Milli Güvenliğe Tehdit: Tarikatlar

Zamanında FETÖ nasıl Işık Evleri üzerinden örgütlendiyse, bugün de FETÖ artığı tarikatlar öğrenci evleri ve yurtları üzerinden örgütleniyorlar.

Milli Güvenliğe Tehdit: Tarikatlar
İlyas Yılmaz
İlyas Yılmaz
MUğLA İL YöNETiCiSi

Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi 2. sınıf öğrencisi olan Enes Kara kardeşimizin, Nur tarikatına ait olan bir evde yaşadığı baskılardan dolayı intihar etmesi Türkiye’de cemaatlerin ve tarikatların yarattığı sorunları bir kez daha gözler önüne serdi. Enes’in intiharı, ülkemizdeki öğrenciyi tarikatlara mahkûm eden sistemin bir getirisidir. Bu yasadışı yurtların ve öğrenci evlerinin varlığı Türkiye için bir milli güvenlik sorunudur. Bu sorun, Türkiye’yi güzel yarınlara taşıyacak, ülkesi için çalışıp ülkesi için üretecek Türk gençliğini hedef almaktadır.

Tarikatlara Özgürlük Tanıyan Sistem

İlk olarak bu sorunun nasıl oluştuğunu saptayalım. 1980 darbesinin getirdiği ‘demokratikleşme’ ortamında ‘‘Amerika’nın çocukları’’ 12 Eylül generallerinin ve Turgut Özal’ın ağzıyla laiklik, ‘‘Sınırsız din ve vicdan özgürlüğü’’ olarak tanımlanıyordu. (1) Bu tanım; tarikatların ve cemaatlerin önünü açan bir tanımdı. Bu tanım dine değil cemaatler ve tarikatlar çatısı altında İslam dininin esaslarını kendi çıkarları doğrultusunda yorumlayan din tüccarlarına özgürlük tanıyordu. Çünkü ‘‘sınırsız din ve vicdan özgürlüğü’’, cemaatlere devlet ve toplum içerisinde örgütlenme alanı açıyordu. Bu sınırsız özgürlüğün oluşturduğu zeminde ise cemaatler sadece din öğretimi ve maneviyat eğitimi ile uğraşan yapılar olmakla kalmıyordu. Öyle ki Diyanet İşleri Başkanlığı’nın tarikatlar raporunda cemaat ve tarikatların, ülkemizin ABD etkisine girdiği dönem olan 1950’lerden itibaren faaliyet göstermeye başladıkları, 1980 darbesi sonrası siyasî, ticarî ve toplumsal pratikler geliştirdikleri ayrıntılarıyla belirtilmektedir. Çarpıcı tespitlerle dolu raporda, 1982 darbeci anayasası sayesinde 1920’deki niteliklerinden tamamen dönüşmüş ve altında darbeciler tarafından aktif biçimde desteklenerek, devlet bürokrasisine sokuldukları ve çok sayıda şirket, holding, vakıf, okul ve yurt kurdukları vurgulanmaktadır.

Kemalist Laiklikten Sapmanın Sonuçları

Laiklik, gericilerin ve liberallerin tanımlamalarıyla, ‘‘Din ile devlet işlerinin ayrılması’’ değildir. Laiklik, bunun ötesinde, Kemalist devrimin de tanımladığı gibi ‘‘Din ile dünya işlerinin birbirinden ayrılmasıdır.’’ Siyasal, ekonomik, toplumsal, kültürel, bütün insan faaliyeti ‘dünya’ işidir. Din, kendi vicdanlarında Allah ile kurdukları bağ olup dünya işlerine bulaştırılmaması gereken kutsal bir şeydir. Laiklik, dinin ‘dünya işleri’ üzerinde etkili olmasına izin vermemektir. (2) Ancak bu tanımı kabullenemeyenler, kendi tarihinin köklerine ihanet edenler, Kemalist devrimin genç Cumhuriyeti ayakta tutmak için uyguladığı devrim kanunlarını, laiklik tanımlarını ‘despotik’ olarak değerlendiriyorlar. Ancak Kemalist Devrim’in; Türk devletinin ve toplumun bütünlüğünü hedef alan kişiler ve kurumlara karşı uyguladığı devrim kanunları bugün Cumhuriyet’i ayakta tutmaktadır. Cumhuriyet değerlerine ve Kemalist Devrim’in programına savaş açanları Türk milletinin önünde değersiz kılmaktadır.

Kimse ne Kemalizm’i ne Atatürk ilkelerini kendi kafasına göre yorumlayamaz. Kemalist Devrim’in uyguladığı devrimci pratik, Ortaçağ kurum ve ilişkilerinin yıkılmasını ve temizlenmesini sağlamıştır. Cumhuriyet yönetimi laiklik ilkesiyle devrimlere girişmiştir. Ülkemiz şimdi yeniden devrim dönemindedir. Devrimi gerçekleştirmek için Türk milletinin yol göstericisi, Atatürk’tür. Atatürk’ün Türk milletinin kalbinde ve bilincinde var olduğu bir toplumda Şeyh Saitlerin, Said Nursilerin yeri olmaz.

Siyasi Çıkar Uğruna Tarikatlara Göz Yumanlar

Mustafa Kemal Atatürk, emperyalistlerle iş birliği yapan Şeyh Sayitler, Seyit Rızalar, Said Nursiler ve Derviş Mehmetlere karşı bağımsızlık mücadelesi vermiştir. Türk gençliğine aydınlık bir gelecek bırakmak için Cumhuriyeti hedef alan bütün kuvvetlere devrim kanunlarıyla savaş açmıştır. Peki bugün ‘Atatürkçü’ ve demokrat kimliklerinden ödün vermeyen sözde Atatürkçüler ne yapmaktadır? Atatürk maskesi altında devrim kanunlarına ve Atatürk’e savaş açmaktadırlar. Enes’in geleceğini karartan Nurcular tarikatının lideri Said Nursi’ye kalkan olan, tarikatlara sessiz kalanlar, ismini bile veremeyenler kim?

Devletin Said Nursi'nin kitaplarını yasaklaması üzerine, ‘‘Sen Said Nursi'nin kitaplarını yasakladın, biz o yasağa karşı Anayasa Mahkemesi'ne gittik.’’ (3) diyen, Nurcular tarikatının yayın organlarından Yeni Asya gazetesinin 50. yılını, ‘‘demokrasi mücadelesine önemli katkıları var’’ (4) diyerek kutlayan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu. Cemaat, tarikat yurtlarının kamulaştırılmasına karşı çıkan Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan. Belediyenin reklam panolarında Furkan Vakfına yer veren, "Çocuklarımızı yıllarca bazı vakıf, dernek, cemaat yurtlarına teslim ettiler.’’ açıklamasıyla ismini bile veremeyerek Nurcular tarikatını meşrulaştıran Ekrem İmamoğlu. Örnekleri daha da artırabiliriz. Siyasi çıkar uğruna tarikatlara göz yumanlara soruyoruz? Alacağınız oylar, iktidar hayalleriniz Eneslerin geleceğinden daha mı değerli? Tabii bütün bu sessiz kalmalar, tarikatları meşru göstermek gibi uğraşların hepsi sadece oy uğruna değil. Bugün hem cemaatleri hem de cemaatlerin faaliyetlerine sessiz kalan ittifakı yöneten kuvvet tek bir kuvvet; ABD. Sonuçta gavurun ekmeğini yiyenler gavurun kılıcını birbirlerine sallayacak değiller ya.

Enesleri Tarikatların Pençesinden Kurtaracak Çözüm

“Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve mensuplar ülkesi olamaz!”

Üreten, sorgulayan, devletine ve vatanına bağlı Cumhuriyet yurttaşı, Atatürk’ün bu tarifinin hayata geçirilmesiyle mümkündür. Bütün bu sorunun çözümlerinin en başında ise ideolojik bir mücadele ve program gelmektedir. Başka Enesler, Mehmetler tarikatların yarattığı bu karanlığa hapsolmasın diye mücadele etmeliyiz. Türk gençliğinin tarikatlara değil; vatanına ve cumhuriyet kültürüne bağlanması için eğitim alanında mücadele etmeliyiz.

Okulların açıldığı dönem başında devlet yurtlarının yetersizliği nedeniyle barınama sorunu yaşadığı için çaresizlik içerisinde cemaat yurtlarına veya diğer özel yurtlara yerleşmek zorunda kalan binlerce öğrenci olmuştu. Antalya’da Mehmet Sami Tuğrul’un öldürülmesi, Uşşaki tarikat liderinin 12 yaşındaki bir çocuğa tacizi, şimdi de Enes Kara arkadaşımızın intiharı… Tarikatların, cemaatlerinin 40-50 yıllık geçmişinde daha nice örnekler var maalesef. Bütün bu örnekler bugün tarikat, cemaat yurtlarının ve öğrenci evlerinin kamulaştırılmasının ihtiyacını gözler önüne koyuyor. Bu yurtların kamulaştırılmasıyla hem barınma sorununun çözümü noktasında bir adım atılmış olacak hem de bu yurtlarda gençliği zehirleyecek propagandaların önüne geçilecektir. Zamanında FETÖ nasıl Işık Evleri üzerinden örgütleniyorsa, bugün de FETÖ artığı tarikatlar bu öğrenci evleri üzerinden örgütleniyorlar. Tarikatların örgütlendiği bu evler bir milli güvenlik sorunudur. Bütün bu evler dağıtılmalıdır. Milletimize söz veriyoruz: Tarikatlara değil, Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kuşakların öncüsü olacağız.

 

İlyas Yılmaz

TGB GYK Üyesi, Muğla İl Sekreteri

 

Kaynakça
 

(1) Doğu Perinçek, ÖDP'nin Kimliği, Sayfa 84, İstanbul, 2008, Kaynak Yayınları

(2) Doğu Perinçek, ÖDP'nin Kimliği, Sayfa 89, İstanbul, 2008, Kaynak Yayınları

(3) Aydınlık Gazetesi, "Kılıçdaroğlu: Sen Said Nursi kitaplarını yasakladın, biz yasağa karşı AYM'ye gittik!"

26 Aralık 2018, https://www.aydinlik.com.tr

(4) Aydınlık Gazetesi, "Kılıçdaroğlu'ndan Nurculara kutlama mesajı 21 Şubat 2020, https://www.aydinlik.com.tr 

Tarih:
Diğer Haberler