YAZAR
28 Haziran akşamı “Cumhurbaşkanı Erdoğan, Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinistö, İsveç Başbakanı Magdalena Andersson’un katılımlarıyla Türkiye, İsveç ve Finlandiya arasında, üç ülkenin liderlerinin huzurunda üçlü memorandum imzalandı.” haberi gündeme oturdu. Anlaşılan o ki Madrid’de devam eden NATO toplantısında hükümetimiz ABD baskına boyun eğmiş diye düşünürken sosyal medyada zafer naraları atılmaya başlandı.
NATO, Türkiye’nin Düşmanıdır
Cumhurbaşkanı Erdoğan, NATO zirvesine gitmeden basın toplantısı düzenlemiş ve gazetecilerin sorularını yanıtlamıştı. Yunanistan’a kurulan 9 ABD üssünü, PKK terör örgütüne ABD tarafından verilen silah ve teçhizatları hatırlatmış; Finlandiya ve İsveç’in ve hatta Yunanistan, Almanya, Hollanda’nın PKK’ya kucak açtığını, televizyon kanallarında PKK’nın sözde liderlerini konuk ettiklerini söylemişti. Tüm bunlara rağmen Türkiye’yi NATO’nun sadık müttefiki olarak tanımlamıştı. İşte esas hata, namlularını bize doğrultan NATO’da ısrarcı olmaktadır. Hükümet, NATO tatbikatlarında düşman hedefi olarak Atatürk ve Tayyip Erdoğan fotoğraflarının asıldığını görmezden gelmektedir. 15-16 Temmuzda savaştığımız NATO subaylarını görmüyorsanız hapishanelere bakın! NATO, Türkiye’nin düşmanıdır.
Terör Örgütü Demediler
Yayınlanan memorandumla İsveç ve Finlandiya’nın PKK ve FETÖ’yü desteklemeyeceğini taahhüt ettiklerini, bunun karşılığında ise Türkiye’nin bu ülkelerin NATO’ya girmesine onay vereceği duyuruldu.
Yani hükümet NATO’dan gelen tehditleri sıraladıktan sonra Türkiye’nin düşman cephesini büyütmeyi kabul etti ve NATO’nun genişlemesi için anlaşma imzaladı. Düşmanını büyüten bir vatanseverlik olur mu? Vatanımıza göz diken, aydınlarımızı suikastlerle katleden, darbeler tezgahlayan, hükümetleri belirleyen NATO’nun genişlemesine izin vermenin izahı olabilir mi?
Bu vahim hata NATO’yla savaşmaya cesaret edememenin bir sonucudur. NATO’da kalalım, göstermelik bazı yazılı kararlar alalım ve NATO’yu genişletelim anlamına gelen Finlandiya ve İsveç kararını kabul etmiyoruz. Cesaretsizlik, hükümetindir. Milletimizin NATO’ya ve ABD’ye karşı tavrı net ve keskindir. Birçok araştırma şirketinin yaptığı kamuoyu anketlerinde, Türk milletinin ABD ve NATO karşıtlığı %90’nın üzerindedir.
Asya ülkelerine güvensizlik veren, Türk Milletinin antiemperyalist ruhunu taşımayan bu eylem kaybettirir. Millet çıkış yolunun Atlantik sisteminde olmadığına çoktan karar vermiş ve Atlantik sistemini defetmiştir. Kim o sistemin paçalarına tutunursa kaybetmeye mahkumdur.
Düşmanının Büyümesine İzin Veren “Zafer”
Haber henüz yeni açıklanmışken “Türkiye kazandı” sesleri yükselmeye başladı. İki gündür televizyon kanalları ve gazetelerde NATO övücülüğü yapılıyor. Hükümet alkışlanıyor. Halbuki Türkiye iki düşmanın daha namlusunu kazandı. Hükümet bir kez daha güven kaybetti. Bu güven kaybı hem Türk Milleti hem de mazlum milletler nezdinde. Alkış tutanlar neye sevinmektedir?
Oysa ki St.Petersburg Ekonomi Forumu’nda Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan başta olmak üzere Rusya, Mısır, Hindistan ve daha pek çok ülkeden sohbet ettiğimiz genç liderler Türkiye’nin NATO’ya karşı kararlı duruşu için bizleri tebrik ediyordu. Mazlum milletlerin umudu Türkiye Cumhuriyeti, mazlum milletlere zalimlikten başka bir şey vadetmeyen ABD ve İngiltere’yle NATO zirvesinden pozlar verdi. Ne işimiz var bizim katillerimizin ve kardeşlerimizin katillerinin yanında? Ne işimiz var NATO’da? NATO’nun hedef aldığı bu ülkelerle birlik olmak varken düşmanın çizdiği rotada yürüyoruz.
Zafer naraları atanlar bilmezler mi ki Kürecik Radar Üssü, Filistin’i işgal eden eli kanlı İsrail’in gözüdür. 15-16 Temmuz gecesi FETÖ’nün yakıt ikmalini İncirlik’ten kalkan uçakların yaptığını bilmezler mi? “Erdoğan’a boyun eğmedik” diyen İsveç Dışişleri Bakanını duymazlar mi? ABD Başkanı Biden’ın Finlandiya ve İsveç’le paylaştığı “zafer” pozunu görmezler mi? ABD’nin Türkiye’ye yönelik CAATSA yaptırımlarını ve ekonomik tehditlerini unutmuşlar mıdır? Doğu Akdeniz’den vatanımıza yönelen namlular kimin namlularıdır?
Tüm bunları bilip de zafer demek, NATO’culuktur. Türkiye düşmanlığıdır. Türkiye’yi uçurumlardan sürüklemek isteyenler bugün NATO’nun yanında tavır alırlar.
Doğru Mevziden Bakmak
Türkiye, İkinci İstiklal Savaşı veriyor. PKK’yı ve FETÖ’yü ezerken, emperyalist prangaları kırarken olaylara ve Türkiye’ye yönelen tehditlere İkinci İstiklal Savaşı mevzisinden bakmayanların Türkiye’yi yönetme şansı bulunmuyor.
“Finlandiya ve İsveç kağıt imzaladı artık PKK ve FETÖ’ye tavır alacak” diyenler ya akıl tutulması yaşamaktadırlar ya da hayal dünyasında yaşamaktadırlar. Lafların, kağıtların, kalemlerin değil eylemlerin esas olduğu bir noktadayız. Eylem gösteriyor ki, NATO Türkiye’yi 70 yıldır hizaya getirmeye çalışıyor. Türkiye’nin başına ne kadar bela geldiyse hepsinin altından NATO çıkar.
NATO, sadece Türkiye’nin değil tüm mazlum milletlerin ve gelişen dünya ülkelerinin düşmanıdır. Türkiye, Çin, Rusya, İran, Suriye’yle aynı mevzide, ortak tehdide karşı ortak mücadele etmelidir. Ak Parti hükümetinin NATO’ya karşı berrak olmayan tavrı dost ülkelerde güvensizlik yaratıyor.
Sevinç mevzisinde kimler var bakıyoruz: Biden var, Amerikancılar var, firari FETÖ’cüler var. Şimdi o zafer çığlıkları atanlara soruyoruz: Kimlerin sevincine ortak oluyorsunuz?
NATO’da Veto Edemediklerimiz
Darbeler tertipleyen, ekonomik kaynaklarımızı sömüren, borçlanma ekonomisini dayatan, iktidarları belirleyen, iktidarları yöneten NATO’da kalmanın Türkiye için hiçbir kazanımı yoktur. Aksine NATO’dan çıkmanın getirileri, kazanımları vardır.
NATO’dan kurtulan Türkiye, iç cephesini birleştirir ve sağlamlaştırır, Ekonomide de Kurtuluş Savaşını zafere ulaştırır. NATO’dan çıkmak ABD tehdidiyle karşı karşıya olan ülkelere güven verir ve ittifak birikimimizi harekete geçirir. Türkiye’nin NATO’ya karşı bağımsızlığını ve güvenliğini savunmaya yönelik uygulamaları, NATO içindeki çözülme sürecini hızlandırır.
NATO’da kalmalıyız veto hakkımızı kullanmalıyız diyenleri duyuyoruz ve okuyoruz. Soruyoruz: Neden Finlandiya ve İsveç’e veto hakkımızı uygulamadık? Neden Doğu Akdeniz’de işgal edilen ada ve adacıklarımız için veto hakkımızı kullanmadık? Neden Türkiye’yi çevreleyen namluları veto etmiyoruz?
NATO’dan çıkarsak güvenliğimizi sağlarız. Üstelik güvenliğimiz için sadece NATO’dan çıkmak yetmez. Türkiye’yi kuşatan Yunanistan, Güney Kıbrıs, Suriye, Irak, Gürcistan ve Ukrayna’daki üslerin boşaltılmasını sağlamalıyız.
Vatan Savaşını zafere ulaştırmak için yalpalamadan yürüyeceğiz. NATO’dan çıkacağız!
Vatanımızın geleceğini masalarda yapılan pazarlıklarla belirleyemeyiz. Önümüzde daha zor günler ve kararlar var. Savaş koşullarında ikircikli tavırlara, kararsızlıklara yer yok. Türk Gençliği, masaya yumruğunu vuracaktır.