktaki bir gemi gibidir; o, yüksek bir dağın tepesinden titrek ışınları görülebilen doğudaki sabah güneşi gibidir; o, ana rahminde durmaksızın kımıldanan yakında doğacak bir çocuk gibidir. Bize düşen yerine koyulacak alternatifi doğru betimlemektir.Batuhan DİNÇTGB Muğla İl Yöneticisitgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler