Kahramanın Açtığı Yol

Süleymani’yi beraberindeki şehitleri uğurlarken şehadeti etrafında oluşan kenetlenme, ABD’nin bölgedeki varlığını ortadan kaldıracak bir yola girdi.

Kahramanın Açtığı Yol
Şafak Erdem
Şafak Erdem
YAZAR

Kadılık yaptığı zamanda bir ahbabı sinirli halde Nasreddin Hoca’nın yanına gelmiş. Bir hasmı hakkında şikayetlerini uzun uzun anlatmış. Sonra “Hocam,” demiş “Allah aşkına söyle, haklı değil miyim?” 

Hoca, “Haklısın” demiş.
Onun hemen arkasından ahbabının hasmı gelmiş. O da Hocaya dert yakındıktan sonra sormuş:
“Hocam, haklı değil miyim?”
Hoca: “Vallahi çok haklısın” demiş.
Bunlara tanık olan Hocanın karısı şöyle sormuş: “Senin kadılığın da bir garip Hoca Efendi. İkisine de sen haklısın dedin. Hiç öyle şey olur mu?”
Nasreddin Hoca karısına dönüp “Hatun,” demiş “vallahi sen de haklısın!”

İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani, Irak Haşdi Şabi Komutan Yardımcısı Mehdi El Mühendis ve heyetlerindeki sekiz kişinin ABD tarafından öldürülmesinden sonra birçok gazeteciyi, TV yorumcusunu, bölge analistini, siyaset bilimcisi (bu payeler onların eline her nasıl düştüyse) dinleyen insan bu fıkrayı dinlemiş gibi olur. Tabii bu insanlar kamuoyu önünde Hoca kadar açık sözlü konuşmuyorlar. Fakat dikkatli bir göz ve bir kulak, söylenenleri mantıki uçlarına götüren bir düşünce, bölgedeki her öznenin, her örgütün ve her devletin diğerleriyle ve hatta tam karşısındakilerle aynı kefeye koyulduğunu, doğru ile yanlışı, haklı ile haksızı, vicdanlı ile vicdansızı ayıracak hiçbir referansa sahip olunmadığını görebilir. Referansın olmadığı yerde herkes Hoca gibi konuşabiliyor: Herkesin “kendince” haklı olduğu bir dünyada yaşıyoruz.

“ORTADOĞU KEŞMEKEŞİ”

Batı Asya dünyanın diğer bölgelerine kıyasla oldukça karışık bir coğrafya. Köklü tarihin bakiyesi birçok girift çelişmeyi içinde barındırıyor. Bu çelişmelerden herhangi birini alıp bugüne aynıyla yansıtmaya çalışmak kolaycılık işidir. Örneğin; Şiilerin Haçlı Seferi’ne direnmediğini, dolayısıyla bugünkü emperyalist saldırıya da İran’ın direnmediğini, görünenin arkasında başka bir hesap olduğunu söyleyebilirsiniz. Sonucunda ABD ile İran’ın aslında dost olduğunu, “Ehl-i Sünnet’i yok etmek için” birlikte çalıştıklarını iddia etmeye varırsınız. Buradan devam ederek; İran’ın Suriye’de, Lübnan’da, Yemen’de ne işi olduğunu sorarsınız ve bunun İmparatorluk devrinden beri içlerinde taşıdıkları “Pers yayılmacılığı” isteğinden kaynaklandığına inanırsınız. Bu akıl yürütme, İran’la sınırlı kalmak sorunda değil. Rusya hakkında düşündüğünüzde Suriye’de ne işleri olduklarını düşünüp sebebi “sıcak denizlere inme politikası”nda bulabilirsiniz. Sonra kalkıp biri benzerlerini Türkiye için de söyleyebilir: Türkiye’nin Libya’da ve Suriye’de ne işi vardır? Yoksa Türkiye buraları hala memalik-i Osmaniye mi saymaktadır?

Liste uzayıp gider. Elde herkesin herkesle kapıştığı bir kurtlar sofrası kalır. Burada haklı-haksız, doğru-yanlış, vicdanlı-vicdansız yoktur; meşhur “çıkar çatışmaları” vardır. Bu alemde her aktör “oyun kurar”, her oyunda “kartlar yeniden dağıtılır”. Sonuçta neyin ne olduğunu çözemediğiniz ve gelişmeleri anlamlandıramadığınız bir keşmekeş tablosu ortaya çıkar.

GÖRÜNTÜ SABİTLEME TEKNOLOJİSİ

Kameralarda “görüntü sabitleme” adında teknoloji kullanılıyor. Hareket halindeki nesnelerin fluluğunu gidermek, cisimleri net şekilde görebilmek için görüntü sabitleniyor. “Yeni Dünya Düzeni”ni ilanından beri Batı Asya’nın görünüşteki keşmekeşini anlamlandırmak için böyle bir “teknolojiye” ihtiyaç olduğunu söyleyebiliriz. Son 30 yılı, ABD’nin Batı Asya’yı devletsizleştirme-ordusuzlaştırma, terörize ederek istikrarsızlaştırma, bölge halklarını etnik-mezhepsel zeminde siyasi ve coğrafi olarak bölme planı zemininde kavramadığımızda görüntü her zaman flu kalacaktır ve yaşananlar doğru anlaşılamayacaktır. Bu zeminin dışındaki anlayışlar ve siyasetler ne sorunun özünü anlayabiliyor ne de ABD planının önüne set çekebiliyor; yalnızca “Ortadoğu keşmekeşine” gelişigüzel yorumlar hediye ediyorlar.

General Kasım Süleymani’nin öldürülmesinin ardından yer altında bekleyen bu yanlışların bir kez daha yüzeye fışkırdığını gördük. Mezhepçi hezeyanlar ve hatta düşmanlıklar, ABD saldırısına alkış tutma düzeyine vardı. Türkiye bu yanlışlardan kesin olarak kurtulmaması, ABD’ye karşı vatanını savunmada dayanak noktalarını oluşturmada, gerçek dostlarıyla buluşmada ve bütün bölgeyi emperyalizmden temizlemede zaafiyet yaşama riskini doğuruyor.

İRAN VE DİRENİŞ EKSENİ

İran konusunda bir gerçek çok açıktır: 1979’dan bu yana Batı Asya’da ABD’ye direnişin merkez ve dayanak ülkesidir.

Merkez ülkesidir, çünkü başat saiklerinden biri ve ateşleyici unsuru ABD emperyalizmini ülkeden kovmak olan bir Devrim gerçekleştirmiştir. İran 40 yıldır bu konuda hiçbir taviz vermedi ve ABD tehdidine karşı konumlandı. Konumlanışının siyasi ve askeri gereklerini yerine getirmeye çabaladı ve büyük başarılar kazandığı bugün görülüyor.

Dayanak ülkesidir, çünkü Batı Asya’da ABD ve İsrail’e karşı mücadele eden kim varsa İran’ı yanında buldu. Filistin’de ve Lübnan’da İsrail işgaline karşı savaşanlar, Yemen’de Suudi ABD destekli Suudi vahşetine ve saldırganlığına karşı direnenler, Irak’ta ABD işgaline karşı silaha sarılanlar ve son dönemeçte Irak ve Suriye’deki IŞİD terörünün işgal ettiği bölgelerde vatanlarını, canlarını ve namuslarını korumaya çalışan halklar; hepsi yanında İran’ı buldu. Bütün bu mücadelelerin sonucu olarak İran ABD’ye karşı bir “Direniş Ekseni” kurmayı başarmıştır. Bunlar ABD’nin “Yeni Dünya Düzeni”nin Batı Asya’ya savaşı, işgali ve kanı reva gördüğü dönemde yaşananların gerçeğidir. Bunu kabul etmemekte direnmek, hangi ideolojiden olursa olsun bir dar görüşlülüktür.

SINIRLARIN ÖTESİNE TAŞAN MÜCADELE

Bugün emperyalizm ve fikirlerini onun ideolojik etkisinde kalarak üretenler, İran-Rusya-Türkiye üçlüsünü yayılmacı-hegemonyacı emellere sahip olmakla itham ediyorlar. Bu itham, belli bir amaçla ve vurguyla söylense de aslında çok önemli bir gerçeğe işaret ediyor: Üç ülke de sınır ötesinde çok önemli askeri misyonlar üstleniyor. İran yukarıda açıkladığımız gibi uzun dönemdir Batı Asya’nın pek çok bölgesinde; Rusya 2008’de Gürcistan’da, 2014’te Ukrayna’da, 2015’te Suriye’de; Türkiye ise 2016’da Suriye’de, 2020 başında Libya’da çatışmalara ve savaşlara müdahil oldu.

İran-Rusya-Türkiye üçlüsünün Avrasya’nın kadim kavimleri olması, imparatorluklar çağının büyük güçleri olmuş olması, 20. yüzyılda emperyalizme karşı bağımsızlık, milletleşme, çağdaşlaşma yoluna girmek için atılımlar yapmış olduğunu ve 21. yüzyılın başında da Astana Zirvesi’nde somutlaşan birlikteliğini düşününce yaşananların tesadüf olmadığı anlaşılır. Emperyalizme direnebilenler, vatanlarını sınırlarının dışına çıkarak savunuyorlar. Türkiye açısında bakarsak; 2014 yılından itibaren içine sokulmaya çalışıldığı devlet otoritesinin sarsılması, terör sarmalına alınma ve iç karışıklık planına milletin geniş kesimlerini arkasına alan silahlı bir devlet kararlılığıyla karşılık verdi. Mücadele sınırların içinde başladı (PKK ve FETÖ’yle mücadele), 24 Ağustos 2016’da başlayan Fırat Kalkanı Harekatı’yla sınırların dışına çıkarak devam etti ve ediyor.

Türkiye için var olan tehditlerin aynı kaynaktan çıkarak Rusya ve İran için de geçerli olduğunu, bu devletlerin de Türkiye’ninkiyle benzer refleksleri gösterdiklerini anlamak çok önemlidir. “Direniş Ekseni” ancak bu ortak tehdit ve ortak gelecek doğru anlaşılırsa genişletilip ABD’yi yenebilir. Mezhepçi ayrışmalardan, kışkırtmalardan sıyrılmanın yolu da bu anlayıştan geçiyor.

HEPİMİZİN ŞEHİDİ GENERAL KASIM SÜLEYMANİ

Eğer vatanını sınırların dışına çıkarak savunmak günün gerçeğiyse, Kasım Süleymani’nin neden ABD’nin başlıca hedefi haline geldiğini anlaşılır. Süleymani ABD’nin Filistin, Lübnan, Yemen, Irak ve Suriye’deki bölücü projelerine karşı en büyük setlerden birini örmüştü. Bu yüzden ABD ve İsrail basınında “bir nolu düşman” olarak işaretlenmişti.

Süleymani’yi tanımak isteyenlere belki de en candan bilgileri yanlarına cepheye koştukları insanlar verebilir. Kısa bir dökümü şöyle:

Lübnan Hizbullah lideri Nasrallah, “Kasım Süleymani'nin ayakkabılarının Trump'ın kellesi ve diğer tüm Amerikalı liderlere ancak denk geleceğini” söyledi ve karşılık vereceklerini ilan etti.

Hamas lideri İsmail Heniyye Tahran’da katıldığı cenaze merasiminde yaptığı konuşmada Kasım Süleymani’nin “Kudüs şehidi” olduğunu, “ömrünü Filistin direnişine adadığını” söyledi.

Hamas’ın Gazze’deki lideri Yahya Sinvar Süleymani’yi şöyle anlattı: “Kudüs için ve Kudüs’ün Filistin Devletinin başkenti olarak kalması için İran’ın, Devrim Muhafızları’nın ve Kudüs Tugayları’nın tüm gücü ve imkanlarıyla halkımızın yanında olduğunu vurguladı. Tüm güç ve imkanlarımız Kudüs’ü savunmak için yapacağınız savaşta sizin tasarrufunuzdadır, dedi. Bunun karşılığında da hiçbir şey talep etmedi, hiçbir şart koşmadı ve direniş için şu ya da bu yöntemi kullanın gibi bir yönlendirmede bulunmadı. Gördüğüm, kendisinin Kudüs’ü ve Filistin’i sevdiği ve halkımzıın direnişi ve dik duruşuyla ilgili her şeyi güçlendirmek istediğidir.”
Hamas'ın Lübnan Temsilcisi Ahmed Abdulhadi, Gazze direnişinin güçlenmesinde önemli olan 360 km uzunluğundaki tünellerin Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı General Şehid Kasım Süleymani'nin fikri olduğunu açıkladı.

Irak Türkmen Cephesi yayınladıkları bildiride Süleymani ve El Mühendis’in DEAŞ'e karşı mücadelelerini ve Kerkük'ün korunmasında aldıkları rolü ortaya koydu.
Daha çok şey söylenebilir. Bölgede ABD ve İsrail’e karşı savaşan kim varsa Süleymani’yi tanıyor, değerini biliyor ve şehitleri olarak ilan ediyorlar.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları da oldukça yerinde. Doğal olarak diplomasinin diliyle ifade edilse de Erdoğan Türkiye’nin tarafını belli eden bir tavır ortaya koydu. İlk olarak “dış müdahaleye” karşı olunduğunun ifade edilmesi çok önemlidir. Ruhani’yle yaptığı görüşmede “Süleymani'nin yokluğu derinden üzüyor. İran halkı, sizin ve Rehber'in (Hamaney) öfkesinin farkındayım” ve Süleymani’nin cenazesiyle ilgili "'Bu görüntüler, Irak halkının General Süleymani'ye sevgisinin tezahürüydü” sözleri, mesafeli bir diplomatisiden farklı olarak ortaya tavır koyan sözlerdir. Erdoğan’ın tavrı ve Türkiye’nin tarafı mezhepçi kışkırtmalara alet olanları kendine getirmelidir.

TGB olarak General Süleymani için “Hepimizin Şehidi” dedik. Tarihi İslam coğrafyasındaki hiçbir ülkenin ABD-İsrail’in Yeni Haçlı Seferinden yalnız başına kurtulma şansı bulunmuyor. Bir ülke için emperyalizme ve Siyonizme karşı egemenlik sınırları içinde dayanaklar oluşturmanın yanında bölgesel olarak cephe kurmak, “Direniş Ekseni”nin genişletmek ve kuvvetlendirmek, bunun gereklerini sınır ötesinde de yerine getirebilecek güce ve kararlılığa sahip olmak günün gerçeği ve gerekliliğidir. General Süleymani İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı olarak, İran’ın emperyalizmi ve Siyonizmi sınırları dışında karşılama siyasetinin önderiydi. Bu siyasetle hem İran namına hem de bütün mazlumlar nanıma savaştı.

YÜKLERDEN KURTULMUŞ ORTAK GELECEK

İran bu 30 yıllık mücadelesinde büyük bir birikim yarattı. 2020 tarihinden itibaren ABD-İsrail’i bölgeden temizlemek için mücadele eden her kuvvet bu birikimle buluşmalıdır Türkiye en başta kendisine yönelen tehditleri boşa çıkarmak için bunu yapmalıdır. Bu noktada kimi kesimlerin gösterdiği kibir ve aldırmazlığın, Türkiye’ye hiçbir faydası bulunmuyor. Kaldı ki ihtiyaç karşılıklıdır; İran ayakta kalmadan Türkiye’nin ve Türkiye ayakta kalmadan İran’ın ayakta kalması çok güçtür.
Uzun tarihlerimizde yaşanan siyasi anlaşmazlıkları, bırakalım tarih yazsın, tarihçiler ve tarihi öğrenenler tartışsın. Mezhep ihtilaflarını, bırakalım İslam alimleri ve İslamı öğrenenler hoşgörüyle tartışsın. Fakat bunların önümüze yerinden oynatılmaz bir kaya olarak dikilmesine izin vermeyelim. İran devletinin yapısını ve eylemlerini masaya yatırıp tartışalım, fakat kimsenin, köklü bir medeniyetin tarihinin büyük belirlenimlerini iki günde ve dışarıdan değiştirebileceği sanrısına kapılmaması gerekir.

Tarihin olumsuz yüklerini sırtta taşıyarak sürekli üretilen husumetlerden, mezhepçi açmazlardan çıkmanın yolu ilişkilere ortak tehdit ve potansiyel ortak gelecek zemininde bir bakıştır. Bu bakış, ABD-İsrail’e karşı şaşmaz bir birliği, kardeşlik duygularını, üzerinde bolca toprak atılmış tarihsel-kültürel ortak geçmişi doğurabilir ve sonuçları bütün Batı Asya’yı ve giderek bütün mazlumları kurtuluşa ilerletebilir.

KALPTEN KALBE YOLLAR

Yüklerden kurtulunduğunda görülecek kalpten kalpe giden yollar vardır:

15 Temmuz gecesi İran Dışişleri Bakanı Cevat Zarif’ten başka hangi dışişleri bakanı FETÖ’nün darbe kalkışmasına tavrını ortaya koymuştur?

Ayetullah Ali Hamaney’den başkan hangi devlet lideri “Çocuklarınıza Türki dili öğretin” diye tavsiyede bulunmuştur?

Batı Asya’da ABD’yle mücadelenin simgesi “Merg Ber Amerika” (Amerika’ya Ölüm) sloganını İran’ın mücadelesi üretmemiş midir?

Süleymani’nin öldürülmesinin ardından meydanlara dökülen İranlıların ve hatta İranlı çocukların vakarından öğrenilecek ne çok şey vardır.

Ve insan insanı tanır, General Kasım Süleymani’de bir kahraman tevazusu vardır. Zalimlerin sahip olamayacağı, eylemlerinin arkasına habis emeller saklayanların erişemeyeceği bir erdeme ve ruha sahip olduğu anlaşılır. Süleymani’yi tanıyan herkes böyle anlatıyor.

Süleymani gibi büyük insanlar, gerçekten ölümleriyle de mücadele ediyorlar. General Süleymani’yi, El Mühendis’i ve beraberindeki sekiz şehidi uğurlarken şehadeti etrafında oluşan kenetlenme ABD’nin bölgedeki varlığını ortadan kaldıracak bir yola giriyor. Kahramanın açtığı yol budur.

Bu yola Atatürk Gençliğinin katacağı çok şey vardır. İran Dışişleri Bakanı Cevat Zarif’in dediği gibi: “ABD’nin Batı Asya’daki habis varlığı için sonun başlangıcındayız”.

Şafak Erdem

TGB İstanbul İl Başkanı

Dipnot:

1- https://tr.abna24.com/news//nasrallah-amerikali-askerler-tabutlari-ile-geri-donecekler-demisti_1000867.html

2- http://www.islamianaliz.com/h/76990/hamas-lideri-ismail-heniyye-son-noktayi-koydu-kasim-suleymani-kudus-sehididir-omrunu-filistin-direnisine-adadi

3- https://www.islamianaliz.com/h/76941/kasim-suleymaniye-iftira-atanlara-hamas-lideri-yanit-verdi-video

4- https://www.rasthaber.com/tr/haber/dunya/gazze-deki-tuneller-kasim-suleymani-nin-fikriydi-72578

5- http://www.turkmenelitv.com/haberler/turkmeneli/item/27120-irak-turkmen-cephesi-abd-nin-suikast-saldirisini-kinadi.html

6- https://twitter.com/JZarif/status/754114217159065600

7- https://tr.sputniknews.com/videokulubu/201710101030517714-hamaney-cocuklariniza-turk-dili-ogretin/

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler