Türk Devriminin Gelişimi ve Mazlumlar Dünyasına Etkileri

Bir bağımsızlık savaşıyla Türkiye Cumhuriyeti, mazlum ve sömürülen dünya ülkelerine de bir başkaldırının başarısını yol haritası göstermiştir.

Türk Devriminin Gelişimi ve Mazlumlar Dünyasına Etkileri

YAZAR

Türk Devrimi, Fransız İhtilali’yle beraber 1789’da ortaya çıkan hürriyet anlayışıyla perçinlenerek 19. yüzyılın sonlarından başlayıp İstiklal Savaşı’mızla harmanlanarak 150 yıllık bir mirasa sahip olmuştur.

1876'da 1. Meşrutiyet, öğrenci isyanlarıyla ve genç askerlerin yardımıyla ilan edilmiştir. Meşrutiyet'in ilan edilmesi bize anayasa kazandırmıştır. Namık Kemal ve Mithat Paşalar Türk devriminin (Milli Demokratik Devrim) önünü açmıştır.

Bu tarihten 32 yıl sonra 1908'de Anadolu ve Rumeli'deki halk hareketleriyle beraber dağa çıkan hürriyet kahramanları, Abdülhamit'i devirdiler ve Hürriyet devrimimizi gerçekleştirdiler. Milliyetçilik 1908 devrimiyle harekete geçti ve 1. Cihan Harbinde emperyalizme karşı direnişte önder rol oynadı. 1908 Devrimi, Kemalist Devrimin yolunu açmıştır.

TÜRK DEVRİMİ VATAN SAVUNMASINDA

Birinci Dünya Savaşı emperyalizme karşı vatan savunmamızın başladığı yerdir. Emperyalizmin bölmek istediği, onların deyimiyle hasta adam Osmanlı son günlerini yaşamaktaydı. İngiliz, Fransız, Çarlık Rus pastadan pay almak için hazırda bekliyordu.19 Şubat 1915 günü Boğazlarımızı geçmek isteyen İngiliz ve Fransız donanmasına karşı verilen çetin mücadele 18 Mart Deniz Zaferimizle emperyalizmi bozguna uğrattı. Osmanlı Devleti, Çanakkale’de başarılı olmasına karşın diğer cephelerdeki olumsuzluklar sonucunda, bulunduğu ittifaktaki Almanya ile beraber savaşı kaybetmiştir. Osmanlı Devleti paylaşıma açılmış, İstanbul ve Boğazlar bölgesinde İngilizler ve Fransızlar, İzmir ve çevresinde Yunanistan, Konya ve bölgesinde İtalyanlar, Maraş ve Adana çevresinde Fransızlar işgallere başlamıştı. Sevr Antlaşması çerçevesinde vahşi emperyalizm, mazlum Anadolu halkına küçücük bir toprak bırakmak istiyordu. Milletin önünde iki seçenek kalmıştı. Ya var olmak için savaşarak yok olmak ya da teslim olarak yok olmak. Türk milleti birinci seçeneği seçti: Emperyalizme karşı direnmek.

İSTİKLAL SAVAŞINDAN KEMALİST DEVRİME

Kemalist Devrim, şüphesiz ki Türk Devrimi’nin temellerinden beslendiği gibi asıl pratiğini İstiklal Savaşı’nda kazanmıştır. Mustafa Kemal Paşa şöyle der; "1919 Mayısının 19'uncu günü Samsun’a çıktım. Osmanlı Devleti'nin içerisinde bulunduğu ittifak genel savaşta yenilmiş, Osmanlı ordusu her yanda zedelenmiş, devlet koşulları ağır bir ateşkes antlaşması imzalamış. Büyük savaşın uzun süren yıllarından dolayı, millet yorgun ve yoksul durumda. Padişah ve Halife olan Vahdettin'in soysuzlaşmış, kendini ve yalnız tahtını koruyabileceğini umduğu alçakla yollar aramaktadır. Damat Ferit Paşa'nın başkanlığındaki hükümet, korkak, aciz, onursuz bir halde sadece Padişahın emirlerine uymuş. Ve genel duruma sessiz kalmıştır. Osmanlı ordusunun silahları ve cephanesi alınmış ve alınmakta."

İşte bu ahval ve şerait içinde, Atatürk, başta Türk milleti olmak üzere bütün mazlum milletler için Samsun’a çıktığı gün, tam bağımsızlık ateşini yakmıştır. Mustafa Kemal ve arkadaşları yurdun çeşitli yerlerinde kongreler ve mitingler düzenleyip genelgeler yayınladılar. Halkı Milli Kurtuluş Savaşı’na örgütlediler. Kemalist Devrim, Türk Devrimi’nden aldığı mirasla işte bu süreçte gelişti. Amasya Genelgesi’nde yayımlanan, "Vatanın ve milletin bağımsızlığı tehlikededir. Vatanın ve milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır." sözleri, tam bağımsızlığın belirtilmesinden ziyade artık Padişahın söz sahibi olmadığından ve halkın egemenliğinden söz etmektedir. Bu bize Kemalist Devrimin, 1908 Hürriyet Devriminden aldığı pratiklerle geliştiğini ve Türk Devriminin programlarının iç içe olduğunu gösterir. Atatürk, Samsun’a çıktığı günden itibaren verdiği mücadelelerle Türk milletini arkasına alarak İstiklal Savaşı’ndan galip çıktı. 1919'dan itibaren tam bağımsızlık mücadelesiyle başlayan ve Cumhuriyetin temelini oluşturan Millet Meclisi'nin açılmasıyla gelişen Kemalist Devrim, Milli Mücadeleden galip çıkarak Türkiye Cumhuriyeti’ni kurdu. Bu bağımsızlık savaşı ve yangınlar ortasında kurulan Türkiye Cumhuriyeti, mazlum ve sömürülen dünya ülkelerine de bir başkaldırının başarısını yol haritası olarak göstermiştir.

KEMALİST DEVRİM VE MAZLUM MİLLETLER

İstiklal Savaşı’mız ve devrimlerimiz, emperyalizm tarafından sömürülen birçok mazlum millete de ışık olmuştur. Atatürk şöyle der:

“Bugün doğan güneşi nasıl görüyorsam, yarın Asya ve Afrika’daki bütün esir ve mazlum milletlerin hürriyet ve istiklallerine kavuşacaklarını da öylece görüyorum.” (23 Temmuz 1919)

Mustafa Kemal Paşa'nın daha Milli Mücadele’nin başında söylediği bu sözler, Asya ve Afrika’da yanmaya başlayan bağımsızlık ateşleriyle ispatlandı.

Tunus’ta Habib Burgiba’nın, Mısır’da 1952’de krallığı deviren Genç Subaylar Hareketi üyelerinin, Endonezya’da Sukarno’nun açıklamaları bunu göstermektedir. Bunların dışında Hindistan’da Gandi, Pakistan’ın kurucusu Muhammed Ali Cinnah, Cezayir milliyetçileri, Afrika ve Asya’nın diğer mazlum milletleri için Atatürk yol gösterici bir örnek olmuştur. Türkiye ezilen milletlere sadece bağımsızlık mücadelelerine girişme konusunda değil, onların inkılapçı hareketlerine de yol göstermiştir.

Millî Mücadelenin kazanılması sömürge durumundaki tüm İslam âleminde sevinçle karşılanmış, diğer dinlere mensup olanlarda da ilham kaynağı olmuştur. Atatürk önderliğindeki Türk Millî Mücadelesi, Batılı emperyalistlere karşı yapıldığı için Batılı devletleri endişelendirmiştir.

Endişelerinin birinci yönü, Türkiye üzerindeki yeni istila planlarının tehlikeye girmesidir. İkinci yönü ise, çoğu Doğu’da olmak üzere sömürgeleri altındaki milletlerin Batı emperyalizmine karşı savaşan Türklerden cesaret alarak ayaklanmalarıydı.

Atatürk ve Millî Mücadele, Asya ve Afrika’daki birçok millete de örnek olmuştur. Cezayir’de Fransızlara karşı girişilen savaşta gönüllülerin kimliklerini öğrenmek isteyen Fransızlar, her defasında Mustafa Kemal’in kalpaklı fotoğrafını bulmuşlardır. Falih Rıfkı Atay, 1943’te Hindistan’da Gandi’nin kayınpederinin “Biz Doğu milletlerinin Batı emperyalizminden tam bağımsızlıkla kurtulabileceğine Atatürk’ün zaferi üzerine inandık.” dediğini nakleder.

MAZLUMLAR DÜNYASI YÜKSELİŞE GEÇİYOR

Şüphesiz ki İstiklal Mücadelemizin üzerinden bir asır geçse de, emperyalizm ne Anadolu'dan vazgeçmiştir ne de Asya'nın, Ortadoğu’nun mazlum halklarını ezmekten, sömürmekten vazgeçmiştir. II. Dünya Savaşı’ndan sonra emperyalist güç olma bayrağını İngiltere’den devralan Amerika Birleşik Devletleri gücünü devam ettirmek ve en büyük ideali dünya egemenliğini sağlamak için Ortadoğu’da istikrarsızlıklar yaratıp bölge halkını sömürmek için yoğun çabalar sarf etmiştir. Vahşi emperyalizm her zaman olduğu gibi bu kez de ülkemiz topraklarında türlü emeller gütmüştür. Çünkü Ortadoğu'yu sömürmek, istikrarsızlaştırmak isteyenler bu noktada başarılı olmanın mihenk taşının Türkiye'yi ve Türkiye’nin anayasasının, devrimlerinin muhafızı silahlı kuvvetlerimizi güçsüzleştirmek olduğunu biliyorlardı. 1970'lerden itibaren güvenlik güçlerinin içerisine yerleştirilen Amerikancı-Fethullahçı Gladyo, 1984'den itibaren yaklaşık 40 senedir süren PKK terör örgütü, bu amaçlarına ulaşmada uyguladıkları yollara örnek olarak gösterilebilir. Bu süreçler devam ederken Ortadoğu'da çeşitli ülkelerde sözde barış, demokrasi getirmek için hareketler başladı. Öncelikle Irak'ta başlayan Körfez Harekatlarıyla, Irak Devleti pasifize edildi. Irak'ın bölünmesi, emperyalist güç ABD’yi petrol zengini haline getirmiştir. Suriye'de 2011 yılında rejime karşı başlayan hareketlerle iç savaş başlamıştır. Yine buradaki olumsuzluklardan faydalanan ABD, bölgedeki cihatçı güçleri desteklemiş, çeşitli terör örgütlerini besleyerek Suriye'nin kuzeyinde bir kukla devlet kurmak istemiştir.

2016'da Türk Silahlı Kuvvetleri, Suriye'nin kuzeyine başlattığı Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekatlarıyla Amerika'nın kurup beslediği IŞİD'i ve “kara ordum” diye nitelendirdiği PKK/YPG'yi ezip geçmiştir. Bu operasyonlar Türkiye'nin ve Suriye'nin toprak bütünlüğünü tehdit eden emperyalizmin güdümündeki güçlerin güç kaybına ve gerilemesine yol açmıştır. Yukarıda bahsettiğimiz gibi Türkiye ve Türk Silahlı Kuvvetleri bulunduğu coğrafyanın kaderidir. Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu devrimleriyle yeşerttiği Türkiye Cumhuriyeti, 20. Yüzyılda olduğu gibi bugün de mazlumlar dünyasının savunucusu ve öncüsüdür. Yurt dışında Türk Silahlı Kuvvetlerimizin yaptığı emperyalizme karşı başarılı operasyonlar, Suriye'de istikrarı tekrar sağlamak adına imzaladığımız Soçi ve Astana Antlaşmalarıyla Türkiye, Rusya ve İran ve son olarak Moskova Antlaşmasıyla Türkiye ve Rusya bir araya gelmiştir. Geçtiğimiz Ocak ayının başında Amerika'nın gerçekleştirdiği bir operasyonla alçakça şehit edilen Kasım Süleymani suikastı sonrası Irak Devleti, suikastı kınamıştır. Bu süreçler bize göstermektedir ki mazlumlar dünyası yeniden emperyalizme karşı birleşmekte, ayağa kalkmakta ve emperyalist Atlantik güçlerine karşı onurlu Asya gücünü oluşturmaktadır.

Sözlerimize son verirken Mustafa Kemal Atatürk'ün bir sözünü hatırlatmak isterim.

"İnsanlığa yönelmiş fikir hareketi er geç başarılı olacaktır. Bütün mazlum milletler zalimleri yok edecek ve ortadan kaldıracaktır. O zaman dünya üzerinden zalim ve mazlum kelimeleri ortadan kalkacak, insanlık kendisine yakışan bir toplumsal duruma erişecektir."

Ayberk Kaleci

TGB İzmir İl Yöneticisi

tgb.gen.tr

Tarih:
Diğer Haberler