YAZAR
1963 senesinin Aralık ayında terör örgütü EOKA’nın Kıbrıs’taki Türklere karşı gerçekleştirdikleri katliamın üzerinden 57 yıl geçti. Ancak biz Kıbrıs için mücadelemizi bırakmadık.
1963 senesinden daha öncesine gidelim. Kıbrıs her zaman Doğu Akdeniz’deki en önemli noktalardan birisi olmuştur. Ada’daki egemenlik zaman zaman değişse bile bugün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde bulunan Türkler, Ersin Tatar yönetimiyle başı dik biçimde yaşamaktadır. Bu başı dik yönetimin yıkılması ve emperyalist planların uygulanması için emperyalizm kimlik siyasetini yüzyıllardır birlikte yaşayan Türkler ve Rumlar üzerinde de uygulamaya çalışmaktadır.
Bu doğrultuda Ada’daki terör saldırıları Enosis fikri ile yani Türklerin Ada’dan kovulmaları ve Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanması amacı ile yürütülmüş ve Batılı devletler tarafından da desteklenmiştir. Bunun en çarpıcı, en yakıcı örneklerinden birisi de bugün Kanlı Noel olarak andığımız terör faciasıdır. 1963 senesinde NATO’nun silahlandırdığı Kıbrıs’taki terör örgütü EOKA’nın 21 Aralık’tan itibaren asker, sivil pek çok vatandaşı katletmesiyle gerçekleşmiştir. 21 Aralık günü Tahtakale’de 2 kişiyi öldürerek başladıkları terör saldırısı git gide şiddetlenmiş ve vahşileşmiştir. 23 Aralık’ta Türkiye Büyükelçiliğini basmışlar ve 25 Aralık’ta Tabip Tuğgeneral Nihat İlhan’ın eşi ve çocuklarını şehit edecek kadar gözleri dönmüştür. Saldırılar sırasında özellikle Girne ve Lefkoşa’nın tüm iletişim bağlarını kesmişlerdir. Hatta Büyükelçiliğin iletişim ağlarını keserek Türkiye ile haberleşmesini engellemişlerdir. Saldırılar özellikle Türk nüfusunun yoğun olduğu Kaymaklı Kasabası’nda olmuştur.
Bu terör saldırıları sonucunda 364 kişi şehit olmuştur. EOKA buradaki vatandaşları göç etmeye zorlayarak pek çok köyü yerinden etmiştir. İletişimin kesilmesine rağmen Türk Mukavemet Teşkilatı 26 Aralık’ta saldırılara karşı hızlıca müdahale etmiştir. Rauf Denktaş’ın ‘milli bir siyasetin silahlı koludur’ dediği Türk Mukavemet Teşkilatı, bu saldırılara karşı Türkleri korumak için mücadele etmiştir. 25 Aralık günü Ada’ya gelen Türk alaylarıyla birlikte Makarios ateşkes ilan etmek zorunda kalmıştır. Saldırılara karşı Türkiye’nin müdahalesi devam etmiştir. Silahlandırılan Rumların saldırıları uzun süre devam etmiş ve bu saldırılar Kıbrıs Barış Harekatı’nın zeminini oluşturmuştur.
ATLANTİK’İN KIBRIS KIŞKIRTMASI
Türkiye’nin düzenlediği Barış Harekâtı, Kıbrıs’ın ve Kıbrıs’taki Türklerin varlığını korumak için en gerekli adımdı. Elbette o gün de Türk askerinin Kıbrıs’a inmesi NATO’nun radarına takılmıştı. Ancak Türkiye’nin cesur adımıyla birlikte ambargo tehditlerine boyun eğmeden Kıbrıs’ta gereken mücadeleyi verdi.
ABD’nin, İsrail’in, Fransa’nın, Yunanistan’ın ve ABD’nin Doğu Akdeniz’de kâğıttan gemileriyle saldırdığı Türkiye ve KKTC bir bütündür. Dün “Ortadoğu” diyerek saldırdıkları Batı Asya’daki tehdit, bugün Doğu Akdeniz’de de aynıdır. Özellikle ABD ve Fransa’nın donanma kuvvetleri Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin karşısında konumlanmaktadır. GKRY’nin Türkiye’den rahatsızlığını her fırsatta belirterek Avrupa’ya ve NATO’ya sığınması Avrasya cephesine karşı Atlantikçi cephenin bölgede bir araya gelmesine sebep olmaktadır. Ada’nın garantörleri haricinde Kıbrıs’ta ABD, Fransa, İsrail gibi ülkeler dahi söz söyleyebilmektedir. Hatta KKTC içinde de Akıncı’nın temsil ettiği Atlantikçiler bağımsızlıklarını altın tepside teslim etme konusunda çekinmemekteydiler. Ancak bugün Ersin Tatar yönetimiyle birlikte ABD’ye, AB’ye karşı bağımsızlıkçı bir tavır takınmaktadır. Türkiye’nin Kıbrıs’ta ve Doğu Akdeniz’deki varlığı hem Türkiye’nin hem Kıbrıs’ın çıkarlarını korumak için elzemdir.
Yunanistan’ın, GKRY’nin Avrupa Birliği’ne ABD’ye, NATO’ya sığınması bu sorunu elbette çözmeyecek. Sorun; Akdeniz’de, Adalar Denizi’nde Oruç Reis’in gücüyle ve onun kaptanı olan Türkiye Cumhuriyeti ile çözülecek. Türkiye Cumhuriyeti gibi köklü geçmişe sahip olan bir devlet Doğu Akdeniz’de de yalnızca diplomasi gücüyle değil Mehmetçiğinin gücüyle de kazanacaktır. Bu en nihai sonuçtur. Burada ABD-AB tayfası Kıbrıs için, Akdeniz için ne denli kışkırtmada bulunsa da çözümü ABD-AB ittifakına karşı Avrasya ittifakı sağlayacaktır.
KIBRIS’I DÜNYAYA TANITACAĞIZ
Bugün Ersin Tatar yönetiminde KKTC ambargolara karşı direniyor ve bağımsız bir KKTC için mücadele ediyor. Türkiye’nin en önemli görevlerinden birisi de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tüm dünyanın tanımasını sağlamaktır. Bunun için bölgemizde ittifaklar kurduğumuz Rusya, İran, Azerbaycan gibi ülkeler KKTC’yi tanıtmak için başta gelmektedir. Atlantikçi, NATO’cu cephe Kıbrıs’ta Türklerin varlığını yok saymaya çalışarak Kıbrıs’ı yalnızca Rumlara aitmişçesine göstermeye çalışmaktadır. KKTC’yi tanımayarak bir ambargo uyguluyor, var olma ambargosu. Türkiye, dış politikada attığı adımlarla bu zinciri kıracaktır.
Rum saldırısına karşı ellerimizi bağlayarak oturmak değil Kıbrıs Barış Harekatı’nı gerçekleştirmek KKTC’yi kurtarmıştır. Bugün de GKRY ve arkasındaki devletlere karşı sessizce durmak yerine Doğu Akdeniz’de egemenlik hakları için donanması ve Mehmetçiği ile mücadele veriyor Türkiye.
Bu olayı ve Kıbrıs’ı daha yakından tanımak amacıyla Turgut Özakman’ın kaleminden Şu Çılgın Türkler- Kıbrıs kitabını sizlere öneriyorum. KKTC’nin bağımsızlığını kazanması için mücadele eden Rauf Denktaş’ı ve tüm şehitlerimizi saygıyla anıyorum.
Elif Beyza Tekin
TGB İstanbul İl Başkan Yardımcısı
KAYNAKÇA:
1- Özakman, Turgut, Şu Çılgın Türkler-Kıbrıs, Ankara, Bilgi Yayınevi, 2012.
2- Özkan, Ali, Enosis, Kanlı Noel Olayı ve Birleşmiş Milletlerde Kıbrıs Sorununda Türkiye’ye Arnavutluk Desteği, International Journal of Social Science, 765-796, Şubat 2013.
tgb.gen.tr